Mehmet YAVUZ
Kemal Hafız
Allah’ın âlim bir kulunun vefat haberi ile bu hafta yazmayı tasarladığım konuyu haftaya bırakıyorum inşaallah.
Evet, âlimin ölümü alemin ölümü gibidir.
Urfa’da yıllarca imamlık, müderrislik ve kurralık yapmış, aslen Mardin-Ömerli nüfusuna kayıtlı Kemalettin Gültekin 3 Eylül Çarşamba günü Hakk’a yürüdü. Urfa’da “Kemal Hafız” ya da “Şeyh Kemal” olarak tanınan bu muhterem zatı yaklaşık 13 yıl önce tanıdım.
Kendi halinde, çok konuşmayan, sürekli ilim ve ibadetle meşgul olan ve aynı zamanda ‘Seyyid’ olan Şeyh Kemal’i tanıdıkça daha çok sevmeye başladım.
Dünyaya zerre miktar önem vermemesi, en önemli alamet-i farikalarından bir tanesi idi.
Derin acılara göğüs germiş, hep sabrı ve sükûtu tercih etmiş bu asırlık çınar, mutlaka kayıtlara geçmeli ve tarihteki müstesna yerini almalıdır. Şeyh Kemal’i önemli ve değerli kılan birçok özelliğinin yanında şu iki özelliğini tarihe not düşme adına dile getirmek istiyorum:
Birincisi, Şeyh Kemal’in babası Şeyh Ali Efendi, Şeyh Said Efendi’nin dava ve akabinde de zindan arkadaşlığını yapmış muhterem bir zattır.
Şeyh Said Efendi ile zindanda geçirdiği günlerini oğluna aktaran Şeyh Ali Efendi, bir yönde oğlu Kemalettin’e dünyadan soğumasına sebebiyet verecek bir miras bırakmıştır.
İlmin izzetini Şeyh Said Efendi’nin aziz kıyamına destek vermekle muhafaza eden bu mümtaz şahsiyet, idam cezası almasa da Kemalistlerin hışmından kurtulamaz ve sürgünden sürgüne gönderilerek ailesi ve çocukları ile birlikte cezalandırılır. İkincisi ise, Şeyh Kemal’in Bediüzzaman hazretleri ile Urfa’daki İpek Palas Otel’in bir odasında vefatından bir gün önceki konuşmasıdır.
60 İhtilali olmuş, memleketin her tarafında asker, borusunu öttürmektedir.
Bediüzzaman hazretleri de bir yolunu bulup Urfa’ya gelmiştir.
Kemalizmin her türlü yolu deneyerek halkı kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığı Nurslu Nurlu Said’in Urfa’ya geldiğini haber alan Urfa halkı, otelin önünde toplanmaya başlar.
Her dakika artan kalabalık karşısında Urfa emniyeti ve mülki idaresi ne yapacağına karar vermeye çalışırken, kalabalığın içinden Urfa Balıklı Göl girişindeki tarihi Hasan Paşa Camisi’nin imamı Kemal Hafız otele girer.
Üstad hazretlerinin talebelerinden aldığı izinle Üstad’ın odasına girer.
Üstad ağır hasta ve bir o kadar da halsizdir. Konuşmaya pek fazla mecali yoktur.
Şeyh Kemal Üstad’a hürmet eder ve şöyle der: “Üstad, dışarda sizi görmek, ziyaret etmek isteyen büyük bir kalabalık var. Hiç olmazsa şöyle kısa da olsa bir konuşma yapın ki insanlar sizi görsün ve dağılsın.”
Üstad hasta haliyle gayet kısa bir cevap verir:
“Git söyle onlara yarın dışarı çıkacağım ve herkes beni görecek”
Bunun üzerine Şeyh Kemal dışarı çıkarak kalabalığa Üstad’ın bu sözünü aynen aktarır.
Ertesi günü aralarında Şeyh Kemal’in de bulunduğu kalabalık tekrar otelin önünde toplanır ve Üstad’ı beklemeye koyulurlar. Çok geçmeden talebeleri Üstad hazretlerinin vefat ettiğini ve cenazesini dışarı çıkaracaklarını kalabalığa duyururlar. Bir süre sonra da Üstad’ın cansız bedeni herkesin görebileceği şekilde omuzlar üstünde dışarı çıkarılır.
Evet, Üstad dışarı çıkmıştır.
Şeyh Kemal bunları bana anlatırken teyit etmek için sordum:
“Yani Üstad öleceğini mi ima etmek istedi?” diye sordum. “Cenazesi çıkınca buna hamlettim” diye cevapladı.
Bir grup âlimle birlikte Üstad’ın cenazesinin yıkanmasına da iştirak eden Şeyh Kemal, “Elleri pamuk gibi yumuşacıktı.” notunu eklemeyi de ihmal etmiyordu. Yakın tarihin iki büyük şahsiyeti olan iki Said’le yolları kesişen bu aileyle ve özellikle de Şeyh Kemal’le benim de yollarımı kesiştiren Allah’a hamd olsun.
Ardında yatlar katlar değil, ilmine yaraşan zengin bir kütüphane bırakan bu Peygamber varisine Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyor, başta oğlu Mahmut kardeşim olmak üzere ailesine ve bütün sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.