İslami Değerlere Bağlılık Ve Düğünlerimiz
Uzun yıllara yayılan ve inatla sürdürdüğümüz toplumu İslam`ın rengiyle boyama çabalarımız, kısmen vermeye başladı meyvelerini… Toplumu İslamileştirme, İslam`dan uzaklaşan kitleleri yeniden Kur`an ve .
Uzun yıllara yayılan ve inatla sürdürdüğümüz toplumu İslam’ın rengiyle boyama çabalarımız, kısmen vermeye başladı meyvelerini… Toplumu İslamileştirme, İslam’dan uzaklaşan kitleleri yeniden Kur`an ve sünnetin çizdiği dosdoğru yola yöneltme, İslami bir bilinç oluşturma, haram-helal hassasiyetini kazandırma ve unutulan İslami değerleri yeniden canlandırma çalışmaları, kolayca yürütülen basit çalışmalar değildirler hiç şüphesiz… Yapılan çalışmalarda, sayısız bedeli olmuştur atılan her adımın… Her adıma karşılık verilen bedellerden sonra ikinci bir adımı atma irade ve kararlılığını göstermek kolay olmamıştır hiçbir şekilde… Toprağı kanlarıyla bereketlendiren yüzlerce şehidimiz, sabır ve dualarıyla meyvelerin olgunlaşmasını bekleyen binlerce Yusuf’umuz, hasretlerini toprağa gübre yapan sayısız muhacirimiz ve bunların geride bıraktıkları yetim çocuklarımız, gencecik dul bacılarımız, gözü yaşlı analarımız ve yüreği yanık babalarımız hak sahibidirler yeni yeni toplamaya başladığımız meyvelerin yetişip olgunlaşmasında… Az da olsa çok değerlidirler bu meyveler bu yüzden… kadr u kıymet bilmeyenlere, şükürsüz dillere, hoyrat ellere teslim edilmeyecek ve onların insafına bırakılarak yozlaşmasına müsaade edilmeyecek kadar değerlidir tüm kazanımlarımız…
Camia olarak bizi farklı kılan ve düşmanlarımız tarafından dahi itiraf edilen özelliklerimiz, ayırıcı yanlarımız, dışarıdan bakan birinin dahi hemen fark edeceği alamet-i farikalarımız olmuştur he zaman… Kur`an ve sünnete sıkı sıkıya bağlılığımız, u özelliklerimizin başında gelmiştir hiç şüphesiz… İftihar edilecek kadar belirgin olan ve bizi toplum içinde örnek Müslüman şahsiyetler kılan bu özeliklerimizden taviz, vermedik geçmişten günümüze… Biz, zamanın, şartların, makam, mevki, hırs ve menfaatlerin etrafımızda bir korku duvarı örerek İslam’ın şiarlarını teferruata indirgeme yanılgısına düşmedik bir an bile… Bilakis İslam’ın en küçük hakikatini dahi uğruna canlar verecek kadar değerli gördük her zaman… İslam’dan taviz vermek için ne memuriyetlerin konforlu hayatlarına aldandık, ne okulların büyülü havasına kapıldık ne ticaretlerimizin bozulacağından korktuk, ne de mal-mülk, makam-mevki kamaştırdı gözlerimizi… Tavizsizliğimizle, İslam’a bağlılığımızla, İslam için ölmeyi bir şeref olarak görmemizle tanıdı bizi dost-düşman herkes… Ticaretimizi Allah (cc) ile yapanlardan ve canımızı, malımızı, eş ve çocuklarımızı karşılığında cenneti almak üzere Allah (cc)’a satanlardan olduk biz… Ticaretini Allah (cc) ile yapanlar, dünyevi korku ve endişelerle Onun dininden taviz verirler mi hiç?.. Vermez elbette!..
Kur`an ve sünnet konusunda ne kadar tavizsiz olduysak, İslami değerlerin yozlaşmasına da karşı olduk aynı derecede… Sahip olduğumuz İslami değerlerin yozlaşmasını, asıl mecrasından çıkarılmasını, içine bir takım yabancı unsurların konulmasını ya da modernleştirilmesini, bozulmaya doğru gidişin başlangıcı olarak görüyoruz çünkü... Uğruna bedeller ödenerek yeniden ihya edilen değerlerin yozlaştırılmaması için harcayacağımız enerji, ihya edilmesi için harcadığımız enerjiden geri kalmamalıdır bu yüzden… Bir şeyi kazanmanın çok zor, ama kaybetmenin son derece kolay olduğunu unutmayarak dört elle sarılmalıyız her bir değerimize, her bir kazanıma ve her bir şiara yeniden… Şeytan ve dostlarının oluşturduğu ve imansızlık, ahlaksızlık, çıplaklık, hayâ, edep ve iffetsizlik üzerine kurulu hâkim kültür, uğruna bedeller ödeyerek yaymaya çalıştığımız İslami kültüre darbe vurma potansiyeline sahiptir çünkü her zaman...
