Hasan SABAZ
israil ile görüşmeler
Tarafgirlikten gözü kör olmamışlar şu hakkı teslim eder: Ak parti iktidarı ile birlikte Türkiye-israil ilişkilerinde resmi bazda önce bir duraklama ardından da bozulma baş gösterdi. Tabii bunda sadece israil saldırganlığının artması, Gazze ve Kudüs'teki kimi saldırgan tutumları sebep olmadı. İşin içinde bakış açısındaki farklılık da önemli bir etkendi. Öyle ya israilin saldırganlığı da vahşi cinayetleri de yeni değil. Buna rağmen Türkiye hükümetleri israil karşıtı bir tutum almama konusunda hep özen gösterdi. Bülent Ecevit, başbakanlığı döneminde israil vahşeti devam ederken “bu bir devlet terörüdür” demiş, ardından en az üç kere sözünü geri almış ve özür dilemişti.
2009'daki Gazze saldırısı sonrası Türkiye-israil ilişkileri hiç olmadığı kadar gerildi. Ocak ayının sonlarında Davos Ekonomik Forumunda Erdoğan'ın israil Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” şeklindeki çıkışı ve sonrasında “One minute” ile belirginleşen tavır, ilişkileri kopardı. Karşılıklı diplomatik ilişki en alt seviyeye indi.
Bazıları bu dönemde ticaretin arttığını söylüyor; ama işin aslı öyle değil. Türkiye'nin aslında ticareti Amerika ile arttı; ama iş adamları daha az vergi ödemek için Amerika'ya yaptıkları satışları israil üzerinden yaptı. Çünkü israil ile Amerika arasında gümrük vergileri konusunda bir anlaşma vardı. Evet, ihracat israil'e değildi; ama israil bu geçişten para kazandığı için engel olmadı. Aynı şey Türkiye hükümeti için de geçerliydi. Türkiye hükümeti de ticaret gelirlerinin düşmemesi için meseleyi siyasi olarak değerlendirmedi ve bir nevi buna göz yumdu. İçeride “ambargo”lar konuşulur, kampanyalar yapılırken, bir taraftan da Amerika'ya ihracat üzerinden israil'e para kazandırıldı. Bu da ayrı bir garabet…
Şimdi israil ile “anlaşma” amacıyla görüşmeler yapılıyor.
Normalde dışardan bakan biri bile anlaşma görüntülerinin ya da çabalarının bozulan Türkiye-Rusya ilişkileri ile bir bağının olduğunu ve meselenin stratejik olduğunu anlar; ama kralın her yaptığında bir hikmet arayan dalkavuklar gibi, bazıları “israil ile ilişkilerin gerekliliği” üzerine sözler söylemeye başladı. Bazıları israil ve Esad, israil ve İran karşılaştırmaları yaparak hangisinin daha zalim olduğunu sordu ve bunu yaparak israil ile ilgili hassasiyetin son bulmasını istedi.
Mavi Marmara katliamından sonra Türkiye'nin israil ile ilişkilerinin düzelmesi için resmi anlamda üç şartı vardı:
israilin resmi olarak özür dilemesi,
Mağdurların ailelerine tazminat verilmesi,
Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılması…
israilin ilk iki şartı kabul ettiği, özür konusunun zaten halledildiği, 23 milyon dolar ile tazminat konusunun kapatılacağı konuşuluyor. İşin ilginç yanı bu bilgileri veren de bir israil gazetesi…
Geriye ablukanın kaldırılması konusu kaldı.
israil bu konuyu tartıştırmak istemiyor, çünkü ablukanın kaldırılmasına yanaşmıyor.
Bunun için de şöyle bir formül konuşuluyor: Abluka sadece Türkiye'den resmi olarak gönderilen gemiler için esnetilebilir. Bu konuda da israil bazı tavizler koparma peşinde.
israil Başbakanı Netanyahu, “Halen uzlaşı yok, basit bir nedenle orada değiliz, bizi ilgilendiren konular var, Hamas gibi… Türkiye topraklarından hiçbir terörist faaliyetin gelmeyeceğinden emin olmak istiyoruz” dedi.
Tam bu tartışmalar yapılırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Hamas lideri Halid Meşal ile görüşmesi ve Hamas tarafından yapılan açıklamada Türkiye'nin israil ile görüşmesine “soğuk bakılmadığı” yönündeki açıklamalar görüşmelerin stratejik bir hamle olduğu kanaatinin oluşmasına neden oluyor.
Hamas hareketi, Sisi'nin başında bulunduğu Mısır devletinin yoğun tazyikatı ve israil saldırıları altında neredeyse nefessiz kalmış durumda. O yüzden de görüşmelerden olumlu bir sonucun çıkmasını umuyor.
israil ile görüşmelerde “abluka” konusunun israil tarafından değil de Türkiye tarafından esnetilmesi israil'in başarısı olacaktır. Bu durumda “Gazze'nin satılması” gibi bir tartışma başlar ki, bu hükümet bunun altında kalır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.