Sadullah AYDIN
Kontrollü dindarlık
Genelde bütün dinler, özelde ise İslam dini dünya halklarının gündemine tüm görkem ve ihtişamıyla dönmüş durumda. Batı uygarlığının değer ve öğretilerinin kendileri için mutsuzluk ve korkunç bir yok oluş getirdiğini gören halklar dine yönelmiş durumdalar. Yıllar önce tarihin çöp sepetine atılan Komünizm'den sonra, şimdi de Kapitalizm can çekişiyor. Sömürü ve zulüm çarkını halkların cehalet ve din dışılığı üzerine bina eden barbar Batı, dünya halklarının dine dönüşü karşısında büyük bir panik içinde. Diğer dinler konusunda içi az da olsa rahat olan Batı, İslam dininin ilerleyişini ve kendi toplumları içinde hızla yayılışını durdurabilmek için tüm mesaisini harcıyor.
Şiddet, terör, işgal, baskı ve işkencenin tek başına yeterli olmadığını, İslam'ın ilerleyişini durduramadığını gören Amerika ve Batı, İslam'la mücadele edebilmek için bin bir yönteme başvuruyor. Kendi halkları arasında İslam korkusunu yaymak ve İslam'ı ötekileştirip düşman göstermek; yöntemlerden biri… Müslüman ülkelerdeki özgürlük ve adalet düşmanı, laik diktatörlükleri desteklemek diğer bir yöntem… Yine başvurduğu yöntemlerden biri de İslam'ı gerçek anlamda özümsememiş, İslam'ın diriltici yönünden habersiz, şefkât ve vahdet dini olan İslam'ı dar kalıplar içinde değerlendiren bağnaz, mezhepçi, mutaassıp, ğulat, tekfirci akımlara destek vermek…
Ama Amerika ve Batının başvurduğu en tehlikeli ve ne yazık ki bir dereceye kadar başarılı olduğu yöntem dini kontrol altına almak… Dine susamış halklara sulandırılmış, kanatları koparılmış, emperyalizm için tehlike olmaktan çıkarılmış bir din sunmak. Dünyevileşme kirine bulandırılmış, ahiret bilinci köreltilmiş, hayat üzerinde silik bir etkisi olan bir din… Yönetime, halkların kurtuluşuna talip olmayan, zulüm düzenleriyle barışık bir din…
Üzülerek belirtelim ki ülkemizde böyle bir din anlayışı yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Kontrollü bir din, kontrollü bir dindarlık… Türkiye'de hükümet eliyle uygulanan dindarlık projesiyle Batının arzuladığı din anlayışı birbiriyle uyumlu gidiyor. İnşaallah yanılıyorum ama sanki AKP hükümetinin elleriyle ülkemizde yaygınlaştırılmaya çalışılan dindarlık, tam da Amerika ve Avrupa'nın arzuladığı bir dindarlık.
Beni bu düşünceye iten birçok somut neden var. Hükümet bir taraftan dindar nesil söylemlerinde bulunup okullara siyer ve Kur'an dersleri koyarken öbür taraftan okullarda had safhaya varan ahlaki yozlaşma konusunda ciddi bir tedbir almıyor. Milli eğitim müfredatına egemen olan laik, seküler anlayışı, Batı kültür ve değerlerini önceleyen eğitim anlayışını değiştirmeye yönelik elle tutulur bir girişimde bulunmuyor. Hükümete bağlı bir bakanlık okullarda ve diğer bazı kurumlarda kutlu doğum etkinlikleri düzenlerken diğer bir bakanlık ise en mütedeyyin sayılacak kentlerde bile halkın tepkisini önemsemeden danslı, balolu etkinlikler, ahlaki değerleri hiçe sayan tiyatro ve sinema günleri düzenliyor.
Yine en laik yönetimler döneminde bile cesaret edilmeyen etkinliklere Avrupa Birliğiyle uyum yasaları çerçevesinde göz yumuluyor. Devletin konferans salonları bu tür etkinliklere tahsis ediliyor. Dindarlıklarıyla bilinen kentlerde, özellikle Kürdistan şehirlerinde kültür ve kalkınma projesi adı altında ifsat edici devasa şölenler, etkinlikler düzenleniyor. İfsat edici projelere yatırım yapılıyor. Mesela Mardin'de Valiliğin desteğiyle Kasımiye Medresesinde yapılan eşcinsel defilesi gibi. Veya Diyarbakır'ı bir kumar merkezine dönüştürecek devasa hipodrom, at yarışı sahasının inşası gibi. Ya da önceki yıl milli piyango çekilişinin Batman TPAO'da yapılması gibi.
Hükümet eliyle sürdürülen dindarlık sürecinin dini kontrol altına alma projesi olduğu düşüncesine beni iten en önemli nedenlerden biri de, hükümetin kendisine bağımlı olmayı kabul etmeyen İslami kesimi yok sayması, bu kesimlere yönelik baskı ve sindirme operasyonlarına sessiz kalarak örtülü destek vermesi ve bu kesimlerin ülkenin dindarlaşmasına büyük katkı sağlayacak etkinliklerine bir tür sansür uygulamasıdır.
HÜDA PAR camiasına yakınlıklarıyla bilinen Adana'daki STK'ların onlarca üyesine komik gerekçelerle 150 yıldan fazla hapis cezaları verildi. Yargının kendi taraftarlarına yönelik en ufak bir aleyhte kararıyla ayağa kalkan, dünyayı aleyhte kararı veren hâkimlere zindan eden hükümet, İslami camiaya verilen insafsız cezalar karşısında ise sağır sultanları oynuyor. Çözmek istemediği sorunları paralel yaftasıyla gündeminden çıkarıyor.
Hükümet yanlısı medya, hükümete bağlı olmayan İslami camiaların devasa etkinliklerini görmezden gelip yok sayıyor. Milyonların katılımıyla gerçekleşen kutlu doğum etkinlikleri, ülkedeki İslamlaşma sürecine önemli katkılar sağlayabilecek olan çalıştaylar, konferanslar hükümet yanlısı medyada bir satırlık yer bulamıyor.
Hükümetin uyguladığı dindarlık projesi ne yazık ki halkı ve gençliği dindarlaştırmıyor. Lümpen, içi boş bir dindarlığı yaygınlaştırıyor. Hükümetin daha nice politikaları ve en önemlisi Avrupa Birliği Süreci maskesine sığınarak önünü açtığı ifsat ortamı iddialarımda beni haklı çıkaracak nitelikte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.