Yozlaşmanın ayak seslerinin geldiği kazanımlardan biri, İslami bir ailenin kuruluşunu ilan eden düğünlerimizdir ne yazık ki… İslami düğünler, inatla sürdürdüğümüz çabaların toplumda karşılık bulduğu meyvelerden birisidir kuşkusuz… Neredeyse tüm şehirlerde ve sayısız ilçelerde kurular düğün ilahi gruplarının çokluğu, toplumda İslami düğünlerin kabul görmeye başladığını ispatlamaktadır yeterince… Sazlı-sözlü, kadınlı erkekli, günahlara davetiye çıkaran, haram ve mekruhlarla dolu düğünler yerine, geniş kitleler tarafından İslami düğünlerin tercih edilmesi, toplumun İslamileşmesinde küçük, ama önemli bir gelişmedir bu yüzden… Düğün toplumun en küçük parçası ve düzeldiği takdirde toplumun tamamının düzeleceği bir birim olan ailenin kurulma ilanıdır çünkü… Ailenin kuruluşu hangi temel üzerine atılmışsa, binası da o temel üzerine yükselmektedir genellikle… İslami düğünlerle kurulan ailelerin çoğalması, İslam’ın toplumda yaygınlık kazanması için gerekli ve önemlidir bu nedenle…
İslami düğünlerin çoğalması ne kadar önemliyse, muhafaza etmek de o derece önemlidir aslı üzerinde… Ancak kendi aramızda dahi bu düğünlerin aslından uzaklaştığını ve yozlaşmaya başladığını duymak acı veriyor insana… Düğünlerimiz vardı eskiden saf, temiz, gösterişten uzak!.. Kadın ve erkeklerin ayrı yerlerde eğlendiği, nikâhın şartlarından olan aleniyetin birer tebliği vesilesi olduğu ağırbaşlı, heybetli, tekbir ve salâvatlı, yani bizi anlatan düğünlerimiz vardı… Damadın edep ve hayâsı nedeniyle ortalıklarda arz-ı endam etmediği, bu nedenle çok yakınları haricinde damadın tanınmadığı, gelinin ise erkekler tarafından hiç görülmediği düğünlerimiz vardı bizim… Dostların gönlüne ferahlık veren, düşmanların kalplerini sıkıştıran, dosta ve düşmana İslam’a bağlılığımızı haykıran, temeli takva, ihlâs, samimiyet ve fedakârlık üzerine atılan İslami aileleri oluşturan düğünlerdi bunlar…
Büyük meydanlardan düğün salonlarına sıkıştırılan düğünlerimize bir haller olmaya başladı ne yazık ki son zamanlarda… Haremlik-selamlığın sıkı bir şekilde korunduğu, ağırbaşlı ve olgun, gösteriş ve israftan uzak düğünleri arar olduk yavaş yavaş… Bize özgü sıkı bir haremlik-selamlık uygulandığını söylemek yanlış olacaktır, sadece bir perde ile ayrılan bölmelerde eğlenen, oyunlar oynayan, söylenen ilahilere iştirak eden, neşeli ses ve gülüşleri birbirine karışan kadınlar ve erkekler arasında… Hele de salon görevlilerinin kadınların bulunduğu bölmeye rahatça girip çıkabilmeleri, oluşturulmaya çalışılan ve zaten çok zayıf olan haremlik-selamlığı da tamamen ortadan kaldırmaktadır ne yazık ki… Salonların giriş kapılarında da yeterince tedbir alınmaması, girişlerde kadınların rahatlıkla görülebiliyor olması, özenle korumaya çalıştığımız haram-helal sınırlarının ihlalinden başka bir şey midir sanki?.. Tüm bu olumsuzluklarına rağmen bu durumun devam etmesi, sorun olarak görülmemesi, kalplere sıkıntı vermemesi bu işin normalleştiğini de gösteriyor aynı zamanda… Bozulmanın normal görülmesi, yozlaşmanın bir virüs gibi başka alanlara yayılmasının kapılarını da aralıyor beraberinde…
Salon kaynaklı yozlaşmadan daha büyük olanı ise zihinlerin iğfal edilerek esir alınmasıdır dış kaynaklı kültürün zincirleriyle…
