Emin GÜNEŞ
İslami Hareketlerin Akibeti
Yaklaşık yüz yıldır ümmet esaret altındadır. Coğrafyanın bir kısmı doğrudan küresel emperyalizmin çizmeleri altında ezilirken, kalan kısmı onların işbirlikçi kuklalarının zulmü altında inliyor.
Gerek esarete doğru giderken gerekse esaretten bu güne Müslümanlar eski izzetli günlerine kavuşmak için örgütlendiler mücadele ettiler hala da ediyorlar.
Çok çeşitli mücadele yöntemleri uygulandı. Silahlı, kültürel, siyasi, hem silahlı hem siyasi mücadele, halk ayaklanmaları gibi her çeşit yönteme başvuruldu.
Bu mücadelelerin belli başlı öncü örgütleri İhvan-î Müslimin, Cemaat-ı İslami, Afgan ve Çeçen cihadı, Milli Görüş hareketi, HAMAS vs.
Onlarca yıldır şehitler veren, zindanları mesken edinen, İ'lay-ı kelimetullah için oluk oluk kan ve ter akıtan müminlerin kuşkusuz ecirleri kat kat verilecektir. Bu yolda atılmış en ufak bir adım dahi son derece değerlidir.
Ancak uhrevi boyutunu ayrı tutarsak dünyevi boyutu ile gelinen nokta hiç de iç açıcı değil. İhvan-î Müslimin ve Cemaati İslami'nin en azizleri zindanlarda, kimi idam edilirken kimi müebbet hapislere mahkûm ediliyor, kiminin de cenazeleri çıkıyor zindanlardan.
Hem siyasi, hem silahlı mücadele veren HAMAS hemen hemen bütün kazanımlarını kaybetmek üzeredir. Afgan ve Çeçen cihadında sergilenen destansı eylemler birer hatıra olmaktan öte hiç bir anlam ifade etmiyor.
Bütün bu mücadelelerin akamete uğratılmasında başrolü oynayan ABD ve askerleri ilk kez (1979) İran'da mağlup oldular. İkinci mağlubiyetlerini 15 Temmuz'da tattılar. Bu mağlubiyet onları daha da hırçınlaştırdı ve adeta akıllarını başlarından aldı. Öyle ki, Türkiye ile zayıflamakta olan bağlarını perçinleyecekleri yerde şimdi koparmaya çalışıyorlar. Halbuki Türkiye'nin de istediği budur. Türkiye günün birinde esaretten kurtulup gerçek bağımsızlığa kavuşacak olursa ABD'nin hâlihazırdaki beyinsiz yöneticilerinin payı unutulmamalıdır.
Sn. Recep Tayyip Erdoğan altın bir fırsat yakalamış bulunmaktadır. Bu fırsat derhal ganimete dönüştürülmediği takdirde felakete de dönüşebilir.
Türkiye'nin esaretten kurtulması İslam dünyasının makûs talihi için bir dönüm noktası olur. Zira Türkiye dışındaki Müslümanların içinde bulundukları tablo gerçekten moral bozucu iç karartıcı bir tablodur.
Türkiye bu mücadeleyi kaybederse esaretten kurtulmaya dönük bütün mücadele yöntemleri iflas etmiş olur. İslam dünyasına az da olsa umut pompalayan Türkiye'nin kaybının etkisi Türkiye ile sınırlı kalmaz.
Son yüzyılda esaretten kurtulmayı başaran tek ülke İran İslam Cumhuriyeti bu işi halk devrimi ile başarmıştır. 15 Temmuz direnişi başarıya ulaşmış bir halk devrimi niteliğindedir. Ancak gidişat bu devrimin gereklerinin yapılmadığı beklentilere cevap verilmediğini göstermektedir.
Yapılacak şey çok basittir. Anayasanın başlangıç hükümlerinden bir kaçını değiştirmek. Mesela bir maddesi şöyle olabilir: “Türkiye Cumhuriyeti'nin dini İSLAM'DIR ve İSLAM yasamanın kaynağıdır” Diğer bir maddesi şöyle olabilir: “Türkçe ve Kürtçe, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dilidir. Herkesin ana dilde eğitim alma hakkı vardır. Zazalar, Lazlar Çerkezler ve Araplar gibi. Özel okullarda dileyen dilediği dilde eğitim alabilir.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.