M. Zülküf YEL
Kim gölge, kim gerçek?
Türkiye gündemi hızla değişiyor. Hem de çok hızlı bir şekilde… Kamuoyunda mafya babası olduğu konuşulan bir şahsın, yapmış olduğu açıklamalar, bütün Türkiye’nin dikkatini bu noktaya çekti. Hem iktidar hem muhalefet hem de vatandaş, olup biteni anlamaya çalışıyor. Haftalık basın açıklamaları gibi açıklamalar yapılıyor.
Bu olay, aklımıza Türkiye’nin ve Osmanlı’nın son döneminin tarihini getirdi. Resmi olmayan kaynaklara bakıldığı zaman; Osmanlıların son döneminde rutin devlet anlayışının dışında bir devlet anlayışı geliştiği ve bu anlayış etrafında toplanan ekibin, Osmanlının ipini çektiğini görüyoruz. İlk dönemde gelişen ve herkesin farklı bir anlam yüklediği ilişkiler, zamanla farklı bir mecraya evrilmiştir. Ve herkes kendi ajandasını uygulamaya çalışmıştır. Hatta bu teşekküle destek verenlerin bir kısmı sonradan pişman olmuşlardır. Cumhuriyetin kuruluşu ile beraber yine benzer zihniyetin varlığından bahsedilmektedir. Yine gayri resmi tarih kaynakları, bu döneme ait çok vahim iddialar aktarmaktadır. Faili meçhul cinayetlerden kirli parasal ilişkiler ağına kadar, birçok alanda farklı iddialarda bulunulmaktadır. Özellikle o döneme dair hatıralarını kaleme alanlar, çok vahim iddialardan bahsetmektedir.
Türkiye NATO’ya girdikten sonra Türkiye toplumu GLADİO gerçeği ile tanıştı. Bu yapı öyle bir güçlendi ki, NATO’ya üye ülkelerde, devletleri avuçlarına aldı. Süreç öyle bir noktaya geldi ki, her devletin içerisinde derin devlet denilen illegal yapılar ve bu illegal yapılarla iltisaklı illegal oluşumlar teşekkül etmeye başladı. Milli devletlerin gücü bu oluşumlar karşısında zaafa uğradı. Resmi ve rutin devlet işleyişi, gölge gibi şekillenen bu ilişkilerin gölgesi altında kaldı. Komünizm ile mücadele adı altında CIA, bütün devletleri kontrolü altına almaya çalıştı. Özellikle burada CIA arka planda kalıp yerli unsurları yıllar boyunca kullandı. Sırtını CIA’ya dayayan bu yerli unsurlar ve teşekküller, daima kendilerini resmi devlet mekanizmasının üzerinde gördü. Kimi siyasi aktörler ve bürokratlar, bir yere gelme adına hayatlarının belli dönemlerinde yolları bu teşekküller ile kesişti. Bu teşekküller ve uzantılar, kimi argümanlarla her iktidara farklı bir şekilde yaklaştı ve iktidarın nimetlerinden istifade ettiler. İş öyle bir aşamaya geldi ki, siyasi iktidarlar bu yapıların üzerine gidemedi. Kanun ve hukuk devleti illegal yapılara teslim oldu. Devletin rutin ve resmi işleyişi, daima gayri resmi işleyişin gölgesinde kaldı.
Günümüze kadar bu yapılar, kimi iktidarlar döneminde daha güçlü kimi iktidarlar döneminde ise daha zayıf bir pozisyonda kaldılar.
Özellikle 90’lı yıllarda bu yapılar adeta güçlerinin zirvesine ulaştılar. Kimi illegal kişiliklerin bazı bakanların kapılarını tekmeleyerek açtığı ve bakanların esas duruşa geçtiğinden bahsedildi. Binbaşıların generallere ültimatom verdiği ve daha kudretli olduğu bir devir yaşadık. Kadroları; çaycı, temizlikçi ve terörle mücadele uzmanı olarak belirlenen kimi illegal şahısların ayaküstü mahkeme ve infazlarından, sözde “yargı dağıtmalarından” bahsedildi. Çeteleşen yapılar, yaptıkları illegal faaliyet ile bu toplumda büyük tahribatlara yol açtı.
Bir sabah gözlerimizi açtığımızda yeni bir dünyaya uyandık. Susurluk’ta meydana gelen bir kaza, gizli ilişkiler ağını ortaya çıkarmıştı. Bilenlerin sustuğu ve hukuk adına üzerine gidilmeyen ilişkiler ağı, bir kaza ile ortaya çıkmıştı. Ama yine de bir hukuk devleti adına “temiz eller” operasyonu yapılamadı.
Türkiye bağırsaklarını bir türlü temizleyemedi. Kumar için Budapeşte’de olduğu iddia edilen dönemin başbakanının kimi illegal kişilikler tarafından yumruklanmasını ve burnunun kırılmasını ibretle hatırlıyoruz.
Eski Türkiye’ye ait oluşumlar günümüze de taşındı. 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetler ve insan hakları ihlallerinin merkezinde yer alan kimi kişilikler, hala çok güçlü bir konumda olup kendilerini oyun kurucu olarak görüyorlar.
AK Parti iktidarı ile beraber, kimi kişilikler ve yapılar, argüman değiştirerek iktidara yanaşıp iktidarın nimetlerinde istifade ettiler. Zamanında Veli Küçük gibi kimi şahsiyetlerin himmeti ile bir yere gelenler, makas değiştirip bu sefer farklı argümanlarla yollarına devam etti. Yine o dönemde önemli görevlerde bulunan kimi siyasiler ve bürokratlar, devletin imkânları ile devasa bir illegal ağ oluşturdular.
Günümüz Türkiye’sinde hala hukuk devletinde olmaması gereken bazı hususların tartışılıyor olması ve bazı iddiaların ortalıkta uçuşması ve de illegal bir kişiliğin Türkiye’nin gündemini belirlemesi ibret vericidir.
Türkiye, bir an evvel bu ağırlıklardan kurtulmalı, klasik tabir ile bağırsaklarını temizlemelidir.
Türkiye daha bu irin ve cerahat ile yoluna ne kadar devam edecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.