Köy Der'den "Mustazaflar Haftası" Seminerleri

Köy Der'den "Mustazaflar Haftası" Seminerleri

Diyarbakır'da faaliyet yürüten Köy Der, Mustazaflar haftası münasebetiyle bir dizi seminer düzenledi. Dünya Mustazafların anlatıldığı seminerlerde Halepçe katliamından Patani'ye, Şark İstiklal Mahkemelerinden Afganistan'a kadar dünyanın her yerinde Müslüm

DİYARBAKIR - Köy, Mezra ve Beldeler ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Köy Der), "Dünya Mustazaflar Haftası" münasebetiyle dernek binasında seminerler düzenledi. 19.30'da başlayan seminerlerde "Şark İstiklal Mahkemeleri", "Çeçenistan, Afganistan", "Patani", Arap Baharı", "Kudüs" ve "Halepçe" konuları anlatıldı.

Avrupa Kültürünün Propagandasını Yaptılar
"Şark İstiklal Mahkemeleri" konulu seminerde konuşan Mehmet Şerif Kaçan, dünyanın her yerinde Mustazafların kan ve gözyaşları aktığını ifade ederek çevremizde ise Şark İstiklal Mahkemelerin yaptığı haksızlık ve zulümlerine dikkat çekti. Türkiye Cumhuriyetini kuran ittihat ve terakki üyeleri olan jön Türklerin Avrupa'da eğitim aldıklarını ve onların kültürünü Müslüman halka dayattıklarını anlatan Kaçan, gazete ve televizyonlarıyla Avrupa kültürünün propagandasını yaptıklarını söyledi.

Halkı, Bir Gecede Cahil Bıraktılar
Kaçan sözlerini şöyle devam etti; "Jön Türkler, açlığımızı imanımıza ve geri kalmışlığımızı da İslam'a bağlıyorlardı. Ama tün bu propagandalarına rağmen halk imanından ve İslam'dan vazgeçmediler. Müslüman halkımız asla ecnebiliği kabul etmedi, etmeyecek de… Başımızdaki sarığı almak için şapka kanunu çıkartılar. Harf kanunuyla halkı bir gecede cahil bıraktılar. Medreselerin kapılarına kilit vuruldu, halifelik kaldırıldı, camilerimiz atlar için ahıra çevrildi. Âlimlerimiz ders vermek için bir mekân bulamadıkları için tren seyahatlerinde ve atlar üzerinde ders vermeye başladılar. Ve daha sonra İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Bir mahkemede Diyarbakır'a gönderildi… Şark İstiklal Mahkemesi, halkı korkutmak adına âlimlerimizi darağaçlarına astı. Tüm bunları gören Şeyh Said, harekete geçerek bir kıyam yaptı. Şeyh Said, 'Ne ben Hz. Hüseyin'den daha değerliyim ne de benim ailem onun ailesinden daha kıymetlidir. Eğer ben ve bu bastonum yalnız da kalsak ben yine bu kâfirlere karşı çıkacağım. Eğer ben bu kâfirlere karşı çıkmazsam zebaniler sarığımdan tutup beni cehenneme atarlar, siz o zaman bana yardım edebilecek misiniz? Onlar bana demezler mi; Ey Said Allah o kadar mal mülk verdi sana. Sen Allah için ne yaptın? Bunlar Allah'ın emirlerini ayaklar altına almışlar' diyordu. Ancak bir ihanet sonucu kıyam tamamlanmadan Şeyh Said yakalandı ve 47 âlim darağaçlarında sallandırıldı. Ardından 14 şehir, 700 köy, 9000'e yakın ev harabeye döndü. 50.000 kişi göç ettiriliyor, yaklaşık 7.500 kişi zindanlara atılıyor. 660 kişi idam ediliyor. 80.000 Kürt öldürülüyor."

Daha sonra Şark İstiklal Mahkemeleri yerine Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulduğunu anlatan Kaçan, bu mahkemenin de camiye giden çocukları idam ile yargıladığını, idam cezası kalktığı için müebbet hapis cezaları aldıklarını vurguladı.


Saddam, Yahudi Mişel Eflâk'ın Yetiştirmesi Bir Zalim ve Diktatördü
"Halepçe" konulu seminerde konuşan Yasin Karadağ ise Irak'ın yapısı ile ilgili bilgi verdikten sonra konuşmasına Saddam Hüseyin'in şahsiyetinde bahsederek şöyle devam etti: "Yahudi olan Mişel Eflak'ın fikirleri ile beslenmiş ve onun zihniyetine sahip olan Saddam 1968'de Irak'ta yönetimi ele geçirmesiyle kendi toplumuna yani Müslüman topluma baskı ve sindirme politikası izledi. Müslüman halkı hep ezen Mişel Eflak ise Emperyalist devletlerin bir yetiştirmesi ve tetikçisi idi. Mişel Eflak, Hafız Esad gibi Saddam Hüseyin gibi şahısları yetiştirip İslam ve Müslüman toplumlara bir kâbus gibi bir karabasan gibi musallat ediyordu. İşte Saddam Hüseyin Mişel Eflâk'ın bir yetiştirmesi olan bir zalim ve bir diktatördü."

Halipçe Katliamı Zulmün Başlangıcı Değildi
Saddam Hüseyin'inde Nemrut gibi Firavun gibi bir zalim olduğunu ve sadece onun isminin değişik olduğunu söyleyen Karadağ konuşmasını şöyle sürdürdü: "Saddam Hüseyin 1968'den 2003 yılına kadar kendi Müslüman toplumuna özellikle Kürtlere zulüm yapıyor onları sindiriyor onlara kan kusturuyordu. 1988 yılında kuzeyde yani Kürtlere karşı başlatılan Enfal operasyonlarında kendi zihniyetinde olan kuzeni Kimyasal Ali lakablı Ali Hasan El Mecid'e sınırsız yetkiler vererek katliam ve soykırım için onu ve diğer komutanları serbest bıraktı. Durum böyle olunca Kimyasal Ali her yerde ezme ve sindirme operasyonlarına başladı. Bu kapsamda kuzey bölgesinde esir kampları oluşturarak kendi halkından çocuk genç yaşlı kadın erkek demeden herkesi bu kamplara mahkûm etti. O esir kamplarından bu mustazaf insanlar açlıktan susuzluktan soğuktan birer birer hayatını kaybediyordu. Bazı kaynaklara göre bu sindirme politikalarından ve operasyonlarda Halepçe dâhil 100 bin insan hayatını kayıp etti. Halepçe katliamı bu halka başlatılan zulmün başlangıcı değildi. Sadece bu zulmün son halkasıydı."

6357 Kişi Öldü 14 Bin Kişi Yaralandı
Karadağ Halepçe Katliamından İstatistik veriler vererek şu ifadeleri kaydetti: "Bu vahşete ölen insan sayısı 6357 kişi, 14 bin kişi ağır bir şekilde yaralandı. Milyonlarca kişi varını yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Bu katliamın etkileri daha sonrada devam etti. Uluslararası Sağlık Örgütünün yaptığı araştırmaya göre şimdiye kadar 43 bin kişi bu vahşete kurban gitti. Yine bu katliamdan dolayı günümüze kadar 61bin kişi yara almış özürlü olmuş sakat kalmış. Bu katliamdan dolayı Halepçe'de özürlü doğum oranının Hiroşima ve Nagasaki'nin 4-5 katı daha fazladır." (M. Salih Keskin - İLKHA)

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.