Abdullah KAVAN
Kral olarak geleceğin tehlikede
Bu sözler ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed'e söylenilen sözlerdi. Sözde Cemal Kaşıkçı'nın kaybolması üzerinden söylenilen adil! sözlerdi. ABD bu sözlerinde gerçekten samimi mi? Hiç de değil… Yalnız ABD'nin dramatik olaylar üzerinden operasyon yapmak yaptığı en iyi iştir. Tıpkı IŞİD üzerinden Ortadoğu'ya yaptığı operasyonlar gibi. Önce tüm insanların hassas olduğu bir vaka üzerinden yapacaklarına ve kazanımlarına meşruluk kılıfını yükler. Cemal kaşıkçı olayı tam da böyle bir vakadır.
Evet, bu olay dünya tarihindeki en vahşi ve dramatik cinayetler arasına girecek cinsten. Bir devlet, kendi konsolosluğunda bir insanı, bir gazeteciyi öldürüyor. Bunu da devlet görevlileri eliyle yapıyor. Yani devlet, vatandaşına hizmet için yaptığı resmi binasında, kendi vatandaşını öldürüyor. Bu, devletler tarihinde benzerine ender rastlanan bir vakadır. Bir devletin kendi konsolosluğunda insan öldürmesi evrensel hukuk normlarına ve toplumsal uyum kurallarına da aykırıdır. Bu cinayet devlet algısını, güvenlik algısını, diplomatik misyonların imajını, devlet-vatandaş ilişkisini ve vatandaşın can güvenliğinden sorumlu devlet misyonunu yerle bir etmiştir.
Artık bütün konsoloslukları, büyükelçilikleri “insan öldürülebilir mekân” haline sokan bir algı cinayetidir. Tahrip ettiği şey, Cemal Kaşıkçı'nın bedeninden daha çok, insanın devletine olan güvenidir. Bireysel işlenmiş bir cinayetin yarattığı travma bu denli ürkütücü ve tahrip edici olamaz. “Devlet, konsolosluğunda adam öldürüyor” cümlesi, en sıradan insanı bile ürkütüyor. Şunu da söyleyeyim ki tüm detaylar resmi olarak açıklandıktan sonra belki de yıllarca konuşulacak kadar ürkütücü ve vahşi bir cinayet ortaya çıkabilir.
Peki, ABD, Suud Kral'ını tehdit ederken, gerçekten bunu insani saiklerle mi yapıyor? Yoksa veliaht Prens Muhammed'in kendi çizgisinden çıkmaması adına bir tehdit aracı olarak mı kullanıyor?
Veliaht Prens Muhammed'in tahta çıkmasının, Kaşıkçı vakasını nasıl idare edeceğine bağlı olduğuna dair uyarıldığı ve olayın temizlenememesi durumunda krallık ihtimalinin tehlikeye düşeceği belirtildi. ABD'nin bu açıklamaları kesinlikle oluşan toplumsal duygular üzerinden operasyon yapma ve kendine bağlı olan o devlet yöneticilerinin hiçbir zaman çizgiyi değiştirmemelerini sağlama hamleleridir.
Şüphesiz ki ABD, Veliaht Prens Muhammedi tamamıyla iradesizleştirmek ve kendine tamamen mahkum hale getirmek adına bu duyguları kullanıyor. Hatta Veliaht Muhammed'in yerine darbeye maruz kalan eski Veliaht Muhammed bin Nayef'i getirme yoluna kadar gidebilir. Böyle bir durumda da gelecek veliahtın bir dediğini iki etmeyecek bir pozisyonda olacağı kaçınılmazdır. Hatırlanacağı üzere Turmp da geçen hafta “bak Kıral biz olmazsak bir hafta orda kalamazsın” diyerek açıkça mesajını göndermişti. ABD'nin, Cemal Kaşıkçı'nın dramatik kayboluşu üzerinden mevcut veliaht ve ya zayıf bir ihtimal de olsa getirilecek kralın tüm iplerini eline alma arzusu görülmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.