”İslami mücadelede güncel fıkıh ve kimlik inşası” semineri

”İslami mücadelede güncel fıkıh ve kimlik inşası” semineri

Bilgi ve Düşünce Derneğinin düzenlediği, ”İslami Mücadelede Güncel Fıkıh ve Kimlik İnşası” üst başlıklı seminerler dizisinde bu hafta, “Hayata Dair Bilgilenme ve Kültürel Alt Yapı” konusu işlendi.

Seminerde konuşan İsmail Ceyran, Kur’an’ın,  ümmi bir toplumu kitabi bir topluma dönüştürdüğünü belirterek, “ Vahyin bilgisine muhatap ilk toplum bedevi, birbiri içinde geçimsiz, kavgacı, dünya ile irtibatı kopuk bireyler iken, Kur’an onları medeniyet inşa eden birer münevverlere dönüştürmüştür.  Vahiy, daha ilk yıllarda Rum suresinde, Rum’lardan,  İranlılardan bahsederek onların dünya ile irtibatlarını sağlamaya çalışmış, kıssalar ile bir tarih bilinci ve ‘Yeryüzünü gezip dolaşmaz mısınız’ gibi ayetler ile coğrafyaya dikkat çekerek, onları hayatın bütün boyutları ile ilgili algılarını geniş tutmaya çalışmıştır.” dedi.

 

“Allah Resulü müfredatı Kur’an olan bir okul kurmuştur”

Cahiliyenin beslendiği göbek bağını kesmenin, ancak ilim ile olabileceğini belirten Ceyran, “ Allah Resulü bulunduğu her koşulda müfredatı Kur’an olan bir okul kurmuştur. Mekke’de Daru’l-Erkam’ı Medine’de Suffa’yı kurmuştur. Kur’an indiği toplumu sözlü kültürden yazılı kültüre taşıdı. Daha sahabe hayatta iken Kayravan’a 10 öğretmen gönderiliyor, ilk üniversite orada kuruluyor. Endülüs’e oradan geçiyor ulema. Müslümanlar kendi dışlarındaki dünyada ilim ve hikmet adına ne bulurlarsa hiçbir komplekse kapılmadan onu almış, fakat ona İslam’ın ruhunu vermişlerdir. Abbasiler döneminde bir rivayete göre 40 bin mütercim çalışıyordu. Savaşlarda ganimet olarak kitap alıyorlardı. Medreselerin kurulması sistematik bir hale getirilmiştir. Fars ve Hint kaynaklarından tıp ile ilgili ciddi sayıda eserler tercüme edilmiş olup 1050’lerde kurulan Nizamiye medreseleri dünyanın ilim merkezi haline gelmiştir.” diye konuştu.

 

“İlimsiz davetçi faydadan çok zarar verir”

Vahye dayalı bilgi konusunda Müslümanların sorumluluklarına da değinen Ceyran, “Bilgiyi ahlaka, ahlakı Allah’a arz etmek Müslümanların görevidir. Müslümanlar tevhit ve adalete dayalı bir bilgi sistemini vahiyden yola çıkarak yeniden üretmekle sorumludur, kendisini dini noktada yetiştirmek ve dini tebliğ etmekle mükelleftir. Tebliğ  de ilimle olur ancak, ilimsiz davetçi faydadan çok zarar verir.” ifadelerini kullandı.

 

Resmi ideolojinin oluşturmak istediği insan tipi yerine, mümin bir şahsiyet olunmak isteniyorsa fazladan çaba sarf etmek gerektiğini dile getiren Ceyran, “Sağlıklı bir bilgilenme ve kültürel alt yapı için şu çalışmaların gerekli olduğunu düşünüyorum; Kur’an ile ilişki bir ömür boyu sürmelidir, Kur’an ilimlerine  vakıf olmalı. Bu birikim Kur’an’ı anlamamıza katkı sağlayacaktır.  Dünyada egemen güçlerin niteliğini ve amaçlarını kavramak, İslam coğrafyalarında ve dünyadaki gelişmeleri takip etmek zorunludur. Diğer coğrafyalardaki Müslümanlarla dayanışmak, etkin bir bilgilenmeyi gerektirir.” dedi.

 

“Batının ürettiği söylem ve değerler, küresel imkânlarla kolay yaygınlaşıyor”

Özellikle Batının ürettiği söylem ve değerlerin, küresel imkanlarla ne kadar kolay yaygınlaştığının ortada olduğunu belirten Ceyran, “ Bunları kavramak ve hikmet ürünü diyebileceğimiz olanlarından yaralanmak. Bugün birçok kişi tarafından İslami zannedilen cebri düşünce, vahdeti vücut, zalim sultana itaat gibi konuların, yabancı düşüncelerden İslam toplumuna sızdığını hatırlatmalıyız. Daha dün İslam dışılığı müsellem olan laiklik ve demokrasi gibi kavramların, bugün bazı kesimlerce ‘İslamileştirilmiş’ olması, tarihin tekerrür ettiğinin göstergesidir. Bizim haricimizde üretilen değerlerle yüzleşmemiz gerekmektedir. Kur’an kıssaları ve geçmiş ümmetlerin durumlarından haber veren vahiy, onların hayatlarından ve mücadelelerinden dersler çıkarmamızı ister. Aynı durum, çağdaş İslami hareketler için de geçerlidir. Onların birikimleri bizler için önemli tecrübeler sunmaktadır.”dedi.

 

“Müslümanlar kendi medyalarını oluşturmalı”

Konuşmasının sonunda medya ve basının önemine değinen Ceyran “Bugünün iletişim araçları, aslında birer etkileşim araçlarıdır. Şu anda gördüğümüz uygulama, bize sesli ve görüntülü basını yani medyanın kamuoyu oluşturma yolunda kullandığı, insanları kuklalardan ibaret kitlelere dönüştürdüğü ve bu alanda küçümsenmeyecek başarılar kaydetti. O yüzden Müslümanlar, kendi medya ayaklarını oluşturmalı ve bu menfi yöndeki akışa dur demelidir.”(Nihat Kanat-İLKHA)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.