Abdullah ASLAN
İslamî ruh ve hali pürmelalimiz
İslam'ın ruhunu ve bakış açısını asırlara ve çağlara aktarma hayalinden, ruhsuz bir din anlayışının topluma ilka olunduğu bir dünyaya...
Biraz hayal kırıklığı, biraz şaşkınlık ve biraz utangaçlık...
Çoğalan imkanlara rağmen İslami davet ve dayanışmada varılan eşiğin anlamsızlığı... Ne kadar acı verici bir durum...
Toplum olarak nereden geldik, şu an neredeyiz ve nereye doğru gidiyoruz? İslamî oluşum ve adaletinin derslerde takır takır anlatıldığı, kimi zamanlar İslamî kasa ve beytülmalın dahi nasıl ve ne şekil olacağının hararetle tartışıldığı bir ders dünyasından, faize bulaşmış bankalara hükmeden kirli sakallı, mücahitlikten müteahhitliğe terfi etmiş sözüm ona İslami kimlikli yol göstericilere nasıl dönüşüldü?
İslamî toplumu oluşturmada içinde bulunduğumuz çaresizlik, bizi yeni çözüm arayışlarına sevk etmeyecek mi? Bu hal böyle mi devam edecek?
İslamî toplum ve İslamî hareket anlayışına en büyük darbe, İslamî davayı tebliğ noktasında gayret sarf eden cemaat kavramına gösterilen tepkiyle vuruldu. Art niyetli İslam düşmanlarının kotardıkları bu oyun, İslami gelenekten geldiklerini iddia edenlerin sessiz kalmasıyla amacına ulaştı gibi.
Öyle değil mi?
Geçmişten bugüne bakıldığında, önceden yoksun olduğumuz ama bugün yeni bir sürü imkan ve vasıtaya rağmen batı hayat tarzının en dindar aileye kadar neredeyse sirayet ediyor olması, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede önceden hiç konuşulamayan densiz ve patavatsız konuların tartışılabilmesi, mukaddesata hakaretin çok daha pervasızca dillendiriliyor olması ve İslami yapı ve şahsiyetlerin buna kendi çıkar endeksli icad ettikleri maslahat heyulasıyla tepkisiz kalması, varılan noktayı gözler önüne sermesi açısından çok önemli değil mi?
Bütün imkanlara rağmen eski hassasiyet niye yok? Her halükarda durum iç açıcı değil. Yüce değerlerimizi az bir pahaya satmanın veya tamamen asimile olmanın bedeli, nesillerimizin kaybedilmesi ve yıllarca esaret hayatına duçar, zilletli bir hayata müptela olmaktan başka bir netice doğurmayacaktır.
İslam adalettir, İslam hayattır, İslam huzurdur, İslam biricik davamız ve imtihan dünyamızın olmazsa olmazıdır. Bütün iktidar, şöhret ve çıkarlar gelip geçicidir. İslam'ın bunlarla mübadelesi İslam toplumu için zillettir, ölümdür. Bir an önce bu gaflet uykusundan uyanmak ve uyumaya devam edenleri uyandırmaktan başka çaremiz yoktur.
Bugünün gaflet rahatlığı içerisinde doğru ve hakça çağrılara kulak tıkayanlar, bütün toplumu ifsada götürecek bir sefih anlayış içerisinde olduklarını anladıklarında iş işten geçmiş olabilir.
Görevleri tebliğ olan Müslümanların yeni bir ruh ve anlayışla tekrardan atağa geçmeleri artık yeniden elzemiyet halini almıştır.
Mukaddesata hakarete tepkinin hor, yanlış ve provokasyon olarak görüldüğü bir memlekette, iktidar senden olsa ne gezer, devlet yanında olsa ne olur?!!
Bence mübelliğlere büyük görevler düşüyor. Ya Allah! deyip yeniden yollara koyulmanın zamanı gelmiştir. ‘Elçinin üzerinde sadece tebliğ etmek vardır' düsturuyla şan, şöhret, makam, mevki endeksli maslahat heyulalarına takılmadan hakkı ve doğruyu, din-i mübin-i İslam'ı halkın gönlüne ilka etmenin yeniden zamanı gelmiştir. Tüm araçları bu amaç doğrultusunda kullanmak, artık bir fariza halini almıştır. Mükellefler de hepimiziz.
Silm ve selam ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.