Abdulhakim SONKAYA
Kalp ve zihnin Karıncalanması
Neml, karınca demektir. Kalbin tatminsiz ve gergin olması haline de “tenemmül” yani “karıncalanma” denilmektedir.
Karıncalanma, insanın zihninde ve kalbinde ortaya çıkan gergin titreşimlerdir. Kalp ve zihin asla karıncalı olmamalıdır. Zira kalp ve zihin böyle olduğunda hassasiyetini, fark etme yeteneğini, Furkan sahibi olma kabiliyetini yitirir.
Karıncalanma, sinir ve damarlarda ortaya çıkan gerginliklerden dolayı ellerde ve başka organlarda hissedilen bir tür istemsiz titreşimlerdir. El, insanın amel ve davranış aracıdır. Bir insanın hele ki bir idarecinin elinin karıncalı olması onun açısından son derece sıkıntılı bir durumdur. Çünkü el karıncalı olduğunda insan gerginleşir. Hassasiyetini yitirir. Algılama kabiliyeti zayıflar. Aksine asabileşmeye başlar. Bu nedenle parmak uçlarına da “neml” denilmiştir. Allah (cc) “…Baş başa kaldıkları zaman da kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar…”(Âli İmran: 119) buyurur. Ayette geçen “parmak ucu” lafzı “nemil-karınca” ile aynı köktendir.
Karınca ile parmağın ilgisi nedir? Çünkü parmaklara kan gitmediği, sinirler gerildiği zaman elde bir uyuşma olur. Bu uyuşma da karıncalanma şeklinde hissedilir.
Bunlar zihinlerinde ve kalplerinde var olan karıncalanmayı izale etmek yerine parmaklarını ısırarak rahatlamaya çalışırlar. Oysa karıncalanmadan kurtulmanın yolu selim bir kalbe sahip olmaktır. İdareci, selim bir kalbe ve selim bir zihne sahip olursa karıncalanmadan kurtulur. Öyle ki artık Hz. Süleyman gibi karıncanın sesini bile işitir.
Hz. Süleyman(as) askeriyle yolda giderken bu kadar ses ve hareket içinde karıncanın sesini duyabildi. En zayıf, en küçük canlının kaygısına vakıf oldu. Bu canlının dilinden idareye dair büyük hikmetler, mühim hakikatler işitti. Demek ki kalp sakin oldu mu ince ve latif şeyleri işitir. Ayrıntıları fark eder. Hz. Süleyman'ın(as) kalbi karıncalı olmadığı için karıncayı duydu. Böylece hem karıncayı ezerek adaletsiz bir iş yapmaktan kurtuldu, hem de hikmeti işitti. Eğer kalp karıncalı olmazsa adalet ve basiret sahibi olur. Karıncalı kalp ancak kendi kendisiyle meşgul olur. İdareciler, selim kalp sahibi kimseler olmazsa zayıfların sesini işitemezler. Binâenaleyh adaletsizlik yapmaktan kurtulamazlar.
Lafız olarak “Süleyman” ismi, selametten gelir. Hz. Süleyman(as) selim kalbiyle, selamet bulmuş, gönlüyle karıncanın sesini işitti ve onun dilinden dökülen hikmete hayran kaldı, mest oldu. Demek ki karıncanın sesini işitebilmek için selim bir kalbe sahip olmak gerekir. Süleyman, selametten gelir. Çünkü karıncanın sesini duyacak kadar sakin ve hassas bir kalbe, selim bir kalbe sahiptir. Süleyman demek, karıncalı olmayan kalbin sahibi demektir. Böyle olduğu için her yerden haber alır, her olaydan haberdar olur. Sağlıklı ve isabetli kararlar alır. En basitinden en büyüğüne kadar olaylardan isabetli çıkarımlarda bulunur.
Kalp ve zihin selim olursa, Hz. Süleyman'ın mülkünden pay sahibi olur. Her insan selim kalbe muhtaçtır. Lakin idarecinin bilhassa böyle olması şarttır. Yoksa isabetli ve hikmetli tavrı nasıl ortaya koyabilsin?
Kalp selim olmalıdır, Süleyman olmalıdır. Karıncalı olmamalıdır. Çünkü karıncalı kalp ve zihin açgözlüdür. Karıncalar yediğinden çok daha fazlasını stoklar. Demek ki kalp karıncalı olursa ihtiyacından çok daha fazlasına tamah eder. Eğer Hz. Süleyman'ın kalbi karıncalı olsaydı Belkıs'ın gönderdiği çok değerli hediyeleri geri çevirebilir miydi? (Neml:36)
Hâsılı, karıncalı olmayan idareci selimdir, Süleyman'dır. Onun rüzgârı da olur, havası da. İdareciler rüzgâr estirmek için çok çalışır fakat aslında formül sanıldığı kadar karmaşık ve zor değildir.
Gerçek manada seçimi de her zaman karıncalı olmayan kalp ve zihinler kazanır. Çünkü rüzgâr her zaman onlardan taraf eser. Karıncalı kalplerin tercihi de seçimi de boştur, hüsrandır. Çünkü bunlar ancak sapla samanı kalplerine nasıl stok edeceklerinin derdindedir. Bu nedenle rüzgâr bunlardan taraf esmez, esse de ellerindekini uçurmak için eser.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.