Kan ağlayan Ümmetin Birliği ne zaman?
Halkın açlıktan kedi fare yemeye başladığı Suriye’de savaş devam ederken Myanmar’da Müslümanlar canlı canlı yakılarak katlediliyor. Filistin, Mısır, Irak, Afganistan, Pakistan gibi İslam beldelerinde yaşatılan vahşet ve işgaller karşısında İslam dünyasını
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem ile başlayan insanlık tarihi sürekli hak ile batıl, İslam ile küfür mücadelesine sahne olmuştur. Bazen hak üstün gelmiş, bazen de batıl şekilsel bir üstünlük sağlamıştır.
Bu, başlangıçta Kabil’in, kardeşi Habil’in masum kanını dökerek başlattığı hak ile batıl mücadelesinin günümüze dek devam eden bir sürecidir.
Allah’ın peygamberler göndererek insanları uyardığı bu mücadelede batıl olarak küfrün temsilcileri de şeytandan aldıkları telkinlerle yeryüzünde fitne tohumları ekmeyi, kan dökmeyi ve ifsat etmeyi kendilerine ilke edinmişlerdir.
İnsanlık tarihi boyunca devam eden bu mücadelenin, insanlığın rehberi olan son peygamber Hz. Muhammed’in ahir zaman ümmeti olmamız hasebiyle sona doğru an be an yaklaşıldığının bariz örneklerini çevremizde yaşananlardan daha rahat görüp anlayabiliyoruz.
MISIR: CANLI KATLİAM, ULUSLARARASI SÖZDE SİSTEM SESSİZ
İçinde bulunduğumuz 21.yüzyılda bir dönüm noktası olarak görülen Arap Baharı’nın kışa dönüştürüldüğü İslam ülkelerini ele almak gerekirse akla başta ilk gelen ülke olarak kuşkusuz Mısır geliyor. Hatırlatmak gerekirse Tahrir’de toplanan milyonların durumunu görüştüğümüz İhvan liderlerinden biri Arap Baharı’nın Mısır’daki karşılığını “Sabah dikta rejimine isteklerimizi kabul ettirmek için indiğimiz meydanda öğlen başkaldırdık ve akşam da devrim gerçekleşti” diyerek özetlemişti. Ancak şeytan ve yaverleri rahat durur muydu? Durmazdı elbette.
Süreci daha fazla hatırlatmaya gerek yok, çünkü dünyanın şahitliğinde imza atıldı bu vahşetlere. İnsanlar meydanlarda bir bir katledildi. 6 Binden fazla insan canlı yayınlarda şehid edildi. Ama başta Amerika ve AB üyesi batılı ülkeler, ne darbeye darbe diyebildi ne de vahşetleri durdurmak için bir adım attı. Çünkü vahşete imza atan cunta, siyonist israil’den emir, Suudi ve körfez ülkelerinden açıktan finansal destek alıyordu ve halen de almaya devam ediyor.
SURİYE: İNSANLAR KEDİ KÖPEK YEMEYE BAŞLADI
Geçelim Suriye’ye. Üçüncü yılına girilen çok çetrefilli Suriye çıkmazında taraflardan Batı dışında hiçbiri halen net bir sonuç elde edemezken olan her zamanki gibi mazlum halka oldu ve oluyor. Süre zarfında hayatını kaybeden insan sayısı 110 bini aştı.
Çevre ülkelere sığınan insan sayısı 5 milyon civarında. Ve çatışma bölgelerinde kalanlardan üç milyon civarında insan çok ciddi bir şekilde açlıkla mücadele ediyor. Ekmek, su gibi temel gıdaları bulamayan insanların çok ciddi hastalıklara yakalandığı, çocukların hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Hatta başta çevre ülkeler Türkiye, İran ve Irak olmak üzere İslam dünyası için utanç verici olan durum ise insanların yiyecek bir şeyler bulamadığından ağaç yaprakları, kedi, köpek ve fare yemeye başladığı şeklindeki söylemlerin yanı sıra görüntüler yayınlanmaya başlandı. Ve bu insanlık dramı karşısında artık sözün bittiği yerdeyiz.
