Kadir Suresi'nin Işığında Kadir Gecesi
Doğrusu Biz onu (Kur'an'ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin sen? Bin aydan daha hayırlıdır
“Doğrusu Biz onu (Kur'an'ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin sen? Bin aydan daha hayırlıdır Kadir Gecesi! O gece Rab’lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner... Artık o gece bir esenliktir gider... Tâ tan ağarana kadar...” (Kadir Suresi)
Bu sure Mekke’de, bazı görüşlere göre de Medine’de nazil olan ilk suredir. Surenin beş ayetinde de Kadir Gecesi vasfedilmekte, bu gecenin sahne olduğu muhteşem ve çok önemli olaylara dikkat çekilmektedir. Öyle bir gece ki, insanlığın gerçek kurtuluşu ve onları zulümattan kurtaracak Allah’ın kitabı bu ayda inmiştir. İnsanlık, Hz İsa (as)’ın Allah katına alınmasından sonra bir fetret devri yaşamış, yolunu şaşırmıştı. Tahrif edilmiş dinler insanlara rehberlik edecek konumda değildi. Beşeriyet bu halde iken, Allah katından insanlığı içine düştüğü bu karanlıklardan kurtaracak halâskâr bir ip sarkıtılmıştır. Batılda boğulmak istemeyenler, topluca onun ipine sarılmaya koşacaktır. Bu, insanlığın hem dünya hem ahiret saadeti için yegane kurtuluştur.
Allahu Teala; “Muhakkak ki biz onu Kadir Gecesi’nde indirdik” buyurmuştur. Yani Kur’an-ı Kerim’i biz indirdik; müşrik ve inkarcıların onun hakkında yaymaya çalıştıkları şüpheler kesinlikle doğru değildir. Kur’an-ı Kerim’i Muhammed (as) kendi yanından çıkarmıyor ve kendiliğinden de yazmıyor. Bilakis, onu indiren biziz! Ve ey müminler, onun iniş zamanı da Kadir Gecesi’nde gerçekleşmiştir.
Peki Kadir Gecesi nedir?
Bazı görüşlere göre Kadir Gecesi; “Kadr”, yani takdir ve hüküm gecesi demektir. İbn-i Abbas, bu gecede Levh-i Mahfuz’dan rızık, yağmur, hayat, ölüm ve hatta hacca gideceklerin bu gecede belirlenip yazıldığını[1] belirtmiştir.
İkinci bir görüşe göre ise, “Kadr-u Kıymetli” gece anlamındadır. Şerefi ve azameti büyük bir gecedir. Çünkü bu gecede çok fazla taat ve sevap vardır. Ya da kadr-u kıymeti olmayan kimseler bu geceyi ihya ederse, kadr-u kıymet sahibi olurlar. Veya bu gecede kıymetli kitabını, kıymet sahibi Resulüne, kıymetli olan bu ümmet için indirmiş olduğu için veyahut da kadr-u kıymet sahibi melekler bu gecede indiği için bu mana verilmiştir.[2]
Bazıları da; Allah müminlere rahmet takdir etmiş, yeryüzü meleklere dar gelmiş olduğundan veya bu gecenin mukadder yani gizli oluşundan bu ismi aldığını belirtmişlerdir.
Ayet-i kerimede de Allahu Teala; “Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin sen?” diye buyurmuştur. Yani bu geceyi kulları için takdir eden, rahmet vesilesi kılan ve sonra da bunu Kur’an-ı Kerim aracılığıyla insanlara bildiren Allah’tır. Öyleyse Allah’ın, Kur’an-ı Kerim’de kendisinden özel bir haber verdiği bu gece, büyük bir kıymete haizdir. Duhan Suresinde de; “Elif lam mim. Apaçık Kitaba and olsun ki, Biz onu mübarek bir gecede indirdik”[3] buyurulmuştur. Evet gerçekten bu gece mübarek bir gecedir ve bin aydan daha hayırlıdır.
“Kadir Gecesi’nin ne olduğunu bilir misin?” diye Allahu Teala soruyor ve soruya yine kendisi cevap veriyor: “Bin aydan daha hayırlıdır Kadir Gecesi!” Bu sadece bir haber değil aynı zamanda büyük bir müjdedir. İmam Malik Muvatta’sında rivayet ettiğine göre; önceki ümmetlerin ömürleri peygamberimize gösterilmiş, onların uzun ömürleriyle kazandıkları amellere baktığında Allah Resulü (as), ümmetinin fertlerinin ömürlerinin kısalığı sebebiyle o amellere ulaşamayacaklarını görerek üzülmüştür. Bunun üzerine Allahu Teala Cebrail (as)’ı göndererek Allah Resulü (as)’a bu geceyi müjdelemiştir.[4]
Taberi de İbn-i Mes’ud’tan şöyle rivayet etmiştir: “Nebi (as), Beni İsrail’den Allah yolunda bin ay silah kuşanmış birini anlatınca müslümanlar taaccüp etmiş, bunun üzerine Kadir Suresi nazil olmuştur. Yani bu gece o adamın silah kuşandığı bin aydan daha hayırlıdır.”[5]
Alimlerin çoğunluğu, mezkur rivayetlere dayanarak, Kadir Gecesi’nin İslam ümmetine has olduğunu ve önceki ümmetlerde olmadığını belirtmişlerdir. Enes (ra)’den rivayet edilen bir hadiste Allah Resulü (as); “Allah ümmetime Kadir Gecesi’ni hibe etmiştir. Onlardan öncekilere onu vermemiştir”[6] diye buyurmuştur. Ebu Zerr, bu geceyi peygamberimize sormuş, peygamberimiz de, “Kıyamete kadar devam edeceğini”[7] müjdelemiştir.
