Kobani bahanesiyle katliam ve yağma yaptılar
6-8 Ekim 2014 yılındaki Kobani bahaneli saldırılarda Yasin Börü ve arkadaşlarını katleden PKK’liler, bununla yetinmeyerek, İslamî dernekleri de hedeflerine alarak yağma ve talan etmişti.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski DBP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, 6-8 Ekim 2014 yılında Kobani’yi bahane ederek yandaşlarını sokağa çağırmıştı.
Demirtaş ve Zümrüt’ün çağrısıyla sokaklara inen PKK/HDP’liler; Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Riyad Güneş ve Hasan Gökgüz gibi gençleri 7 Ekim’de kurban eti dağıttıkları sırada, sonraki süreçte de bölgedeki birçok mütedeyyin kişiyi katletmişti.
PKK/HDP’liler Müslümanları katletmekle yetinmemiş bölgedeki İslamî STK’ları da hedef haline getirerek yağma ve talan etmişti. Saldırganlar İslamî derneklerin içerisinde bulunan Müslümanları, dernekle beraber yakmak istemişti.
Diyarbakır’daki olaylarda saldırılara maruz kalanlar STK temsilcileri, PKK’nin bölgede gün geçtikçe artan İslami çalışmaları tasfiye etmek için harekete geçtiğini söylediler.
Camileri ve Kur’an Kurslarını Yaptırma, Yaşatma, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Cami-Der) Başkanı Şeyhmus Taş, merkez Sur ilçesinde bulunan derneklerine 6 Ekim 2014’te PKK/HDP’liler tarafından saldırı düzenlendiğini belirtti.
Bu tarihlerde İslami kimlikleriyle bilinen yapı ve teşkilatlara saldırılar yapıldığını dile getiren Taş, “Derneğimiz, cami ve Kur’an kurslarının sorunlarını gidermeye çalışan, İslami seminerler düzenleyen ve yoksullara yardım yapan bir dernektir. Umut Kervanı Yardım Platformu’na üye derneğimiz, platformun başlattığı kurban eti dağıtma programına katılmıştı. Üyelerimiz ve gönüllülerimiz, kurban etlerini almak için ikindi vakti derneğe gittiler. İçeride bulunduklarında derneğin etrafı barbar, gözü dönmüşler tarafından sarıldı ve silahlarla ateş açılmaya başlandı. Üyelerimiz ve gönüllülerimiz dernekte mahsur kaldı.” dedi.
“Derneği yağmalayan PKK’liler, Kur’an-ı Kerim ve İslami kitapları yaktılar”
Uzun namlulu silah ve molotof kokteylleriyle derneğe saldıranların, amaçlarına ulaşamadıklarını ifade eden Taş, sözlerine şöyle devam etti:
“Allah’ın yardımıyla bir türlü derneğe giremediler. O saatlerde annem rahatsız olduğu için hastanedeydim. Dernekte mahsur kalan arkadaşlarımla telefonda konuştuğumda kurşun seslerini işitiyordum. Diğer gönüllülerimiz derneğe gitmek istediler ama gidemediler. Akşam saatlerinde karanlığın çökmesiyle arkadaşlarımız bir fırsatını bulup çıktılar, yakın bir yerde saklandılar. Arkadaşlarımız dernekten çıktıktan sonra PKK’liler derneği yağmaladılar. Ne kadar Kur’an-ı Kerim ve İslami kitap varsa yaktılar.”
Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü: Başınızın çaresine bakın
Polislerin, Cami-Der ile Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü arasındaki mesafenin yakın olmasına rağmen mağdurlara yardım etmediğini belirten Taş, “Derneğimiz ile emniyet arası 200-250 metredir. Buna rağmen yardım etmeye gelmediler. Sadece kendilerini muhafaza ettiler. Emniyeti arayan arkadaşlarımıza, ‘Başınızın çaresine bakın’ dediler. Bazı gönüllülerimizin aileleri emniyete gidiyorlar. ‘Çocuklarımıza sahip çıkın, oradan çıkarın’ dediklerinde, ‘Başınızın çaresine bakın, biz kendi yapılarımızı koruyabiliriz’ cevabını alıyorlar. Bizi, hain ve gözü dönmüş katillerle karşı karşıya getirdiler.” ifadelerini kullandı.
“İslami çalışmalara hazmedemiyorlardı, hedefte İslam ve Kur’an vardı”
PKK’nin, bölgede gün geçtikte artan İslami çalışmaları bitirmek için topyekûn imha hareketine başlamaya çalıştığını söyleyen Taş, “O gün Yasin Börü ve arkadaşlarının başına ne getirdilerse bizim başımıza da aynısını getirmeye çalıştılar. Bunlar dağdan inen kadrolardı. İslami sivil toplum kuruluşlarının IŞİD’le bağlantılı olmadığını herkesten daha iyi biliyorlar. Aslında hedefte İslam ve Kur’an vardı. İslami çalışmalara hazmedemiyorlardı. Çalışmaların önüne geçebilmek için Kobani bahane edildi.” şeklinde konuştu.
Saldırıya maruz kalanlardan Abdulmuttalip Yuva ise ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılacak kurban etlerini almak için derneğe gittiğini ifade etti. “Kapının önüne çıktığımızda sokaklardan ateş etmeye başladılar, tekrar derneğe girdik. İş ciddiydi, ulaşabildiklerimize telefonla ulaşmaya çalıştık ve defalarca polisi aradık. ‘Başınızın çaresine bakın, iyi günler’ diyerek telefonu kapatıyorlardı. Gelmek isteselerdi gelirlerdi ama istemediler. Bir devletin küçük bir sokağa girememesi, vatandaşlarını muhafaza edememesi acziyettir. Belki polisler de talimat aldılar. PKK’ye ‘saldırın’ talimatını veren ile polislere ‘gitmeyin’ talimatını veren aynıdır. Yardımı sadece Allah’tan bekliyorduk, o dilemedikçe kimsenin bizi kurtaramayacağını iyi biliyorduk.” ifadelerini kullandı.
Allah’ın yardımıyla bir fırsatını bulup dernekten çıkmayı başardıklarını sözlerine ekleyen Yuva, “Toplu olarak secdeye kapıldık, birbirimize sarılıp helalleştik. Sonra anlamadığımız bir sessizlik hâkim oldu. PKK’lilerin, kendi arkadaşlarını vurdukları yönünde konuşmaları işittik. Fırsatı kullanıp dernekten çıktık, yakın bir yere sığındık. Sonrasında tekrar saldırıya başladılar ve derneği ateşe verdiler. Yüzden fazla Kur’an-ı Kerim yaktılar. İlerleyen saatlerde sokağa çıkma yasağı ilan edilince evimize gittik.” şeklinde konuştu.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.