Suriye’de yaşanan vahşetlerden Esad rejiminin sorumlu olduğu tartışılmaz ama batıyla birlikte hareket eden bir kısım muhalif ve birbiriyle hâkimiyet kavgasına düşen birilerinin olduğu gibi kendi dışındakileri tekfir eden zihniyetlerin de bu insanlık dramında sorumluluk payı büyük. Hele ki PKK’nin Suriye kolu konumundaki PYD’nin Kürt halkına yönelik gaddarlığı noktasında ise ortak hareket ettiği Esad rejiminin zalimliğinden aşağı kalır yanı yok.
ARAKAN: ÖNCE DÖVDÜLER SONRA YAKTILAR
Ya Arakan’da Müslümanlara yaşatılan insanlık dışı vahşetlere ne demeli? Dünyaya servis edilen görüntüler karşısında insanın adeta küçük dilini yutası geliyor. Çok değil daha geçtiğimiz hafta yayınlanan bir görüntüde 10 kişi sırf Müslüman oldukları için önce kamalarla yaralanıyor, sonra öldüresiye dövülüyor ve ardından yakılarak katlediliyor.
Budist çeteler, yaptıkları bu vahşeti kimseden gizleme ihtiyacı dahi hissetmiyor, hatta Myanmarlı polislerin bilgisi dâhilinde gerçekleştiriyorlar. Arakanlı Müslümanların içinde bulunduğu duruma kısaca dikkat çekmek gerekirse dört milyona yakın bir nüfusa sahip olan Arakanlı Müslümanlara hiçbir insani hak tanınmıyor.
Evlenmeleri izne tabi, çocuk yapmaları yasak olan Müslümanlar; seyahat etmek, telefon kullanmak, okul okumak, devlet dairesinde çalışmak gibi birçok yasak uygulamaya tabi tutuluyor. Ayrıca Budist çetelerce zaman zaman baskınlar yapılarak malları gasp edilen Arakanlı Müslümanların kadın ve kızlarının da tecavüze uğradığı belirtiliyor.
Myanmar’daki Budist yönetimin ve çetelerin zulmünden kaçan Müslümanlardan Bangladeş’e sığınanlar açlıktan, Tayland’a geçebilenler ise köle gibi satılmaktan kurtulamıyor. Arakan’daki vahşet için sadece Batıya dikkat çekmeye gerek yok. Bu durum karşısında suskunluk içinde duran Batı gibi İslam dünyası da harekete geçmeye niyetli görünmüyor.
IRAK: BOMBALAR PATLIYOR İNSANLAR ÖLÜYOR KİMİN UMURUNDA!
Irak’ta ABD önderliğindeki batılı şer güçlerin işgali sonrası ülkeye miras bırakılan mezhepsel çatışmaların sonucu olarak camilerin, pazar yerlerinin bombalanarak halka yönelik yaşatılan vahşet o kadar sıradan bir hale gelmiş bulunuyor ki günlük 50-60 kişinin bombalı saldırıda hayatını kaybettiği olaylar bile artık dünya medyasında görülmüyor, görülse bile önemsiz bir yer dahi kaplamıyor.
FİLİSTİN: SUSKUNLUK ÜMMET İÇİN UTANÇ, İSRAİL İÇİN HEP DAHA DA ÖTESİNİ YAPMA CESARETİ VERİYOR
Siyonist israil’in işgali altında inleyen Filistin’de Yahudileştirme faaliyetleri artık açıktan, daha bir cesaretle ve sona doğru ilerliyor maalesef. Son olarak siyonistlerle sıkı fıkı hareket eden el Fetih lideri Abbas yönetiminin, 26 Filistinli mahkûmu bıraktırma çalışmaları karşılığında Müslümanlara ait Doğu Kudüs bölgesinden arazileri israil’e peşkeş çektiği ortaya çıktı.
