İttifak'ın komutanı General SİSİ olmalı!
Bugüne kadar en büyük terörist israil'in terör faaliyetlerine ses çıkarmayan, hatta zaman zaman finanse eden Suudi ve Körfez ülkeleri, asla hayırlı sayılacak bir ittifaka öncülük etmezler.
İlginç bir süreçten geçiyoruz. Ortadoğu'nun her karış toprağında her an sürpriz gelişmelere tanık oluyoruz. Çatışmalar, katliamlar, ittifaklar adeta birbirini kovalıyor.
Bunca hengame içerisinde bir sabah vakti “İslam Ülkeleri İttifakı” haberleriyle uyanıveriyoruz. D-8 projesi için Refah-Yol hükümetini deviren Amerika'nın, Suudi önderliğinde kuruluşu ilan edilen “Teröre Karşı İslam İttifakı'na” övgüler dizdiği haberleri arasında çiçeği burnundaki ittifak, farklı değerlendirmelere konu oluyor.
Kimisi “müjdeli haber” diyor, kimisi başka türlü. “İslam ittifakı mı”, “Sünni ittifakı mı” tartışmaları sürerken ittifakın bileşenleri, aslında gayeyi de ele vermeye yetiyor.
Biliyorsunuz, bölgede müthiş bir rekabet ve rekabetten kaynaklanan bir adrenalin söz konusudur. Rekabetin odağında Suriye, kenarında ise Irak bulunuyor. Askeri ve siyasi dengeleri yeniden şekillendirecek olan rekabet, tüm aktörleri sahaya davet ediyor. Ancak herkes amansız rekabete gerçek isim koymaktan özenle kaçınıyor. Herkesin dilinde “Terör” var, IŞİD var. Silahını kapan, uçağına atlayan, gemisine binen Suriye'ye yöneliyor. Tümünün gerekçesi “IŞİD tehlikesi” iken birbirlerine bön bön bakmaları, rekabetin gerçek yüzünü zaten ele veriyor.
Hiçbir ülke artık tek başına sahada belirleyici olamıyor. Bu nedenle ana aktörler yapabildikleri ölçüde “ittifak” yelpazelerini genişletmeye odaklanmış durumdalar. Amerika'nın başını çektiği cephe, Rus müdahalesinden sonra şaşkınlık evresine girdi. Bu şaşkınlığı atlatmanın yolunu da ittifak şemsiyesini genişletmekte arıyor. Tam da bu noktada “Teröre Karşı İslam İttifakı” sürprizi yaşanıyor. Bu ittifak ne zaman konuşuldu, içerisinde yer aldığı söylenen 34 ülke ne zaman bir araya gelip ittifak kararı aldı, bilinmiyor. “İttifak” kararının bir oldubittiye getirildiği zaten anlaşılıyor. Daha doğrusu “emir-komuta zinciri” ile ittifak ilanının gerçekleştiği hemen anlaşılıyor.
İttifakın 34 “İslam ülkesinden” oluştuğu ilan edildi. Gerekçe olarak da “Terör”, yani IŞİD öne sürüldü. İttifak tartışmaları sürerken Suudi yönetimi, ittifakın askeri gücünün de olacağını açıkladı. Zaten bu şartlarda askeri gücü olmayan bir ittifakın bölgede karşılığının olamayacağı açıktır. Ancak Türkiye, ittifakın askeri unsur içermediğini açıkladı.
İttifakta ikinci skandal ise katılan ülkeler konusunda baş gösterdi. Pakistan ve Lübnan, ittifaktan haberlerinin olmadığını ve kendilerinden habersiz bir şekilde isimlerinin ittifak içerisine sokulduğunu açıkladılar.
İttifak görünümlü manevralar bu şekilde sürerken en meraklı ülkenin Suudi olduğu anlaşılıyor. İttifak söylemlerinin yönü Suriye'ye dönük olsa da, aslında Suudi önderliğinde Yemen'e yönelik koalisyonun benzer bir formatı akla geliyor. Hatta denilebilir ki “İslam ittifakı”, söylem ve girişimleri, Suudilerin çatırdayan Yemen ittifakını IŞİD bahanesiyle yeniden canlandırma ihtimali çok yüksektir.
Bugüne kadar en büyük terörist israil'in terör faaliyetlerine ses çıkarmayan, hatta zaman zaman finanse eden Suudi ve Körfez ülkeleri, asla hayırlı sayılacak bir ittifaka öncülük etmezler.
Halihazır bir ittifak kurulmuşken ve içinde Mısır firavunu SİSİ de bulunuyorken, o halde askeri gücü de olacak denilen söz konusu ittifakın genel komutanlığı neden General SİSİ'de olmasın!
Böyle ittifaka böyle komutan!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.