Kalbinize Dikkat Edin!
Dikkat edin! Vücutta bir çiğnem et parça vardır. Eğer o ıslah olursa bütün vücud ıslah olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin o kalptir.
Numan bin Beşir (ra)’den rivayet edilen Hadis-i Şerif’in devamında Hz. Resulullah(sav) şöyle buyuruyor: “Dikkat edin! Vücutta bir çiğnem et parça vardır. Eğer o ıslah olursa bütün vücud ıslah olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin o kalptir.” (Buhari ve Müslim)
Evet, kalp sultandır diğer azalar tebaa...
Kalp, emirdir diğer azalar reaya...
Kalp komutandır diğer azalar emirber neferler…
Sultan düzelirse tebaa da düzelir. Emir ıslah olursa reaya da ıslah olur. Komutan iyi işleri emrederse askerler onu yerine getirmek zorundadırlar. İşte kalbin insan vücuduyla münasebeti bu düzeydedir.
Hadis-i Şerifte geçen ‘Müdğa’ tabiri, bir çiğnem et parçası demektir. Yani kalb zahiren küçücük bir cisimdir. Bir defada ağızda çiğnenecek kadar küçük; ancak önemi büyüktür. Düzeldiğinde faydası büyük, bozulduğunda da zararı daha büyüktür. Bu nedenle kalbe dikkat etmek gerekir.
Muhammed b. Allan eş Şafii bu Hadis-i Şerif-i şu şekilde açıklamıştır: “Eğer kalp, iman, ilim ve irfanla düzelirse bütün vücut da salih ameller, güzel ahlak ve uygun davranışlarla düzelir. Eğer kalp inkâr, şüphe ve nankörlükle bozulursa bütün vücut da günah ve isyanlarla bozulur.” (Delilül Falihin c.3)
Kestelani şöyle der: “Kalb bedenin emiridir. Emirin düzelmesiyle askerler de düzelirler. Emirin bozulmasıyla da bozulurlar. İnsan vücudunda en şerefli varlık kalbtir. Zira marifetullaha mazhar olan odur. Diğer azalar onun hizmetçisidirler.” (İrşadüs Sari c.3)
İbni Receb el Hanbelî ise şöyle demektedir: “Bu Hadis-i Şerifte; kulun azalarıyla yaptığı faydalı, uygun hareketlerinin ve haramlardan uzak durup şüphelerden sakınmasının, kalp hareketlerinin ıslahına bağlı olduğu işareti vardır.”
Eğer kulun kalbi sağlam olup içinde yalnızca Allah(cc) sevgisi, Allah(cc)’ın sevdiği şeylerin sevgisi, Allah(cc) korkusu ve Allah(cc)’ın kerahet edip sevmediği şeylere bulaşma korkusu varsa, tüm azaların hareketleri düzelir. Bundan da tüm haramlardan ve haramlara düşme endişesiyle şüpheli şeylerden uzak durmak neşet eder.
Aksi halde eğer kalb bozuk olur ve Allah-u Teala sevmediği halde hevanın sevdiği şeylerin peşine takılma onu istila etmişse o zaman tüm bedenin ve azaların hareketleri ve davranışları bozulur. Heva tarafından talep edilen tüm şüpheli şeyleri hatta günah ve haram olan şeyleri yapmaya koyulur. Bu nedenledir ki ‘kalb azaların emiri, azalar da onun askerleridir’ deniliyor.” (Cami’ul Ulum)
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdular: “İnsanlar padişahlarının (başkanlarının) dini üzeredirler.” Bozguncu bir komutanın emri altındaki askerler de bozguncu olur. Nitekim günümüzde bu gerçeği hemen her saat müşahede ediyoruz. Kalbin ve azaların da durumu budur. O halde Allah-u Teala’nın “O gün ki, mal ve evlat fayda vermez. Ancak sağlam bir kalb ile Allah’a gelen müstesna…” (Şuara: 88-89) buyurduğu Ayet-i Kerimenin mefhumuna masadak olmaya gayret etmek gerektiği gibi; “Şüphesiz cehennem için birçok cin ve insan yarattık. Onların kalpleri var; ama onunla (hakkı) anlamazlar ve onlar hayvanlar gibidir hatta daha fazla dalalettedirler” ayet-i kerimesi ile “Sonra onu müteakip kalpleriniz katılaştı. O kalpler taşlar gibidir. Veya katılıkça daha şiddetlidir. Ve şüphesiz taşlardan öylesi vardır ki ondan ırmaklar kaynar. Ve yine şüphe yok taşlardan öylesi vardır ki yarılır, kendisinden su çıkar. Ve yine öyleleri var ki Allah korkusundan yuvarlanıp(aşağıya) düşer” (Bakara: 74) Ayet-i Kerimenin meşmulatından olmaktan şiddetle kaçınmaya gayret etmek gerekir.
Sağlam kalp, tüm afet ve dinen sevilmeyen şeylerden beri ve temiz olandır. Öyle ki, içinde Allah(cc) sevgisi, Allah(cc)’ın sevdiği şeylerin sevgisi, Allah(cc) korkusu ve Allah(cc)’tan uzaklaştıran şeylerin korkusundan başka bir şey yoktur.