İsrail de hemen yerleşim birimi inşa etme kararı aldı tabi. İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu, Doğu Kudüs`teki Ramat Şlomo yerleşkesinde inşa edilecek bin 500 yeni yerleşim biriminin “serbest bırakılan 26 Filistinli tutuklu karşılığında tazminat” olduğunu söyledi.
Yapılan ihanet anlaşması ve siyonist söyleme bakar mısınız? Yani her gün yapıldığı gibi israil bir taraftan tutuklamalar yapacak, ardından bazı tutukluları serbest bırakma karşılığında arazilere konacak ve bölgeyi Filistinlilerden temizleyecek!
Altında kazılarla çeşitli ebatlarda tüneller yapılan Mescid-i Aksa’nın artık daha rahat ve sürekli siyonist Yahudi baskınlarına uğruyor olması ya da yeni Yahudi yerleşkelerinin, Batı Şeria’yla birlikte Kudüs’te istenilen yere Filistinlilerin çaresiz çırpınışlarına rağmen hiçbir engelle karşılanmadan yapılıyor olması; bölük pörçük bir halde olan ümmet için utanç, israil içinse hep daha da ötesini yapmaya cesaret kaynağı oluyor.
AFGANİSTAN VE PAKİSTAN: ABD’NİN KATLETTİĞİ MASUMLAR
Afganistan’da 2001 yılından bu yana süren ABD önderlikli NATO eliyle gerçekleşen batı işgalinin oluşturduğu acının telafisi dünya var oldukça mümkün olmayacak. Şer güçlerin ülkeye bıraktığı yıkım ve tahribatın bile onarılabilmesi hali, işgalin sonlanması sonrası on yılları bulabilecek.
Diğer yandan Pakistan’da Kuzey Veziristan bölgesine ABD’nin CIA kontrolünde insansız hava (İHA) araçlarıyla yaptığı saldırılar sonucu kadın, çocuk ve sivillerin ayırım yapılmadan katlediyor olması büyük bir insanlık suçudur. Bu suç aynı zamanda bir İslam beldesi olması sebebiyle Pakistan’ın toprak bütünlüğüne karşı yapılan bir saldırı ve savaş suçu anlamını da taşır.
Uluslararası kamuoyunda güvenilirliğini yitirmiş olan Birleşmiş Milletler kim bilir tekrar bir güven kazanmak adına da sayılabilecek bir raporu geçtiğimiz günlerde yayınladı. Bu rapora göre ABD 2004’ten beri Pakistan’ın kuzeybatıdaki aşiret bölgelerine en az 330 İHA saldırısı düzenledi.
Bu saldırılarda en az 2 bin 200 kişi hayatını kaybetti, bunların 400’ünün sivil olduğu kaydedildi. BM’ye göre geri kalan ölümlerin tamamı Taliban mensupları.
Ama bu bilgi Afganistan ve Pakistan hükümetleri tarafından doğrulanmıyor. Açıkçası İHA saldırılarında hayatlarını kaybedenlerin sayısı BM’lerin verdiği sayının çok çok üstünde ve katledilenlerden pek azı Taliban mensubu, gerisi hep sivil insanlar, masum çocuklar…
ÖLÇÜ: KURAN VE SÜNNET REHBER: HZ. MUHAMMED
Filistin Mısır, Suriye, Irak, Afganistan, Pakistan ya da Arakan’da yaşatılan vahşet ve işgaller karşısında İslam dünyasının her ne kadar çırpınsa da birlikte hareket edebilecek ümmetçe bir güce kavuşmayı engelleyen fikri ayrılıklarda ısrar etmesi, İslam’ı hedef tahtasına oturtan Batı’nın elini sürekli güçlü tutuyor. İslam ümmetinin birlikte hareket etmesinin tek formülü olan Kur’an ve Sünnet’i ölçü kabul ederek efendimiz Hz. Muhammed’i rehber edinmesiyle İslam âleminin ümmetçe bir birliktelik ve küfre karşı irade gösterecek bir güce kavuşması hayal değil.
Sözü, rabbimizin kelamıyla noktalayalım. “Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allah’ım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. “ (Fatiha Suresi)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.