Yusuf ARİFOĞLU

Yusuf ARİFOĞLU

İstanbul ve seçim

İstanbul, bu hafta seçimini yaptı. İstanbul, Türkiye’nin 1/6’sına denk geliyor. Türkiye’nin her köşesinden insanların olduğu kozmopolit bir şehirden bahsediyoruz. Tarihsel misyonu açısından değerlendirdiğimiz zaman aslında İstanbul, Türkiye’nin kendisidir. Ümmet bağlamı ve tarihi dinamikler çerçevesinden baktığımızda da İslam coğrafyasının umududur.

Siyasi, dini, jeopolitik ve coğrafi yönden Konstantinopolis, İslambol veya İstanbul için dünyanın merkezi denilse abartı sayılmaz. Kuvvetle muhtemel hadis olduğu söylenen bir rivayette ‘İstanbul’un fethine vesile olan komutan ve orduların’ taltif edildiği de malumdur. Hazret-i Eyyup el-Ensari’den Fatih Sultan Mehmet’e kadar bu güzel şehir, fetih arzusuyla sefere çıkan salih, abid ve cesur komutan ve askerlere şahit olmuş ve kucak açmıştır.

Müslümanların fetih nazarıyla, başkalarının egemen olma bakışıyla değerlendirdiği İstanbul günümüz dünya siyaseti ve şer istikbarı için hep bir gündem hep bir cazibe merkezi olmuştur. Şairin “Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır” dizeleri bu şehrin önemini, kıymetini, idaresine niçin talip olunması gerektiğini fazlasıyla ortaya koyar.

İstanbul seçimleri, öylesine birilerinin normalleştirmeye çalıştığı şekliyle değildir. İstanbul seçimleri hem milletvekili hem de belediye başkanlığı yönüyle Türkiye seçimleriyle aynı eşdeğerdedir.

İstanbul’da seçim demek, taraf olmak demektir. Dünya, bir imtihan yurdudur; bu sebeple lokal bazı durumlar dışında ‘tarafsız’ kalmak imkan dışıdır. Tarafı olmayan bertaraf olur. İstanbul, bir şehr-i emindir ve bu emin şehre emin insanlar idareci olabilmelidir. Bu güzel şehir, layık insanlar tarafından yönetilebilmelidir.

İstanbul’u kazanmak demek, kendi tarafı açısından sağlam bir mevzi kazanmaktır. Bizim nazarımızda İstanbul, ‘Bir medeniyet beşiğidir, bir hilafet merkezidir, ümmete varışta bir surdur, gönüller fethinde bir ufuktur, haçlı barbarlığına karşı açılmış mukaddes bir gediktir.’ Biz, İstanbul’a böyle bakarız.

Doğrudan ya da dolaylı şeytana, nefse, küfre ve dünya istikbarına hizmet edenler için de İstanbul önemli bir cephedir. Bir zamanlar, bu cephenin düşmesiyle İslam orduları ve medeniyeti karşısında büyük yenilgiler yaşayanlar bunu unutmuş değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliği gibi projeler üzerinden toplumumuzu hem aile yapısı hem de ahlaki noktada aşındırmak isteyenler için İstanbul önemli bir laboratuvar olarak görülmektedir.

Dün itibariyle İstanbul seçimini yaptı. Sandıktan çıkan sonuca göre Ekrem İmamoğlu kazandı, Binali Yıldırım kaybetti. Gerçekten bu böyle midir? Bunun böyle olmadığını ve olmayacağını zaman bize gösterecektir.

İstanbul’da kazanan elitist laik kibirdir, ahlaka düşman LGBTİ bileşenleridir, faşist beyaz Türk’tür, sosyalist Kürt vahşetidir, insanlığa ur siyonizmdir, dünyaya ağababa ABD emperyalizmidir.

İstanbul’da kaybeden adalete tutkun müminlerdir, hayra gönüllü erlerdir, kardeşliği somutlaştırmak arzusunda olan Türk, Kürt, Zaza, Laz ve Çerkez’dir.

Bunca yol, köprü ve hizmete bedel İstanbul’u niçin kazanamadım, kaybettim diye düşünmesin AK Parti ve idarecileri. Niçin gönüllere dokunamadım, niçin gözüme çekilen perdelerden kaybolan umutları göremedim, niçin aleyhimde birleşmeye bu kadar iştahlı partiler, klikler ve adamlar var diye düşünsün. Bu düşünce, nerede yanlış yapıldığını gösterecektir. Yanlışlar, düzeltilince gönüller almak da kolaylaşır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.