Abdulhakim SONKAYA
Karun’un Anahtarları ve Kripto Para
Dünya sanal bir âlem olma yolunda hızla ilerliyor.
Bütün kâğıtlar para olsa artık dünyada telaffuz edilen rakamları banknota çevirmeye yetmez.
Kripto paranın nasıl işlediği konusunu kimse daha tam olarak çözebilmiş değildir. Bu da bunu yapanlar için kazanılan paralardan çok daha büyük zevk veriyor.
Emin olun bu iş öyle çok karmaşık falan değildir. Sadece öyle olması istendiği için öyle oluyor. Yoksa çok daha basit ve anlaşılır bir sistem olabilirdi. Fakat amaç farklıdır.
Burada maksat para kazanmak değil paraya hükmetmektir. Zira para kazanmak artık onlara zevk vermiyor. Trilyon dolarlar havada uçuşuyor. Büyüyen şirketler falan filan bunların hiçbiri onları kesmiyor. Çünkü para kazanmak paralı olmak ayrı paraya hükmetmek ayrıdır.
İşte böyle durumlarda işleyişe değil işletene bakmak gerekir.
Biz de biraz kripto takılarak her şeyi açıklamak istemiyoruz.
Ancak şunu belirtmek gerekir ki kripto para meselesinde işleyiş değil işletim ön plana çıkarılmalıdır.
İşletim meselesine girmeden önce bütün falcı ve astrologların hatta otoritelerin kripto para konusunda fena halde yanılacaklarını şimdiden söyleyelim.
Bu yanılgının hangi yönde olacağını da biz söylemeyelim.
Kripto paranın geçmişi esasen Karun’a kadar dayanır.
Çünkü Karun’un sahip olduğu hazinelerin anahtarlarını dahi ancak güçlü kuvvetli bir sürü adam zorla taşıyabiliyordu-Kasas-76. Dikkat edin hazinelerinden değil hazinelerinin anahtarlarından söz ediliyor.
Bu anahtarların taşınması bu kadar sorun iken hazineleri taşımak daha büyük sorun. Yani anlayacağınız bu kadar para başa bela. Taşıması dert, saklaması, gerektiğinde firavun otoritesinden kaçırılması başka bir dert… Çünkü Karun zengindi. Paralıydı ama paraya hükmetmiyordu. Çünkü paraya, idareye hükmetmek öyle çok anahtarla olmaz, bir anahtarla olur.
Anahtarlar ne kadar çok olursa hükmetme kabiliyeti o kadar zayıflar. Maharet az anahtarla çok kapı açmaktır.
İşte kripto para, şirket hisse senedi bu süreçte ortaya çıktı.
Bir şirketin değeri 2 trilyon dolar ediyormuş. Bu parayı kâğıda dökmek, taşımak, saklamak akıl kârı değil. Ama sanal âlemde borsada kâğıt üzerinde bu rakam bir çırpıda ağızdan dökülüveriyor. Cümle âlem de tabiri caizse bunu yutuyor. Böyle bir para yok ki bu şirket bu parayı etsin. Ha sanal âlemde al sat yaparlarsa olur. Ama bunu paraya çevirmek isterseniz dünyada kâğıt kalmaz. Sonra dünyanın bu kadar paraya ihtiyacı mı var. Ne yapılacak bu paraya.
Anlayacağınız iş çığırından çıktı. İnternet, teknoloji falan tamam da iş sanala döküldü. Sanal da kandırmaca demektir. Sanallık bu kadar ileri gidince Hakkın müdahalesi vaki olur.
“- Olacak vak'a olduğu zaman
- Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.
- O, alçaltıcıdır, yükselticidir.”(Vakıa-1-3)
Yani vakıa vaki olunca endeksler, bilançolar, senetler, tahviller, grafikler her şey boşa düşer.
Dünün en yüksek en kıymetli hisseleri yere çakılır.
Yerde sürünenler de tavan yapar. Ama bu sefer iş sanal olmaz gerçek olur.
Vakıa sadece olay değildir. Aynı zamanda gerçeklik duygusunun acı bir şekilde tadılmasıdır.
Çünkü insanlar azıtınca gerçeklikten kopar. Ve gerçeklik vakıa olur. Realite olur. O zaman kimse buna yalan diyemez. Sanal hiç diyemez.
Karun yerin dibine geçirilince bu sanal değildi. Anlayacağınız hayatta her sanala tahammül olabilir ama insanın sanal olmasına asla. Ve bugün sanallaşan insandır.
İşte vakıa buna dur der. O zaman mevkileri vakıa belirler. Kim aşağı kim yukarı belli olur.
Bir de vakıa nota demektir. Yani o vakıanın farklı notaları vardır. Onun senfonisi kendisine hastır. Buna sayı vererek kaçıncı senfoni olduğunu söylemek kimsenin haddi değildir. Sadece herkes usul usul dinleyerek onu sayar.
Kimse merak etmesin rakamlarla paraya hükmedilemez.
Bu işin sırrı başkadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.