Özkan YAMAN
İstikbal bizimdir, ümitsizliğe yer yok
Gençlerin ve ailelerin sorunlarıyla ilgili tespitlerini bizimle paylaşan beyefendi okuyucumuz şöyle diyor:
“Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Aile facialarının, artan boşanmaların, değerler erozyonunun ve tüm manevi kayıpların çok boyutlu ele alınması gerektiğini düşünüyorum.
Meselâ işin bir boyutu hangi adımı erteleyip hangisini öne alışımızla ilgili. Ebeveynler olarak çocuğun ahlâk ve ibadetini sonraya bırakıp oyun, eğlence ve okul başarısını öncelikli görmemiz, ciddi bir handikaptır. Bu hususta modern dünyanın algılarına direnmek şart.
Diğer bir boyut; yakın, orta, uzak, küçük, büyük, ferdî ve ictimaî gibi farklı tasnifler altında hedeflere, ideallere odaklanmıyor oluşumuz. Bunu hem kendimiz, hem de mesuliyetimiz altındaki bireyler için ihmal ediyoruz. Bizi sürekli yüce ufuklara, âli makamlara, yüksek derecelere ve ileri pâyelere ulaştırmaya çalışan bir dinin mensupları olduğumuz halde günübirlik yaşıyoruz. Dünyevî kazançlar için bile son derece düşük bir himmetle, gaye ve maksattan uzak statik kurguların aparatı olmayı tercih ediyoruz. Halbuki, hepimizin bugün, bu yıl, on yıl sonra diye erişmeyi umduğumuz gayelerimiz olmalı. Çocuklarımıza, gençlerimize, yakınlarımıza sürekli işaret edip yönlendirdiğimiz haritalarımız, navigasyonumuz, pusulamız, menzillerimiz, ülkülerimiz olmalı. Hem de öyle sıradan bir eda ile değil, büyük bir aşk ile, şevk ile, azim, kararlılık ve heyecan ile maksatlara kitlenmek gerekiyor. Ve Müslüman için bütün hedeflerin zemini tabi ki rızayı ilâhidir, hesap verilebilirliktir.
Üçüncü boyut; yenile(n)me ve değişimle alakamızdır. Oku emrinin mübtedası; hâli, ânı, hazır vakti, devranı okumaktır. Yaşadığımız zamanın icabını, fikriyatını, akışını, alışkanlıklarını, hastalıklarını, fırsatlarını, keşiflerini, öncülerini, kavgalarını, geçmişle münasebetlerini, zaman, zemin ve zihin kodlarını öğrenmeden yapılacak okumalar sorun çözme melekemizi güçlendirmiyor, aksine güçleştiriyor. Kendimizi beğenmişliğimizin ve yüceltmişliğimizin gem vurduğu yenilenme ve müspet istikamette değişme davranışımız muhakkak surette aktif edilmelidir.
Diğer bir boyut ise bugün; şahsiyet ve imandaki kalitenin bütünüyle, kollektif yarar için çabalama, sosyal duyarlılık, diğergamlık gibi endişelere bağlı olduğunu unutmamızdır. Bireysel hazları, zevkleri, şöhretleri, başarıları, beğenileri ve birikimleri kutsayan narsist, hedonist ve ultraseküler çağa teslim olmak; ruhumuzu kendi ellerimizle katletmek, aklımızı peynir ekmekle yemek, kalbimizi dondurmak, kişiliğimizi söndürmek demektir. Çevresindeki mazlumları, yetimleri, yoksulları, muhacirleri, hastaları, dertlileri, manevîyat yoksunlarını, türlü türlü günahların içine düşmüşleri dert edinmeyen bir Müslümanın imanından şüphe etmesi yetmez, ibadetlerinin ve dualarının makbuliyetinden de korkması gerekir. Akrabasını sormayan, komşusuyla ilgilenmeyen, memleketinin ve İslam âleminin ahvalini umursamayan Müslümanların ailelerinde problemin olmaması mümkün değildir. Sadaka ve infak verme gibi hassasiyetleri olmayan Müslümanların dünyada da huzura ermeleri kolay değildir. Haksızlıklar karşısında eliyle, diliyle ve hakeza tüm imkanlarıyla harekete geçmekten imtina edenlerin incir çekirdeğini doldurmayacak kadar basit konuları büyütmeleri de gâyet tabiidir.
Diğer bir boyut ise, Kuran ve Sünnet ile olan aşinalığımız, bunlar için ayırdığımız sürenin kifayetsizliğidir. Okumak, üzerinde düşünmek, birlikte müzakere etmek, amel etmek gibi vazifelerimiz için kendimizi sürekli hesaba çekme mecburiyetimiz var. Yoksa işimiz külliyen haraptır.”
Dua bekleriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.