Hasan SABAZ
Kâbus başladı
Hollanda, Avusturya ve hatta Fransa'daki seçimlerde ırkçıların yükselişi, Almanya'daki seçim sonuçları kadar klasik Avrupa zihniyetini ürkütmemiştir.
Bazıları kabus görmeye de başlamıştır.
Nitekim Erdoğan'ın “Nazi” benzetmesi sadece Almanya'da değil birçok Avrupa ülkesinde tepkiyle karşılanmıştı.
Almanya'nın AB için motor güç olması elbette kritik öneme sahiptir; ama ırkçı partinin yükselişi Avrupa'nın hafızasında Hitler ve meydana getirdiği tahribatı tekrar hatırlatmıştır.
Hitler'in güçlenmesi beraberinde büyük savaş ve yıkımları getirmişti.
Ulusalcı kimliğe vurgu yapan Hitler, saf Alman ırkını yüceltmiş, faşizmi bilimsel ve felsefi görüşler ışığında yeniden yorumlamıştı.
Günümüzdeki “Neo nazi” hareketleri anlamak için “Klasik nazi” hareketini ve sürecini anlamak lazımdır.
O yüzden Hitler'in partisinin nasıl bir gelişim seyri izlediğine kısaca bakalım:
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ya da kısa adıyla NSDAP… (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiter Partei)
Parti, Hitler'den önce kurulmuş; ama Hitler'in katılımı ile büyüme sürecine girmiştir.
Aralık 1924'te yapılan seçimlerde % 3 oy alan parti Mayıs 1928'de 2,6'ya düştü.
Eylül 1930'da inanılmaz bir sıçrama yaparak % 18.3 oy aldı. Halkın orta sınıflarına hitap etti ve ekonomik durumun kötü olmasının sebebinin yabancılar olduğunu söyledi.
Temmuz 1932'de % 37.4 oy alarak Almanya'da en önemli ve belirleyici güç olduğunu herkese kabul ettirdi.
Mart 1933'te % 43.9 oy aldığında yönetimi ele aldı ve kısa süre içerisinde iç ve dış şartları öne sürerek olağanüstü hal ilan etti. O tarihten sonra Almanya'da sistem değişti ve uzun yıllar boyunca bir daha seçim yapılmadı.
İkinci Dünya Savaşının bitimiyle birlikte Naziler siyaset sahnesine bir daha yaklaştırılmadı. Antisemitizm suç kabul edildiği için Nazi düşüncesi uzun yıllar boyunca suç sayıldı.
Gelelim son seçimlere…
Hıristiyan Birlik partileri ve Sosyal Demokratların büyük oy kayıpları yaşadığı seçimlerde İslam ve yabancı karşıtı görüşleriyle tanınan ve bu görüşlerinden dolayı birçok kesim tarafından “Nazi” olmakla itham edilen bir parti bir anda % 14 oy alarak üçüncü parti durumuna geldi.
AfD'den söz ediyoruz.
Türkçe açılımıyla “Almanya için Alternatif” partisi.
İdeolojik görüşleri kadar hızlı siyasallaşması ve yükselişi ile de Hitler'in partisini çağrıştırıyor.
2013 seçimlerinde baraj % 5 iken, AfD % 4.7 oy alarak meclise girmeyi az farkla kaçırdı.
Parti, 2013'te Euro Bölgesi'ndeki kurtarma paketlerine tepki amacıyla kuruldu. Alman halkının parasının çöken Avrupa ekonomilerini kurtarmak için harcanmasına tepki gösterdi ve seçim propagandasını bu söylem üzerine oluşturdu.
Afd pek kaçak güreşmedi.
Şikayet ve taleplerini en yüksek perdeden dile getirdi. Kendini ‘Avrupa'nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalılar Hareketi' (Pegida) olarak tanımlayan oluşumla dayanışma içinde oldu.
% 3'ten % 14'de çıkış, Hitler'in ani yükselişini çağrıştırdı.
Bu sonuçlardan dolayı artık siyaset alanında olduğu kadar meydanlarda da daha görünür olmaya özen gösterecek.
İlk tebriklerin Fransız aşırı milliyetçi Marine Le Pen'den gelmesi İslam ve yabancı düşmanlığında küresel ittifakların da gündeme gelebileceğini gösterdi. Bu da Hitler ve Musollini ittifakını hatırlattı.
Görünen o ki, milliyetçi partilerin yükselişi Avrupa Birliğini parçalayacak. Asıl ürkütücü olan da işte bu parçalanma sonrası oluşacak muhtemel hareketlenmeler.
Avrupa ülkeleri bir daha savaşmamak için birleşti. Ayrışma ve milliyetçilerin belirleyici güç durumuna gelmesi yeni savaşları beraberinde getirecek.
Olması muhtemel bir savaşta kullanılması muhtemel silahlar göz önünde bulundurulduğunda ürkmemeye imkan yok.
İşte kabusun da asıl nedeni budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.