Kolon Kanserine Dikkat
Kolon kanserinin, yaşamı tehdit eden kanser türleri arasında üçüncü sırada yer aldığını belirten uzmanlar, tedavisinin aksatılmaması gerektiğini belirtiyorlar.
DİYARBAKIR - Kolon diğer ismi ile kalınbağırsak kanserinin, dünya genelinde sık görülen bir kanser türü olduğu ifade ediliyor. Oluşumunda beslenme alışkanlıklarının ve genetik faktörlerin etkin rolü olduğunu ifade eden uzmanlar, Kolon kanserinin, yaşamı tehdit eden kanser türleri arasında üçüncü sırada yer aldığını söylediler.
Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. İbrahim Taçyıldız, kolon kanserinin tedavisi hakkında bilgi verdi.
Kolon kanserinin en önemli nedenleri arasında; yaş, ailesel öykü, polipler, ailede jinekolojik kanser hikâyesi, beslenme şekilleri, genetik yatkınlık gibi faktörlerin ön planda olduğunu söyleyen Taçyıldız, “ Yavaş ilerleyen ve erken dönemde belirti vermeyen kolon kanseri özellikle 50 yaş üzeri kişileri etkilemektedir. Kolon kanserinin yaygın görülmesinin yanı sıra düzenli tarama programları ile tedavisi mümkündür. 50 yaşından sonraki herkesin her yıl kolonoskopi yaptırması, kolon kanserinin erken dönemde saptanmasında ve kansere neden olan poliplerin yakalanarak kansere dönüşmeden alınmasında etkili rol oynamaktadır.” dedi.
Kolon kanseri tedavisinin öncelikle ameliyat olduğunu söyleyen Taçyıldız, “Hastaları tedirgin eden ve iyileşme sürelerini uzatan açık cerrahinin yerini, artık giderek yaygınlaşan laparoskopik yani kapalı teknikler almıştır. İlk olarak safra kesesi, apandisit ve fıtık ameliyatlarında kullanılan laparoskopik yöntemler; günümüzde mide, dalak, kalın bağırsak gibi organlardaki tümöral oluşumların cerrahisinin de başarılı bir şekilde yapılmasını sağlıyor. Kapalı ameliyatlar hastanın vücudunda ameliyat izine neden olmadığı için herhangi bir estetik kaygıya da yol açmıyor.” ifadelerini kullandı.
Laparoskopik kolon ameliyatlarında karında açılan düğme büyüklüğündeki kesilerden ucunda kamera olan cihazlar ile kalın bağırsağın dışarı çıkarıldığını belirten Taçyıldız, “Laparoskopi, açık cerrahiye göre hastaların daha çabuk iyileşmesine olanak sağlamakta ve ameliyat sonrası hastanede kalış süresinin kısalmasıyla hastalar; iş, özel ve sosyal hayatına daha çabuk adapte olabilmektedir. Laparoskopik yöntemler en ileri cerrahi teknik olmasının yanı sıra hastaya olabildiğince konfor sağlayarak ameliyat sonrası taburculuk süresini 4-5 güne indirmektedir.” şeklinde konuştu.
Taçyıldız son olarak, “Laparoskopik ameliyatlar sonrası hastaların bazı durumlarda direk olarak doktorlarıyla iletişime geçmesi gerekir. Özellikle; dışkıdan aşırı miktarda kan gelmesi, karında şişkinlik, ilaçlarla geçmeyen ağrılar, üşüme, titreme, inatçı öksürük, nefes darlığı gibi durumlarda mutlaka doktora danışmalıdır.” dedi. (M. Sait Adiyaman - İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.