Allahu Teala bu gece için, “bin aydan daha hayırlıdır” buyurmuştur. Bundaki ‘bin aydan’ kasıtla çok uzun zamanlar kast edilmiştir. Çünkü Araplar, bin sayısını çok büyük miktarları ifade etmek için kullanırlardı. Mesela, Bakara Suresi 96. Ayette de Yahudiler için “Bin yıl yaşamak isterler” ifadesi kullanılmıştır. Buradaki ‘bin yıldan’ kasıt, hiç ölmemek isterler manasındadır. Demek ‘bin aydan’ lafzıyla çok uzun süreler kast edilmiştir. Ayrıca ayette, ‘bin aya denktir ve eşittir’ de denilmemiş, ‘Bin aydan daha hayırlıdır’ denmiştir.
A’la Suresinde de; “Siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Ahiret ise daha hayırlı ve daha bakidir”[8] buyurulmuştur. Burada can alıcı nokta şudur: Allahu Teala, Ahiret nimetlerinin ‘daha hayırlı ve daha baki’ olduğunu belirtmiştir. Oysa biliyoruz ki, Ahiret nimetlerinden daha üstün bir nimet yoktur ve dünya ile kıyasa gelmeyecek kadar hayırlıdır. “Dünyaya göre daha bakidir” desek, yine ‘sonsuzdur’ manası anlaşılacaktır. Dolayısıyla buradaki ‘bin yıldan daha hayırlıdır’ sözü, “hayrının sonu yoktur” anlamındadır. Allah dilerse, sonsuz karşılıklar verir ve cennet de sonsuz bir karşılıktır.
Bin ay toplam 83 yıl 4 ay eder. Buna mükellef olunmayan 15 yaşı da eklersek, yaklaşık 100 yıl eder. Yani bir insan 100 yıl yaşasa ve çocukluktan sonra sürekli taatte bulunsa, ibadet etse, bu geceyi ihya etmek ve ibadetle geçirmek kadar hayır ve sevaba kavuşamaz. Öyleyse böyle bir kârdan mahrum kalmak, gerçekten de büyük bir mahrumiyettir.
Peki, böyle hayırlı bir geceye nasıl ulaşabiliriz ve tam olarak ne zamandır? Bu konuda birçok rivayet mevcuttur. Biz bunlardan bir kaçıyla yetineceğiz. Öncelikle kesin olan, bu gecenin Ramazan ayında olduğudur. Yani Ramazan’ı bütünüyle ihya eden, gecelerini ibadetle geçiren, bu gecenin tam hayrına erişmiştir. Bakara Suresi 185. ayetinde; “Kur’an, Ramazan Ayında indirildi” buyurulmuştur. Kadir Suresinde ise; “Kadir Gecesi’nde onu indirdik” buyurulmuştur. Demek ki Kadir Gecesi, Ramazan Ayı içindedir. Ebu Davud’un yaptığı bir rivayette Hz. Resulullah (as)’a Kadir Gecesi’nin ne zaman olduğu sorulmuş, O da; “Ramazan Ayının tümünün içindedir”[9] buyurmuştur. Urve b. Zübeyr, babası Hz. Zübeyr’den yaptığı rivayette; “Kadir Gecesi’ni Ramazan’ın son on gecesinde arayın”[10] buyurulmuştur. Muvatta’da, Ebu Said el-Hudri’den yapılan rivayette; “Bu geceyi (Kadir Gecesi) gördüm, sonra bana unutturuldu. Siz onu son on günde arayın. Onu tüm tekli gecelerde arayın”[11] buyurulmuştur. Rivayetler, Ramazan’ın tamamı, tekli geceleri, son 10 günü veya son 10 günün tekli gecelerinde yoğunlaşmıştır. 27. gece hakkında da rivayetler vardır. Bu yüzden bazı alimler (İmam Nevevi gibi), Kadir Gecesi’nin Ramazan içinde her yıl değiştiğini söylemişlerdir.
Yine Allah Resulü’nden yapılan rivayetlerde; “O gecenin sabahında güneşin şuasız (ay gibi beyaz) doğacağı,[12] bu gecenin yumuşak, aydınlık, soğuk ve sıcak olmayan, yıldızları parlak, her şeyin secde halinde olduğu, nurların her yere yayıldığı, meleklerin selam ve hitaplarının işitildiği ve denk gelenin duasına icabet edileceği”[13] belirtilmiştir.
