Karanlık Mahzenlerde Bir Felâh Rayihası; Sirac-ı Münir!

Karanlık Mahzenlerde Bir Felâh Rayihası; Sirac-ı Münir!

Müptelası olduğum(uz) öyle bir Yâr ki; yazmaya kalkışsam kalem iniler… Anlatmaya çalışsam dil inkisar eyler… Söylesem kulak kızarır, sussam sima! Anlamakla başlamalı zira! Doğumunu, çocukluğunu, yaşantısını, hassasiyetlerini, sevinçlerini…

Müptelası olduğum(uz) öyle bir Yâr ki; yazmaya kalkışsam kalem iniler… Anlatmaya çalışsam dil inkisar eyler… Söylesem kulak kızarır, sussam sima! Anlamakla başlamalı zira! Doğumunu, çocukluğunu, yaşantısını, hassasiyetlerini, sevinçlerini…



Günlerdir yaşanan bir coşku gönüllerde… Eskimeyen bir yâd dillerde…  Kutlu İnsan (s.a.v)’ın kutlu doğumu! Bereket ayında bir rahmet vesilesi… Mevlid-i Şerif… Bağrında imanı, sevdayı ve vefayı barındıran bir aşk üçgeni! Özü Rahmanî, yüzü nebevi olan bu aşk daim olsun… Allah’a hamd, Resulüne ve her bir iman erine selam olsun…

Dünyanın dört bir yanından yükselen aşk ateşi Coğrafyamızı da tutuşturdu elhamdülillah… Tatlı bir esintiyle yanak okşayan rüzgâr, şahit oldu Peygamber Sevdalıları’na! Öyle ki; onlar Allah ve Resulünün adını bir kere daha duyurdu meydanlardan… Gür bir seda ile… Yerin ve göğün her bir zerresinde çınlar durur o ses! Duyabilene çığlık, işitebilene haykırış, anlayabilene ise bir ‘çağrı’ aslında… Kim nasıl algıladıysa onu yaşar/yaşadı içinde…

Müptelası olduğum(uz) öyle bir Yâr ki; yazmaya kalkışsam kalem iniler… Anlatmaya çalışsam dil inkisar eyler… Söylesem kulak kızarır, sussam sima! Anlamakla başlamalı zira! Doğumunu, çocukluğunu, yaşantısını, hassasiyetlerini, sevinçlerini… Üzüntü ve kızgınlıklarını, ahlakını, evlilik hayatını, peygamberlik süreci ve uzletini öğrenip anlayabilmeli evvela… Onunla yaşayıp sünnetini yaşatabilmek adına!

Allah Teâlâ’nın tedrisatında bir havari! En-Nur gölgesinde bir Sirac-ı Münir! Asırlarca müjdelenen… Beklenilen… Asırlardır sevilen… Örnek edinilen…

Ey Resulü Kibriya! Hoş geldin… Bir Nisan ayında -daha-; toprağı dirilten yağmur nefesiyle, yağdır himmetini çorak gönüllerimize! Tomurcuk patlatıp gül açabilmek için, en nadide gül hükmünde varlığına muhtacız…

Ey Nebiyi Zişan! Sefalar getirdin… Bir bahar mevsiminde -daha-; yer gergefini işleyen Hattatın nakşından ziyalar sun fersiz gözlerimize! Kalbin sırlarının Rahim’e açılan yollarına varabilmek için, “Mü’minin ferasetinden sakının; çünkü o Allah’ın nuru ile bakar”  izahatının tecellisine muhtacız…

Ey Siracı Münir! Yokluğunun hüznü yaşatan cihetinden sıyrılıp varlığının sürur ikliminde bir anlık hasbıhali esirgeme bu aciz bendeye…   

