Katliamın şahitleri o günü anlattı

Katliamın şahitleri o günü anlattı

Muş'un Altınova beldesi sakinleri, 3 Ekim 1993 yılında 10 kişilik bir ailenin nasıl diri diri yakıldığını ve asker eliyle beldede nasıl bir katliama imza atıldığını anlattı.

MUŞ - Muş'un Altınova beldesi sakinleri, 3 Ekim 1993 yılında Beldeye 2 PKK'linin girmesi ve ardından asker ile PKK'liler arasında yaşanan çatışmada bir astsubayın öldürülmesi sonucu askerin beldede yaptığı zulmü ve katliamı anlattılar.

 

2 PKK'linin beldeye girmesi sonucu, askerin beldeye baskın yaptığını söyleyen belde sakinleri, yapılan katliamın çok zalimce olduğunu söylediler. Yaşadıkları olayların şokunu halen üzerlerinden atamayan belde sakinleri, hiç bir vicdan sahibinin böyle bir katliama imza atamayacağını ifade ettiler.

 

"Kardeşlerim evden çıkmaya çalıştı fakat asker dipçiklerle onları içeri itti"
Bütün bir ailesinin diri diri yakılmasına şahit olan M. Nasır Öğüt'ün kızı Aysel öğüt, yaşadıklarını şöyle anlattı: ''Ben o gün babamı ziyarete gitmiştim. Babamın evi tek odalı olduğu için kalacak yer yoktu ve ben de amcamın evine gittim. Olaylar başladığında köy yakılmaya başlandı. Babamın evini yaktılar. Ev yakılmaya başladığında evdekileri kurtarmak için eve hücum ettik. Fakat asker eve yanaşmamıza izin vermedi. Kardeşlerim pencerenin demirleri arasından çıkmaya çalışıyorlardı. Pencerenin demir aralıkları genişti. İri olmama rağmen benim bile dışarı çıkabileceğim kadar genişti. Kardeşlerim evden çıkmaya çalıştı fakat askerler çıkmalarına izin vermedi. Dipçiklerle geri içeri ittiler. Kardeşlerim pencere korkuluklarına tutunmuşlardı ve tamamen yanıncaya kadar korkulukları bırakmadılar. Elleri öylece demirlerde kalmıştı."

"Ailem herkse ibret ve gözdağı olsun diye yakılmıştı"
Öz annesinin daha önce vefat ettiğini babasının daha yeni evlendiğini söyleyen Öğüt, üvey annesinin karnındaki bebekle beraber tam 10 kişinin diri diri yakıldığını söyledi. Öğüt, ''Göz göre göre bir aile yok edildi. Babamın evinin yakılmasının gerekçesi ise, söylendiğine göre birinin babamın evinin önünde zafer işareti yapmıştı. Zafer işaretini kimin yaptığı bilinmemekle beraber bizim aileden olmadığı kesindi. Kimisi de komşu çocuklardan biri olduğunu söylüyor. Ama şunu belirteyim ki, ailem herkse ibret ve gözdağı olsun diye yakılmıştı. Bunu köyü ateşe veren rütbeli söylemişti'' dedi.

 

20 yıl sonra daha yeni yeni dava açtıklarını belirten Aysel Öğüt, Bu işin sorumlularının ortaya çıkarılmasını istedi. Öğüt, sonuna kadar hakkını savunacağını belirtirken, devlet eliyle işlenen bu cinayetin dünya var oldukça unutulmayacağını da sözlerine ekledi.

 

Herkes ''bu köyden sadece ben ve ailem kurtulduk'' diye düşünüyordu
Belde sakinlerinden İsa Öğüt ise yaşanan katliamı şöyle anlattı: ''Köyümüze 2 PKK'li gelmişti. Bunu haber alan asker köye baskın yaptı. Aldığımız duyuma göre, askerlerin amacı PKK'lileri canlı yakalamaktı. Fakat istenilen şey olmayınca çatışma çıktı ve çatışmada bir astsubay öldü. Astsubayın ölmesi üzerine askerler gece saat 03.00'te köyü yakmaya başladılar. Sabah saat 7-8 'e kadar kimsenin dışarıya çıkmasına izin vermediler. Herkes ''bu köyden sadece ben ve ailem kurtulduk'' diye düşünüyordu. Köyü ve köyün bütün ot ve tezeğini yaktılar. İbrahim Sayılgan ismindeki bir köylünün ahırını hayvanlarıyla beraber yaktılar. Onun evinin arka kapısı olduğu için oradan kaçarak kendisini ve ailesini ancak o şekilde kurtarabildi'' dedi.

 

"Askerin böyle bir katliam yapacağını tahmin etmiyorduk"
Ailesi ile beraber diri diri yakılan amcamın oğlu M. Nasır'ın, askerin kendisini ve ailesini bu şekilde zalimce yakacağına inanmadığı için evinden çıkmadığını söyleyen Öğüt, ''Nasır bu şekilde zalimane bir muamele göreceğini sanmıyordu. Nasır'ın evinin avlusu tütün ile doluydu. Panzerle atış atıldı. Sonra ev alev aldı. Askerin yaptığı bu zulme karşılık ''siz katilsiniz'' dediği için kardeşimin dişlerini ve burnunu kırdılar. Kardeşimi ölümden beter ettiler'' diye konuştu.

 

"Askerin insanları diri diri yakacak kadar ileri gidebileceklerine inanmıyorduk"
Köyü yakmaya başladıklarında kimsenin evlerden çıkmalarına izin vermediklerini belirten Öğüt, ''Asker köye geldiğinde biz onlardan haberdar olduk fakat askerin insanları yakacak kadar ileri gidebileceklerine inanmıyorduk. Köyü yakmaya başladıklarında kimsenin evlerden çıkmalarına izin vermiyorlardı. Biz, Nasır'ın ailesiyle beraber yakıldığını, ancak hava iyice aydınlandıktan sonra öğrendik. Zaten biz dışarı çıkıncaya kadar kimse o ailenin evde yakıldığını bilmiyordu. Burada bakkalcılık yapan Muhyeddin Aktaş ismindeki bir köylü evin yakıldığına bizzat şahit olmuştu.
M. Nasır'ın evinden sadece evli olan bir kızı kurtuldu. O da o gece babasının evine misafirliğe gelmişti. Babasının evi tek odalı olduğu için o gece kız bizde kaldı ve yanmaktan o şekilde kurtuldu'' dedi.

 

Muhtar Mehmet Sayılgan ise şahit olduklarını şöyle anlattı: ''Yakılanlardan hiç birinin cesedi sağlam kalmamıştı. O kadar ki insan, onların insan olduklarını fark edebiliyordu. Evde 9 kişi yanmıştı ve hiç biri tanınmıyordu. Hangi cesedin kime ait olduğu bilinmiyordu. Cesetlerin defni için toplu mezar kazdık. Her bir mezara 3'er kişi koyarak cesetleri o şekilde defnettik." (M. Şirin Çağlayan - İLKHA)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.