Nurullah AY
Kaygılıyız
ABD'de seçim sonrası sular durulmuyor ve -yakın zamanda olmasa bile- bunun epey uzayacağı görülüyor.
Kim bilir, belki de bu durulmayan sular sele dönüşür.
****
Demokrasinin “iki delinin oyunu bir akıllının oyuna tercih etmek” anlamına geldiğine inanan biri olarak seçim ve sandıkla ilgili yığınla eleştirel ifade kullanma hakkım var.
Var diyorum, çünkü Batı'nın bildiği, anladığı veya bana kakalamaya çalıştığı demokrasiye inanmıyorum.
Ancak demokrasiyi ideal sistem, Batı'yı da bu sistemin beşiği addeden zevatın her seçim sonrasında zırlamasına da tahammülüm yok doğrusu.
Ülkemizde de bu zevattan yığınla zatın olduğu hepimizin malumu…
Oyunu çobanın oyundan üstün gören beyin fakiri mi dersiniz, kaybettikleri her seçimden sonra “seçime hile karıştı” diyen mızıkçı siyasetçi mi dersiniz, “üniversite mezunlarının oyu farklı değerlendirilmeli” diyen düşünce fukarası mı dersiniz, seçimi kaybettikten sonra “ordu göreve” diyen omurgasız, düşünce kabızı mı dersiniz… her türünden var ülkemizde.
Ama ABD'de de bunların her türlüsünün olabileceğine ikna etmek zordu, Batı'ya müptela olmuş müptezelleri.
Adı demokrat olan bir partinin müntesipleri sokakları savaş alanına dönüştürürken ABD'yi kutsal belde belleyen son kullanımı yaklaşmış ihanetçi şarlatan da seçimin şokunda.
Hatta FETO'nun saldığı ateşin Pansilvanya'ya doğru yola çıktığı yorumları da var.
Öyle ya FETO: “Bunları yapan ve bu yapılanlar karşısında dilsiz şeytan gibi susan ne kadar insan varsa, evlerine ateşler sal(lll) yerin dibine batır(rrr), en yakın zamanda kahr u perişan eyle(eeee). Kim olursa olsun, zırvasından zirvesine kadar hepsini yerin dibine batır Allah'ım(mmm)” dedikten sonra kahru perişan olduklarını gördük, yerin dibine batırıldıkları da malumunuz.
Ya salınan ateş?
İşte bu ateş, FETO'nun doğalgazıyla salınan o ateş, deniliyor.
İşin aslına bakılırsa ortada gözden kaçan bir hakikat var:
Siz buna “etme bulma dünyası” da diyebilirsiniz, “men dakka dukka” da diyebilirsiniz.
Hatta “ne ekersen onu biçersin” demeniz de mümkün.
Merhameti bol olanın gazabının da bol olduğunu bilen biri olarak her zaman ekilenin aynısının biçilmeyeceğinin de farkındayız.
Çünkü rüzgâr ekenin fırtına biçmesi de mümkün.
Belki de bugün ABD'de olanlar, gelecek fırtınanın habercisi.
Onlar yaktıkları ateşte yanadursun, biz bu aşamada ne yapmamız gerektiğine bakalım.
****
Evvela okurlarımızdan ilk defa yurt dışına çıkacakların ABD'ye gitmemesini salık veririm.
Zira pasaportunuz, bunca kaos ve kargaşa yaşayan, karışıklığın membaı olan bir ülkeye seyahat ettiğinizden dolayı çizik yiyebilir; ilerde başka ülkeye gitmek istediğinizde vize sorunu yaşayabilirsiniz.
ABD'de yaşayan okurlarımızın en kısa sürede ülkeyi terk etmeleri gerektiğini söylememe gerek yok sanırım.
Gelme sorunu yaşayan vatandaşlarımızın da elçilik görevlilerimizle irtibata geçmelerinde, sorun yaşıyorlarsa başka bir Müslüman ülkenin elçiliğine sığınmalarında yarar var.
Bütün bunların dışında orada bulunanların güvenli bölge saydıkları eyaletlere yerleşmeleri de can güvenliklerinin sağlanması noktasında yararlı olur.
Meksika ve Kanada'nın da olası bir iltica talebine karşı sınırlarını açmasında ve bu iki ülkenin sınırlarında güvenli geçişi sağlayacak bölgelerin oluşmasında fayda var.
Dünya ülkelerinin de milyonlarca göçü karşılayacak bu iki ülkeye ilk başta battaniye ve çadırla birlikte yaşamsal gıda takviyesinde bulunması ve bu konuda elini çabuk tutması gerekir.
****
Bütün bunların hepsi olur mu?
Elbette anlatılanlar insanlık için korkunç bir senaryo olacak ancak bu, senaryo da olsa, Ortadoğu halkların çoğunun bilinçaltında bir “inşallah”ı barındırmaktadır.
Senaryo veya gerçek…
Her şeye rağmen biz ABD'de olanlardan dolayı
KAYGILIYIZ!...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.