Yüzlerini Sensizlik bürüyen koca adamlar var ülkemde! Başlarından yayılan kasvet köşe başlarına, sokak ortasına, yol ayrımlarına ve hemen her yerleşim alanına çökmüş durumda… Ellerinde ‘mevki’ isminde bir değnek; dönüp duruyorlar el etek öpenler içinde… Medyaya değdiriyorlar; yalan, su götürmez bir gerçeğe dönüşüyor… Adalete(!) değdiriyorlar; Müslümanlığının idrakinde bir insan, müebbet gerektiren bir terörist oluveriyor… Eğitim-Öğretime değdiriyorlar; hakikat, eskilerin safsataları mahiyetine giriyor… Batıya değdiriyorlar; Türk, en üstün ırk sayılıyor… Doğuya değdiriyorlar; Kürt, değerlerini bir tarafa bırakıp hakları peşinde koşturan ama aslında ecnebiye kukla olmaktan öteye geçmeyen bir davayı güdüyor…

Sözlerini Sensizlik saran koca kadınlar var ülkemde! Dillerinden dökülen hilaf meclislere, hanelere, iş yerlerine ve türlü sohbetlere yayılmış durumda… Gözlerinde ‘şehvet’ isminde bir silah gezdirip duruyorlar esir düşmüş nazarlar üzerinde… Kadına yöneliyorlar; hayâ, geri kalmışlığın bir ibaresi sayılıp başörtüsü rafa kaldırılıyor… Erkeğe yöneliyorlar; iffet, delikanlılığa sığmaz olup günü gün etme şanına perde çekiyor… Anneye yöneliyorlar; kariyer hevesi, anneliğe baskın gelip minik bedenleri kreşlere hapsediyor… Çocuğa yöneliyorlar; özgür birey olma hırsı, ana-baba hakkını lügatlerden silip saygı mefhumu katlediyor… Topluma yöneliyorlar; fuhuş, aile ve ahlak düşmanı olmaktan çıkıp müsamaha gerektiren aleni bir boyut kazanıyor… 

Öte yandan büyük adamlar var ülkemde! Sen yüzlü, Sen sözlü, Sen yürekli… Sana sevdalı her biri… Ömürlerini Rablerine adamış, Sen’i anlamaya, anlatmaya ve anmaya azimli erler… Yüzlerinden nur, dillerinden hakikat, sözlerinden cevher, kalplerinden iman dökülmekte… Hayatın her alanında sünnetini icra etmeye yönelik çabaları takdire şayan…

Büyük kadınlar da var ülkemde! Meryem’i bir iffeti, Asiye’ce bir teslimiyeti, Hatice’ce bir sadakati, Fatıma’ca bir şefkati ve Zeynebî bir aşkı kuşanan yürekleriyle… Yaşam sahasına Sen’den bir lâhza içermeyen herhangi bir şeyi almamayı şiar edinmişler…

Ey Serveri Esfiya! Hoş geldin… Bak işte koca adamlar ‘Büyük Adamlar’a karşı koca kadınlarsa ‘Büyük Kadınlar’a! Ve bir infilâk meydanlarda… Bir tahvilât sokaklarda… Tekbirler çınlatıyor arşı âlâyı! Tesbihler yükseliyor semaya… Halk uyanışta… Hakkı bilip anlama telaşıyla arşınlamada Kur’an ve Sünnet yolunu…

Sen okunuyorsun artık tüm dillerde! Sen söyleniyorsun… Sana iltifatın Allah’a itaat, Sana muhabbetin Allah’a iltica ve Sana yönelişin Allah’a istinat olduğu idrakinde gönüller gül bahçesine çevirdi bataklıkları… Canı pahasına, zindan pahasına, hicran pahasına yalnızca Sen’i takipte Yusuf yürekliler… Ve bir tek Allah’a (emrine) amadeler…

Hak üstün batıla! Koca bir zillet mağlubiyeti yaşamakta büyük bir izzet karşısında... Çürüklerin çoğunluğu da artık mühim değil ‘taze’ler arasında… Mü’minler o kadar taravetli zira! Elhamdulillah…

Saadet Asrı’na dönüş bu! Öze dönüş… Âlemlerin Efendisini (s.a.v) bu zindan asrına; 21. yüzyıla da efendi kılmak, layık olduğu değeri göstermek aslında!

Elfu elfi salâtin ve elfü elfi selamin aleyke ya Resullallah!

Elif Yüksek / Nisanur Dergisi – Nisan 2012

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.