Kongreye giderken

Hür Dava Partisi’nin 1.Olağan Genel Kongresi münasebeti ile bir haftadır İstanbul ve Ankara arasında mekik dokuyoruz.

Yahya Kemal’in, “Ankara’nın neyini seviyorsunuz?” sorusuna, “İstanbul’a dönüşünü...” şeklindeki cevabı tadında olmasa da, ondan aşağı kalmayan bir ruh haliyle...

Bir ilk olacağı için haliyle hepimizde hummalı bir koşuşturmaca, tatlı bir heyecan... Memleketin en ücra köşesinde yapılan hazırlıklar... Otobüs ayarlamalar, gelecekler, gel(e) meyecekler, ne zaman çıkılacağı ve nasıl olacağı ile ilgili aldığımız yığınla telefonlar...

İmkânlar ölçüsünde, elimizden gelenin en iyisiyle ve alnımızın akıyla kongremizi gerçekleştireceğiz inşaallah.

İstanbul’da kaldığım dört-beş gün zarfında çokça muhatap olduğum sorulardan bir tanesi, partiyi farklı kılacak bir hususun olup olmadığı idi.

Bu soruya verilecek çokça cevabın içinden özellikle şu birkaç hususa değinmeyi faydalı görüyorum:

Öncelikle şu gök kubbe altında söylenmedik hiçbir şeyin kalmadığını düşünüyorum. Herkes her şeyden haberdar aslında. Peki, sorun ne o zaman?

Sorun; kuramı eyleme, sözü icraata dönüştürebilme imkân ve kabiliyetidir kanaatimce. 

Özellikle referans aldığımız aziz ve muazzez dinimizin kusursuzluğu ve mükemmelliğinin, onu uygulama alanına koyacak insanlarda aynı oranda bulunamayacağı hususunun topluma çok net anlatılabilmesi gerekir.

İsmet sıfatı ile muttasıf olanların ancak Allah’ın peygamberleri olduğu, onların dışındaki bütün fanilerin hata, cürüm ve günahlardan beri olamayacağı hakikati, sürekli akılda tutulmalıdır.

Bu eksikliklerle birlikte fert, aile ve cemaat üçgeni ile icra edilen, pratize edilen hakikatlerin, donanımlı ve hikmetten haberdar kadrolar eliyle ve diliyle cemiyete sunulması gerekir.

Hususen de vahye alternatif olarak geliştirilen liberal kapitalizmin, ahlaka ve manevi değerlere küstahça meydan okuyan şeytani sistemine entegre olmayı reddedip, İnanç eksenli bir yaşamın ve toplum modelinin mümkün olabileceğini ispatlamak gerekir.

Bu, beşeri olarak yapılması gerekenler. Diğer taraftan da iman ve salih amel bütünselliği içindeki bir gayret ve çabanın, ihlasla yoğrulması halinde, “Rahman olan Allah’ın kalplerde sevgi oluşturacağı (Meryem-96)” şeklindeki beşaret ve ilahi taahhüdüne bel bağlamanın zarureti de asla unutulmamalıdır.

Birlerin bin, binlerin milyonlara nasıl dönüştüğünü tarihten ders alarak. Kısaca oyunu kuralına göre oynayıp sonuçları sahib-i hakikisine bırakarak...

İstanbul başta olmak üzere özellikle büyük şehirlerde yaşayan mütedeyyin gençler için HÜDA PAR’ın programında yer alan şu uygulanabilir projeler, sadra şifa olacak türdendir:

“...Evlenme çağına geldiği ve evlenmek istediği halde maddi imkânsızlıklar nedeniyle evlenemeyen vatandaşların evlenebilmesi için gerekli imkân ve şartların oluşturulması gerekir. Bunun için genel bütçeden fon ayrılmalı, mirasçı bırakmadan vefat eden kimselerin mirasları da bu fona devredilmelidir.

...Yükseköğretim öğrencilerinin ihtiyaçları dikkate alınarak yeteri kadar kız-erkek ve EVLİ YURTLARI oluşturulmalıdır...

Bu projeler hayata geçirildiği takdirde dünyevileşmenin türevleri olan “hazcılık ve hiççilik” sapkınlıklarına, helal dairesi içinde karşı koyabilecek en muhkem kale olan aile kurumu da ihdas edilmiş olacaktır.

Asrın Müceddidi de öyle söylüyor: “Helal dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur.”

NOT: 30 Haziran Pazar günü yapılacak kongremize üye ve gönüllülerimiz başta olmak üzere bütün halkımız davetlidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.