Abdulhakim SONKAYA
Kaçış sendromu
Kaçış sendromu, bir tıp kavramıdır. Buna göre, kılcal damarlardaki kan bir şekilde dışarıya kaçıyor. Normalde kan kendi mecrasında damarlarda akar. Fakat bilinmeyen bir sebeple bazen kan, ısrarla damarın dışına kaçıyor. İşte buna KAÇIŞ SENDROMU adı veriliyor.
Kaçış sendromu birçok olumsuz duruma yol açıyor,
-Yorgunluk ve halsizlik
-Ateş
-Baş ve kas ağrısı
-Baş dönmesi
-Bulantı
-Sinirlilik
-Susuzluk
Gibi olumsuz bir tabloyla kendini gösteriyor.
Kan bile bazen damarda durmuyor, dışarıya bir kaçış yolu arıyor.
Burası bir tıp köşesi değildir. Buradan şuna gelmek istiyoruz;
Tıbbi olarak görülen bu somut durum günümüzde birçok alanda acı bir şekilde müşahede ediliyor. Tabiri caizse dünyada bir kaçış sendromu yaşanıyor. Bu sendromun belirtileri bireyde, toplumda, sosyal ve ekonomik hayatta, hukukta kendisini gösteriyor. Bu açıdan baktığımızda,
İnsanlık yorgun, insan-lık halsiz…
İnsanın başı dönüyor, başı ağrıyor.
İnsan-lık asabi…
İnsanlığın içi bulanım, dışı bunalım…
Ve bugün bir kaçış, bir firar hali yaşanıyor.
Böyle durumlarda “insan kaçış nereye diye sorar?”(Kıyame: 10)
Özellikle hastalık, savaş, kriz ve bunalım gibi durumlarda insanlarda yoğun ve güçlü bir kaçış duygusu oluşuyor.
Doğaya kaçış, güvenli bir yere kaçış, huzura kaçış ve sessizliğe kaçış…
Günümüzde insan doğaya kaçıyor ama bir türlü doğal olana varamıyor.
Sessizliğe kaçıyor ama sağduyuya ulaşamıyor.
Denize kaçıyor ama sahili bulamıyor.
Sahile kaçıyor ama denizi bulamıyor.
İnsan gürültüden kaçıyor ama sakinliği bulamıyor.
Hemcinslerinden kaçıyor ama kendini bulamıyor.
İnsan çağdan kaçıyor ama çağdaşlıktan kurtulamıyor.
Zarardan kaçıyor ama kârı bulamıyor.
Hastalıktan kaçıyor ama sahih ve sıhhatli olanı bulamıyor.
İnsan bunalımdan kaçıyor ama bulanıklıktan-kederden kurtulamıyor.
Soru-n-lardan kaçıyor; ama çözümü bulamıyor.
Özgürlüğe kaçıyor ama aşkı bulamıyor.
Ve insan bu çağda dramatik şekilde bir kaçış sendromu yaşıyor.
İnsan bu çağda nereden, nelerden kaçacağını artık öğrendi. Çünkü denemediği bir şey kalmadı ve neticede boşa düştü.
İnsan-lık bir kaçış sendromu yaşıyor. Ve kaçış sendromu dünyada korkulacak, nefret edilecek şeylerin ne kadar arttığını gösteriyor.
Şimdi sorun, kaçışın nereye olacağının bilinmemesidir.
Normalde kaçış-firar, korkudan ve rahatsız edici şeylerden olur.
“Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri gibi kaçıyor”(Müddessir: 50-51). Bu da eşeğin kaçış sendromdur.
Eşek, şehvet sahibidir. Hayat sevinci en yüksek olan hayvanlardandır. O kadar yük taşır ki yine de yaşamaktan bıkmaz ve yaşam sevinci azalmaz. O bile bir yerde kaçış sendromu yaşıyorsa varın gerisini siz düşünün...
Bu çağda korkulardan, bıkkınlıktan kaynaklı bir kaçış sendromu yaşanıyor. Hak Teâlâ, peygamberini dahi kaçış sendromunun çok yoğun yaşandığı bir zamanda gönderdi.
Ve aynısı bugün yaşanıyor. Burada mesaj şudur, o kaçanlar seni bulurlarsa rahatlarlar. Kaçışları da biter. Ama bir taraftan kaçarken bir taraftan da cesaret gösterisi yapıyorlar. Ahreti inkâr ediyorlar. Doğal-ilahi ilkeleri inkâr etmeye kalkıyorlar ve bu da hakikatle yüzleşmemek için bir tür kaçıştır.
Bugün bütün insanlık bir kaçış hali yaşıyor. Çünkü içinde bulunulan hal artık onlara korkunç geliyor. Haz ve lezzet vermiyor.
Kim insanların kaçış güzergâhını tutar onlara gerekli güveni, huzuru, lezzeti ve tatmini verirse bu kaçış orada noktalanacaktır.
Bugün insanları korkutmaya, kaçırtmaya fazla gerek kalmadı. İş onların yönünü kaçış yönünü tayin etmektir. Onlara kaçacakları güvenli, sevimli, huzurlu, sıcak ve selam bir yer göstermektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.