Hz. Resulullah (as), bu geceye kesin bir zaman belirlememiştir. Bazı alimler de, bilindiği taktirde gizlenmesinin müstehab olduğunu söylemişlerdir. Bu gecenin vaktinin tam olarak tayin edilmemesi kullar için bir rahmettir. Çünkü kullar; işledikleri amellere güvenip sonra da amellerini boşa çıkaracak bir mecraya kaymamaları ve cehtlerine devam edip makamlarını yükseltmek için, ümit ve korku arasında olmalıdırlar. Allah-u Teala’nın ism-i azamının gizli olması, Allah’ın tüm isim ve sıfatlarının zikredilmesine teşvik edici bir unsur olduğu gibi, bu gecenin gizli bırakılması da Ramazan’ın geriye kalan gecelerinin ihya edilmesi için bir teşviktir. Böylece; kullar, duydukları şevk ve gönüllü bir şekilde taate yönelmeyle, derecelerini belirleyeceklerdir. Ramazan’ın tümünü ihya etmek ile sadece bir gününü ihya etmek elbette bir olmaz. Yine salat-ı vustanın diğer namazlar arasında, Cuma günündeki icabet saatinin, gecedeki makbul saatlerin, günahlara karşı gazabın, sevaplarda rızanın ve kullar arasında salihlerin gizli olması gibi, bu gecenin gizli kalmasında da bir çok fayda ve hikmet vardır.
İmam Ahmed’in Ebu Ubade’den rivayet ettiğine göre, Allah Resulü (as) buyurdular: “Kadir Gecesi’ni iman ile karşılığını Allah’tan bekleyerek ihya edenin günahları bağışlanır.”[14] Bir başka rivayette; “Sonraki günahları da bağışlanır” buyurulmuştur. Yine peygamberimizin; “Bu gecede tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder (Güneşin batışından doğuşuna kadar)”[15] buyurduğu rivayet edilmiştir. Bu konuda Hz Aişe’nin, Allah Resulü (as)’ne; “Ya Resulullah! Kadir Gecesi’ne denk gelirsem ne diyeyim?” şeklindeki sorusuna Allah Resulü (as); “Allah’ım sen Afuvsun (çok affeden), affı seversin, beni affet”[16] şeklinde cevap vermiştir.
Bu gecede melekler fevc fevc yanlarında tüm takdir edilen şeylerle inerler. Surenin 4. ayetinde; “O gece Rabblerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner...” buyurulmuştur. Bu ayette geçen ‘ruh’, Cebrail (as)’dır. Peygamberimiz bir hadislerinde; “Kadir Gecesi olunca, Cebrail meleklerden bir toplulukla iner. Kıyamda, oturarak Allah’ı zikreden her kula salat ve selam getirirler”[17] buyurmuştur.
Bu gecede melekler arzı o kadar doldurur ki, arz onlara dar gelir ve uğradıkları her mü’mine “selam” derler. Bu durum, fecrin doğuşuna kadar devam eder. Bu gecede hayırdan başka bir şey takdir edilmez ve kullar selamet içerisinde sabaha ererler.
Kadir suresinin bütününde bu geceye övgüde bulunulmuş ve manadaki uygunluk tüm ayetler arasında çok güzel ve dakik bir ahenk oluşturmuştur. Bu gecenin önemine vurgu için olsa gerek ilk üç ayette ‘Leylet-ül Kadr’ kelimesi üç defa tekrar edilmiştir. Surenin tamamı otuz kelimedir ve Ebu Bekir Varak; “Son ayette Kadir Gecesi açıkça zikredilmeyerek ‘o’ zamiri kullanılmıştır. Buradaki ‘o’ zamiri surenin 27. kelimesidir ve 27. geceye işaret eder”[18] demiştir. Allah en iyisini bilendir
İnzar Dergisi
----------------------------------------
[1] Kurtubi C: 20 Kadir suresi
[2] Kurtubi C: 20 Kadir suresi, Ş.Zerkani C: 2 İtikaf
[3] Duhan: 1-3
[4] Muvatta İtikaf S: 715, Ş.Zerkani C: 2 S: 264
[5] Kurtubi C: 20 Kadir suresi
[6] Ş.Zerkani C: 2 S: 265 (E.Talib Müzekti-Fevaid)
[7] Ş.Zerkani C: 2 S: 265
[8] A’la Suresi: 16, 17
[9] Muhtasar-1 Tecrid-i Sarih S: 328
[10] Ş.Zerkani C: 2 S: 261
[11] Muvatta (İtikaf) S: 709, Ş.Zerkani C: 2 S: 258, Muhtasar-1 Tecrid-i Sarih S: 974
[12] Kurtubi C: 20 Kadir suresi
[13] Ş.Zerkani C: 2 S: 268
[14] Ş.Zerkani C: 2 S: 265, Buhari: 1991, 2014
[15] Ş.Zerkani C: 2 S: 268
[16] Kurtubi: 6427 (Tirmizi: 3508, Nesai: 872)
[17] Kurtubi C: 20 (Kadir suresi 4. ayet)
[18] Kurtubi: C: 20 (Kadir suresi 5. ayet)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.