Hıristiyanlardan devşirilip batı modern Müslümanları aracılığıyla İslam’la barıştırılmaya çalışılan ve bize tamamen yamancı olan bir takım merasim ve seremonilerin son zamanlarda aramızda da yaygınlık kazanması, yozlaşmaya karşı daha dikkatli olmamız gerektiğini yüksek sesle ihtar ediyor bize… Eskiden çarşaf üzerine bağlanan bir bandajla ya da gelinlik şeklinde dikilen çarşaflarla gelin olan bacılarımızın yerini vücut hatlarını gösteren dar gelinlikli bacılarımızın alması, bir sorun olarak görülmelidir artık… Hele de gelin ile damadın birlikte pasta kesip karşılıklı olarak birbirlerine yedirmelerini, geçmişten bugüne oturtmaya çalıştığımız İslami şahsiyet ve ahlakımızla bağdaştırmak mümkün değildir asla… Bugün bunu normal görürsek, yarın kilise kaynaklı “Gelini öpebilirsiniz” tarzındaki bir merasimin yaşandığını görmek şaşırtmamalıdır bizi bu nedenle…
Gelin ile damadın yan yana oturmaları, birlikte pasta kesmeleri, hatta kestikleri pastayı karşılık olarak insanların huzurunda birbirlerine yedirmeleri naslarla haram kılınan yasaklardan değildirler elbette… Ancak bir şeyin naslarla haram kılınmamış olması, toplumun genel ahlakına, gelenek ve kültürüne aykırı olan o şeyin yapılmasını masum göstermez bize… Herkese helal ve mubah olan bir şeyin çoğu kez bize caiz olmadığını bilmeliyiz taşıdığımız misyon ve sahip olduğumuz İslami şahsiyet sebebiyle… İslami kimlik, ahlak ve edebimiz, helal olan çok şeyin aleni bir şekilde yapılmasını hoş karşılamaz çünkü… Ev içinde, yabancı gözlerden uzak ve mahremiyet sınırları içinde yapılması gerekenlerin kalabalıklar içinde yapılmasını masum görmek zordur bu nedenle… Aile gibi muhterem bir kurumun oluşması esnasında daha başında iken göstereceğimiz hassasiyet, o ailenin geleceğinin nasıl olacağına da verdiğimiz bir karardır aslında… Evlilik hayatının İslami bir temel üzerinde devam etmesini, örnek ve model bir İslami ailenin oluşmasını istiyorsak, şerbetten düğüne, nişandan nikâha İslami hassasiyetlerle geçirmek zorundayız her merhaleyi… Bu, bir tercih değil, bir zorunluluktur İslam’ı hayatın esası ve birinci önceliği yapan bizler için…
Zihin toprağımızı yabancı kültürlerin erozyonundan kurtarıp her işimizde İslami kültür, İslami ahlak, İslami gelenek ve göreneklere göre hareket etmek dua, dilek ve temennisiyle…
Naşit Tutar / İnzar Dergisi - Eylül 2012
Camia olarak bizi farklı kılan ve düşmanlarımız tarafından dahi itiraf edilen özelliklerimiz, ayırıcı yanlarımız, dışarıdan bakan birinin dahi hemen fark edeceği alamet-i farikalarımız olmuştur he zaman… Kur`an ve sünnete sıkı sıkıya bağlılığımız, u özelliklerimizin başında gelmiştir hiç şüphesiz… İftihar edilecek kadar belirgin olan ve bizi toplum içinde örnek Müslüman şahsiyetler kılan bu özeliklerimizden taviz, vermedik geçmişten günümüze… Biz, zamanın, şartların, makam, mevki, hırs ve menfaatlerin etrafımızda bir korku duvarı örerek İslam’ın şiarlarını teferruata indirgeme yanılgısına düşmedik bir an bile… Bilakis İslam’ın en küçük hakikatini dahi uğruna canlar verecek kadar değerli gördük her zaman… İslam’dan taviz vermek için ne memuriyetlerin konforlu hayatlarına aldandık, ne okulların büyülü havasına kapıldık ne ticaretlerimizin bozulacağından korktuk, ne de mal-mülk, makam-mevki kamaştırdı gözlerimizi… Tavizsizliğimizle, İslam’a bağlılığımızla, İslam için ölmeyi bir şeref olarak görmemizle tanıdı bizi dost-düşman herkes… Ticaretimizi Allah (cc) ile yapanlardan ve canımızı, malımızı, eş ve çocuklarımızı karşılığında cenneti almak üzere Allah (cc)’a satanlardan olduk biz… Ticaretini Allah (cc) ile yapanlar, dünyevi korku ve endişelerle Onun dininden taviz verirler mi hiç?.. Vermez elbette!..