Hz. Enes(ra)’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte Hz. Resulullah(sav) şöyle buyuruyor: “Bir kulun kalbi istikamet bulmadıkça imanı istikamet bulmaz.” İmanın istikametinden kasıt kişinin hal ve hareketlerinin doğru ve dürüst olmasıdır. Bu da ancak kalbin istikametiyle mümkün olur. Kalbin istikametinin manası; Allah(cc) sevgisi, Allah(cc)’a itaat sevgisi ve günahlardan nefretle dopdolu olmasıdır. Kalpte marifetullah; Allah(cc)’ın azameti, sevgisi, korkusu, heybeti, O’na olan tevekkül ve ümit karar kılmadıkça ve kalp bunlarla dolu olmadıkça kalbin selameti gerçekleşmez.
Sünen kitaplarında, Efendimiz(sav)’in şöyle buyurduğu geçmektedir: “Kim Allah(cc) için verir, Allah(cc) için alıkor, Allah(cc) için sever ve Allah(cc) için öfkelenirse şüphesiz o kimse imanını kemale erdirmiştir.” (Camiül Ulum)
Muhammed bin Sirin, “Sağlam kalbin, Allah(cc)’ın hak olduğunu hiç şüphe olmaksızın kıyametin geleceğini, Allah(cc)’ın kabirlerdekini diriltecek olduğunu bilmesidir” diyor. İbni Abbas da; “Kalb-i selim, Allah(cc)’tan başka ilah olmadığına şehadet etmesidir” derken İbnül Müseyyeb, kalbi selimin; sıhhatli kalb olduğunu ve bunun Müminin kalbi olduğunu söyler. Zira münafığın kalbi hastadır. Ebu Osman en Neysaburi de der ki: “O bidatten soyulmuş (kurtulmuş) sünnette huzur bulmuş olan kalbtir.” (İbn-i Kesir Tefsiri c.11)
İbni Ebi Dünya’nın anlattığına göre hekimlerden biri şöyle demiştir. “Kalbini öğütlerle yaşat, düşünmekle aydınlat, zühd ile öldür, yakin ile güçlendir, ölümle onu alçalt, ölümü ve fena olmayı anmakla ona sükûnet ver, ona dünyanın fecaatlerini göster, zamanın hücumu ve günlerin değişmesinin kötülüğünden onu sakındır, geçmişlerin haberlerini ona arz et, ondan öncekilerin başına gelenleri ona hatırlat.” (a.g.e. c.10)
Hâsılı saadet-i dareyne vesile olan kalb-i selime sahip olabilmek için kalbin afet ve hastalıklardan kurtulması gerekir. Ancak malum olduğu üzere ve İbn-i Hacer ile Kestelani gibi âlimlerin de dedikleri gibi burada kalpten kasıt etten müteşekkil olan kısmı değil, Allah-u Teala’nın kalbe yerleştirdiği anlama kabiliyeti ve ona taalluk eden marifettir. Aynı şekilde hastalık ve afetlerden kasıt da manevi hastalıklardır. Demek insanın hayatta kalması kalbin maddi kısmının sıhhatli olup düzenli bir şekilde çalışmasına bağlı olduğu gibi imanın ve manevi hayatın sıhhat ve devamı da manevi hastalıklardan kurtulmuş sağlam bir kalbe bağlıdır.
Öyleyse bu hastalıkları iyi tanımak gerekir ki, onlardan sakınmak ve kurtulmak mümkün olsun. Şairin dediği gibi:
Sakınmak, kurtulmak için
Öğrendim, tanıdım ben şerri.
Şerri hayırdan ayıramayan
Bulaşır, düşer içine şerrin
Üstad Molla Halil es Siirdi (Siirtli - rahmetullahi aleyh) Nehc-ül Enam adlı manzum eserinde kalbi hastalıkları şu şekilde sıralamıştır: “Hırs, hased, kibir, ucb (kendini beğenme), riya, mal çokluğu, acelecilik, aşırı süslenme sevgisi, mezhebde taassub, öfkelenme, başkalarının eline göz dikme, cimrilik, çok yemek, şehvete düşkünlük, sui zann ve dindeki cehaletini mazeret saymak.”
Üstad Molla Halil der ki; “Bu hastalıkların her biri şeytan için kalpte açılan birer kapıdır. Bu kapılar açılınca vücudun tüm azalarına türlü türlü afetler terettüp eder. Bu afetlerden sadece dile musallat olanlarına bak: Çok konuşmak, boş konuşmak, mira’(başkalarının lehçelerini beğenmeme), tartışma, edebiyat yapmaya zorlanma, çirkin sözler, sövme, eşyalara lanet getirme, insanlarla alay ederek gülme, sırrı ifşa etme, yalan yere yemin, dini olmayan ses sanatçılığı, yalan yere söz verme, iki yüzlülük, gıybet, söz taşıma, aşırı övme, aşırı yerme, fazla soru sorma, isim bozma, âlimin huzurunda cahilin sorulara cevap vermesidir.
Kalbi hastalıkları tedavi etmek farzdır. Bu hastalıkları, bu hastalıklara terettüp eden afetleri ve tedavi yöntemlerini babanın evlatlarına, dedenin torunlarına, patronun işçilerine, çocuk bakıcılarının idaresindeki çocuklara, kısacası sözü geçen herkesin sözü geçtiği kişilere öğretmesi farzdır.
Son olarak Efendimiz(sav)’in duasıyla konumuzu bitirelim.
“Allahım! Senden sağlam bir kalp istiyorum.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.