Sezgin ÖZBAY
Kırık Dökükleri Değerlendirmek
Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O'nun pak Rasûlüne olsun.
Hepimizin evinde şu an bile baksak çöpe atılacak bir sürü şey vardır. Matlaşmış cam bardaklar, kırık dökük takılar, karton kutular, artık ipler, kırpık kumaşlar, kavanozlar, pet şişeler, yumurta kabukları vs. değerlendirildiğinde çok işe yarayan ama çöpe attığımız şeylerden bazıları. Çöpe atacağımız kenarı kırık bardağı, yine çöpe atacağımız azıcık bir iple sardığımızda, Allah'ın ayeti olan kalemlerimiz için şık bir kalemlik oluyor. Kırpık kumaşlarımızdan paspas, pet şişelerden çok güzel hediye paketleri yapabiliyoruz. Neden çöpe atalım ki?
Çocuklarımızın küçülen kıyafetlerini vereceğimiz biri yoksa kesip defter kabı yapabiliyoruz. Yahut kendi kıyafetlerimizden yırtılanları kesip çocuklarımıza en azından evde giyecekleri şeyler dikebiliyoruz. Bize bahşedilen her şeyin kıymetini bilmeliyiz. Bunu yaparken, bir karton kutuyu süslemek için onlarca liralık masraf yapmaktan bahsetmiyoruz tabii ki.
Becerebilirsek her eski bir yeniye hayat kaynağı olur; her biten, bir başlayana can olur. Bu bilinçle biten, eskiyen, kırılan, ezilenleri değerlendirmemiz gerekir. “Kırıldı, eskidi, ezildi çöpe at!” mantığı bize uyan bir davranış değil. Karton kutulardan bahsetmediğimizi anlamış olmalısınız.
İnsanlar da cam gibi kırılgan olabilir. “Bu çabuk kırılıyor.” diye çöpe atmak yerine kırık da olsa onu değerlendirmek gerekir. Parça parça olmuş toprak saksıyı öyle bir değerlendirmişlerdi ki, bir sürü kaktüse yaşam alanı olmuştu. Demek ki saksı kırılgan da olsa kaktüsleri bağrında yaşatabiliyor, kalbinde kardeşlerinin muhabbetini taşıyor.
Kavanoza bardak muamelesi yapılabilir ama bardağa kavanoz muamelesi yapılmamalı. Zira bardağın kapağı yok, döker, saçar. Herkesi aynı işi yapmaya zorlamak, bardağa kavanoz vazifesi vermek demektir.
Özellikle Müslüman hanımlar olarak “Sohbete gidiyoruz, çocuklarımız da var, evimizin işleri de var. Bu eşyaları değerlendirecek vaktim yok.” tarzı düşünceler hayatımıza da sirayet ediyor ve eşyaları çöpe ata ata kardeşlerimizi de atmaya başlıyoruz.
Dikkat edin! Kırdığımız kardeşimizin kalbini başkaları değerlendirmesin; zira başkaları değerlendirme işini çok iyi biliyor. Ka'b b. Malik savaştan geri kaldığında Efendimiz(asv) ona birtakım cezalar vermişti. Bunu, onu kırmak için yapmamıştı; Hz. Ka'b da kırılmamıştı zaten. Ama onun kırıldığını düşünen bazıları ona mektup göndererek, “Efendinin sana zulmettiğini görüyoruz.” demişlerdi. Bu durum Ka'b b. Malik(r.a)'ın pişmanlığını ve tövbesini artırmıştı. “Demek bende bir gevşeklik görüyorlar ki bu mektubu yollama cüreti gösterdiler.” demişti.
Her ne kadar durumlar arasında benzetme yapsak da bizlerle onlar arasında dağlar kadar fark olduğu aşikar. Kırıkları değerlendirelim, ezilmişleri çöpe atmayalım. Adı üstünde, mustazafız. Ezilmişlerin ille de başka diyarlarda ve zalimlerin zulmü altında olması gerekmez sahip çıkmamız için. Muhabbet duasıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.