Kur`an ve sünnet konusunda ne kadar tavizsiz olduysak, İslami değerlerin yozlaşmasına da karşı olduk aynı derecede… Sahip olduğumuz İslami değerlerin yozlaşmasını, asıl mecrasından çıkarılmasını, içine bir takım yabancı unsurların konulmasını ya da modernleştirilmesini, bozulmaya doğru gidişin başlangıcı olarak görüyoruz çünkü... Uğruna bedeller ödenerek yeniden ihya edilen değerlerin yozlaştırılmaması için harcayacağımız enerji, ihya edilmesi için harcadığımız enerjiden geri kalmamalıdır bu yüzden… Bir şeyi kazanmanın çok zor, ama kaybetmenin son derece kolay olduğunu unutmayarak dört elle sarılmalıyız her bir değerimize, her bir kazanıma ve her bir şiara yeniden… Şeytan ve dostlarının oluşturduğu ve imansızlık, ahlaksızlık, çıplaklık, hayâ, edep ve iffetsizlik üzerine kurulu hâkim kültür, uğruna bedeller ödeyerek yaymaya çalıştığımız İslami kültüre darbe vurma potansiyeline sahiptir çünkü her zaman...
Yozlaşmanın ayak seslerinin geldiği kazanımlardan biri, İslami bir ailenin kuruluşunu ilan eden düğünlerimizdir ne yazık ki… İslami düğünler, inatla sürdürdüğümüz çabaların toplumda karşılık bulduğu meyvelerden birisidir kuşkusuz… Neredeyse tüm şehirlerde ve sayısız ilçelerde kurular düğün ilahi gruplarının çokluğu, toplumda İslami düğünlerin kabul görmeye başladığını ispatlamaktadır yeterince… Sazlı-sözlü, kadınlı erkekli, günahlara davetiye çıkaran, haram ve mekruhlarla dolu düğünler yerine, geniş kitleler tarafından İslami düğünlerin tercih edilmesi, toplumun İslamileşmesinde küçük, ama önemli bir gelişmedir bu yüzden… Düğün toplumun en küçük parçası ve düzeldiği takdirde toplumun tamamının düzeleceği bir birim olan ailenin kurulma ilanıdır çünkü… Ailenin kuruluşu hangi temel üzerine atılmışsa, binası da o temel üzerine yükselmektedir genellikle… İslami düğünlerle kurulan ailelerin çoğalması, İslam’ın toplumda yaygınlık kazanması için gerekli ve önemlidir bu nedenle…
İslami düğünlerin çoğalması ne kadar önemliyse, muhafaza etmek de o derece önemlidir aslı üzerinde… Ancak kendi aramızda dahi bu düğünlerin aslından uzaklaştığını ve yozlaşmaya başladığını duymak acı veriyor insana… Düğünlerimiz vardı eskiden saf, temiz, gösterişten uzak!.. Kadın ve erkeklerin ayrı yerlerde eğlendiği, nikâhın şartlarından olan aleniyetin birer tebliği vesilesi olduğu ağırbaşlı, heybetli, tekbir ve salâvatlı, yani bizi anlatan düğünlerimiz vardı… Damadın edep ve hayâsı nedeniyle ortalıklarda arz-ı endam etmediği, bu nedenle çok yakınları haricinde damadın tanınmadığı, gelinin ise erkekler tarafından hiç görülmediği düğünlerimiz vardı bizim… Dostların gönlüne ferahlık veren, düşmanların kalplerini sıkıştıran, dosta ve düşmana İslam’a bağlılığımızı haykıran, temeli takva, ihlâs, samimiyet ve fedakârlık üzerine atılan İslami aileleri oluşturan düğünlerdi bunlar…
