Abdullah ASLAN
Kalekol sadece Lice’de yok ki
PKK yine zıvanadan çıktı gibi. Yine kan, yine gözyaşı, yine yol kesmeler, yine araç ve otobüs yakmalar… Özellikle Lice ve Diyarbakır’da gerçekleştirilen olaylar dikkatleri bu yöne çevirdi. Lice’deki eylemlerin özellikle sebebinin devam eden kalekol inşaatı olduğu hep iddia edildi. Ancak elde ettiğim bilgiler asıl sebebin bu olmadığı, işin içerisinde başka sebep veya sebeplerin olduğu işaretini veriyor.
Mesele eğer karakol veya kalekol inşaatıysa sadece Lice’de bu yapıların inşaatı devam etmiyor ki! Birçok yerde kalekol inşaatı var ve birçoğu da bitmiş durumda. Diyebilirsiniz ki, tamam işte bu kalekol, bahsini ettiğiniz kalekollerden biri ve burası mevki olarak örgütsel çalışmalara zarar veriyor da ondan burada eylemler ve kargaşalar oluyor. Öyle değil işte... Edindiğim bilgilere göre sınır bölgelerinde ve PKK kamplarıyla karşı karşıya tam 14 tane kalekolun inşaatının yüzde 80’i bitirilmiş ve PKK’nin bu yerlere yönelik hiçbir saldırı veya tepkisi olmamış. Sadece bir kalekolla ilgili, muhtemelen kalekol başına aldığı parayı geç aldığı için bir iki şantiye aracını yakmış o kadar. Başka da hiçbir tepki göstermemiş…
Lice kırsalında Kürt çocuklarını öne sürerek yine Kürtlerin yollarını güya kalekol inşaatı için kesen, araç yakan, esnafın dükkânlarına saldırarak zarar veren aynı yapının, kendi burnu dibindeki kalekollar için aynı tavrı sergilememesi tepkinin başka şeye olduğunun bal gibi delilidir. Öyle ya kendi kamplarından 1-2 km uzaktaki kalekollar için gösterdiği sağduyu ve müsamahanın tersine, bu yapının, Kürtlerin canına mal olması pahasına başka yerlerdeki kalekollara tepki göstermesinin makul bir izahı olmalı.
PKK’nin sürece dönük saldırılarını, Diyarbakır bölgesi grubunun süreci bitirme hamleleri olarak da değerlendirenler vardır ancak bunun böyle olduğuna şahsen ihtimal vermiyorum. Saldırganlığın asıl nedeni bölgedeki esrar tarlaları ve direniş annelerinin tavrı olabilir. Çıkacak yeni kaos ve ölümler dikkatleri Diyarbakır belediyesi önünden bu yöne çevirebilir ve olacak yeni ölümler sonrası annelere, ‘Bizi öldürüyorlar daha ne tepki gösteriyorsunuz.’ hıncıyla karşı atak yapılabilir. Anlayacağınız, belediye önünde veya Şeyh Said Meydanı’nda açlık grevine yatan annelere, çocuğu ölüme yeni gönderilmiş annelerle karşılık verilebilir.
Bu arada ayrıca milislerin, dağa gönderdikleri her bir birey için pirim aldıklarını duydum. Milislere, kaçırılan veya kandırılan her bir çocuk veya yetişkin için pirim ödediği dillendirilen PKK’nin esrar tarlalarını es geçeceği, buraya dönük sessiz kalacağı veya annelerin bu direnişine eyvallah diyeceği düşünülemez. Çünkü esrar tarlaları demek para demek iken, annelerin ardına düştükleri çocukları da yeni eleman veya militan demektir.
Annelerin bu direnişinin PKK’yi iyice köşeye sıkıştırdığı ve bunun için süreci bitirmeyi bile göze aldığı düşünülebilir. Çünkü bu direniş bundan sonraki direnişlere bir örneklik teşkil ediyor/edebilir. Sivil direnişin durdurulması adına PKK her şeyi ama her şeyi yapabilir.
Musul’da cereyan eden son gelişmelerin annelerin feryadını perdeleyebileceğinden kaygı duyuluyor, ancak bu konuda basının tavrı önemli. Etrafta yaşanan sıcak gelişmeler kadar içteki bu isyanın ötelenmesinin doğru olmayacağı düşünülmelidir. Annelerin bu haklı tepkisi gündemdeki yerini korumalıdır.
PKK’yi palazlandıran Hükümet tavrını ise gerçekten anlamak güç. PKK’yi bölgenin jandarmalığına bilerek veya bilmeyerek hazırlayanlar bu yanlışlarının farkına biran evvel varmalılar. Orhan Miroğlu’nun, “Kürt toplumunun PKK/BDP’yle özleştirilmesi, ve çözüm deyince akla başka bir şeyin gelmemesinin doğurduğu sonuçlar, çözüm sürecini yürüten aktörleri yeniden düşündürmelidir. Nasıl olacak, ya da olacak mı, bilmiyorum ama, bugünkü anlayışlar korunacaksa, yarın çözüm olduğunda, PKK/BDP dışında kalan Kürt siyasetçi ve aydınlara ve hatta nüfusun önemli bir kesimine Batı’da kalacakları yer aramak gerekebilir. Bölgeye giden herkes bu gerçeği görebilir. Barış, Kürtleri anahtar teslimi PKK/BDP’ye emanet etmek olmamalıdır. Tam tersine Kürtlerarası barışın inşa edileceği bir süreç olmalıdır.” satırları ciddiye alınmalı ve herkes tavrını Kürtlerin barış içerisinde yaşayabileceği bir çözüm yönünde geliştirmelidir. Yoksa daha önce de belirttiğim gibi Allah korusun kanın durduğu bu birkaç ayın hıncını almak için pusuda bekleyenlere fırsat verilmiş olacaktır.
Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.