Ahmet YÜCEBAĞ
Keşmir’de Özel Statü
Bölgenin verimli topraklar ve jeostratejik konumundan dolayı tarih boyunca işgallerden nasibini alan Keşmir yaklaşık son iki yüz yıldır işgale ilave zulüm ile devam eden yönetimlerle idare edilmektedir.
Nüfusun büyük çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen üçe bölünerek; bir kısmı Pakistan elinde ve küçük bir kısmı Çin, çoğunluğu ise Hindistan’ın işgali altındadır. İngiltere’nin işgali son bulduğunda; İngiliz siyasetinin bir gereği olarak her ülkede zayıf ve karıştırılabilir bölgeler bırakarak ileride sorunlu bölge olarak ortaya çıkması için şeytani bir plan ile Keşmir’i üçe bölmüşlerdir. Hindistan bağımsızlığını kazandığından bu yana ayaklanmaları dindirmek için özel statü yasası ile idare edilen Camu Keşmir işgal altında olmasına rağmen bu yasa sayesinde kimliğini, kültürünü ve demografik yapısını muhafaza etmiştir.
Siyasetini İslami kimliğe saldırı üzerine yapan mevcut Hindu milliyetçisi Modi hükümeti ikinci defa seçimleri kazanarak yönetime devam etmiştir ve yeni hükümetin ilk icraatı anayasanın 370’inci maddesini iptal etmek olmuştur. İptal kararı bölgenin Müslüman kimliğine karşı büyük ve kışkırtıcı bir eylemdir.
Bölgenin tek savunucusu durumunda olan Pakistan ile kurulduğu günden bu yana savaş halinde olması ve iki ülkenin de nükleer silaha sahip olması durumu küresel anlamda da oldukça kritik hale getirmektedir. Batı yine tarafını netleştirip; sadece Pakistan’ın elindeki nükleer silahların endişe kaynağı olduğunu ifade etmektedir.
Hindistan, Çin ile de hem tartışmalı toprak hem de bölgesel rakip olmasından dolayı ilişkiler problemlidir. Çin Keşmir konusunda Pakistan ile beraber hareket etmektedir ve Pakistan, Çin için “Yeni İpek Yolunda” önemli bir ortaktır.
Sorun sadece Keşmir kimliğiyle kalmıyor bölge karıştırılmak isteniyor hem de büyük bir ateş yakılmak isteniyor.
Keşmir konusunda Rusya’nın Hindistan’a destek çıkması ticari ilişkiler ağır bastığından olabileceği gibi Türkiye ile zıt kutuplarda olmasını garipsemek ise saflık olacaktır.
Afganistan’ın savaş halinde olması, İran’ın ambargoya maruz kalması ve Batı ile sorunlu olması geriye kalan Pakistan’ı hedef haline getiriyor; ekonomik krizde olan etnik ve mezhepsel ayrılıkların çatışmaya müsait olduğu bir ortamda yarayı biraz daha kaşımak anlamında Keşmir tam istenilen bir durumdur. Ayrıca Çin’in Asya girişi oluşturulan sorunlu bölgelerle kesilmiş olacaktır. Bu durum da kendi küresel hegemonyasını korumak isteyen ABD’ye yaramaktadır.
Türkiye, Pakistan’ın talebiyle yine arabuluculuğa soyundu. Daha önce 2017 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hindistan’ı ziyareti sırasında teklif edilmiş ve Hindistan arabuluculuğu reddetmişti. İki ülke arasında telefon görüşmesi yapılmış fakat herhangi bir adım atılmamıştır. Türkiye’nin Pakistan ile ilişkilerin ileri düzey olması barışa yanaşmayan Hindistan için yeterli bir sebeptir.
İslam dünyasına karşı oluşan yeni saldırı süreci Keşmir’de de yeni bir zulüm olarak ortaya çıkmaktadır. Her üç dört nüfusa bir Hindu askeri hesap edildiğinde Pakistan Başbakanının “Dünya, Hindistan işgali altındaki Keşmir’de Müslümanlara yönelik Srebrenitsa benzeri bir diğer katliam ve etnik temizliğe sessizce tanıklık mı edecek?” sitemi anlamlı olmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.