Büyük meydanlardan düğün salonlarına sıkıştırılan düğünlerimize bir haller olmaya başladı ne yazık ki son zamanlarda… Haremlik-selamlığın sıkı bir şekilde korunduğu, ağırbaşlı ve olgun, gösteriş ve israftan uzak düğünleri arar olduk yavaş yavaş… Bize özgü sıkı bir haremlik-selamlık uygulandığını söylemek yanlış olacaktır, sadece bir perde ile ayrılan bölmelerde eğlenen, oyunlar oynayan, söylenen ilahilere iştirak eden, neşeli ses ve gülüşleri birbirine karışan kadınlar ve erkekler arasında… Hele de salon görevlilerinin kadınların bulunduğu bölmeye rahatça girip çıkabilmeleri, oluşturulmaya çalışılan ve zaten çok zayıf olan haremlik-selamlığı da tamamen ortadan kaldırmaktadır ne yazık ki… Salonların giriş kapılarında da yeterince tedbir alınmaması, girişlerde kadınların rahatlıkla görülebiliyor olması, özenle korumaya çalıştığımız haram-helal sınırlarının ihlalinden başka bir şey midir sanki?.. Tüm bu olumsuzluklarına rağmen bu durumun devam etmesi, sorun olarak görülmemesi, kalplere sıkıntı vermemesi bu işin normalleştiğini de gösteriyor aynı zamanda… Bozulmanın normal görülmesi, yozlaşmanın bir virüs gibi başka alanlara yayılmasının kapılarını da aralıyor beraberinde…
Salon kaynaklı yozlaşmadan daha büyük olanı ise zihinlerin iğfal edilerek esir alınmasıdır dış kaynaklı kültürün zincirleriyle…
Hıristiyanlardan devşirilip batı modern Müslümanları aracılığıyla İslam’la barıştırılmaya çalışılan ve bize tamamen yamancı olan bir takım merasim ve seremonilerin son zamanlarda aramızda da yaygınlık kazanması, yozlaşmaya karşı daha dikkatli olmamız gerektiğini yüksek sesle ihtar ediyor bize… Eskiden çarşaf üzerine bağlanan bir bandajla ya da gelinlik şeklinde dikilen çarşaflarla gelin olan bacılarımızın yerini vücut hatlarını gösteren dar gelinlikli bacılarımızın alması, bir sorun olarak görülmelidir artık… Hele de gelin ile damadın birlikte pasta kesip karşılıklı olarak birbirlerine yedirmelerini, geçmişten bugüne oturtmaya çalıştığımız İslami şahsiyet ve ahlakımızla bağdaştırmak mümkün değildir asla… Bugün bunu normal görürsek, yarın kilise kaynaklı “Gelini öpebilirsiniz” tarzındaki bir merasimin yaşandığını görmek şaşırtmamalıdır bizi bu nedenle…
Gelin ile damadın yan yana oturmaları, birlikte pasta kesmeleri, hatta kestikleri pastayı karşılık olarak insanların huzurunda birbirlerine yedirmeleri naslarla haram kılınan yasaklardan değildirler elbette… Ancak bir şeyin naslarla haram kılınmamış olması, toplumun genel ahlakına, gelenek ve kültürüne aykırı olan o şeyin yapılmasını masum göstermez bize… Herkese helal ve mubah olan bir şeyin çoğu kez bize caiz olmadığını bilmeliyiz taşıdığımız misyon ve sahip olduğumuz İslami şahsiyet sebebiyle… İslami kimlik, ahlak ve edebimiz, helal olan çok şeyin aleni bir şekilde yapılmasını hoş karşılamaz çünkü… Ev içinde, yabancı gözlerden uzak ve mahremiyet sınırları içinde yapılması gerekenlerin kalabalıklar içinde yapılmasını masum görmek zordur bu nedenle… Aile gibi muhterem bir kurumun oluşması esnasında daha başında iken göstereceğimiz hassasiyet, o ailenin geleceğinin nasıl olacağına da verdiğimiz bir karardır aslında… Evlilik hayatının İslami bir temel üzerinde devam etmesini, örnek ve model bir İslami ailenin oluşmasını istiyorsak, şerbetten düğüne, nişandan nikâha İslami hassasiyetlerle geçirmek zorundayız her merhaleyi… Bu, bir tercih değil, bir zorunluluktur İslam’ı hayatın esası ve birinci önceliği yapan bizler için…
Zihin toprağımızı yabancı kültürlerin erozyonundan kurtarıp her işimizde İslami kültür, İslami ahlak, İslami gelenek ve göreneklere göre hareket etmek dua, dilek ve temennisiyle…
Naşit Tutar / İnzar Dergisi - Eylül 2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.