Küçük bir köyden dünyaya nur saçan âlim: Üstad Bediüzzaman
Üstad Bediüzzaman’ın vefatının 59’uncu yıl dönümü münasebetiyle açıklamalarda bulunan STK temsilcileri ve siyasiler, kendisinin hayatı boyunca fedakârlıkla ve vefakârlıkla hep davasına hizmet ettiğine dikkat çektiler.
Çağın önemli müceddidlerinden biri olan Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının yıl dönümünde konuşan Bitlisliler, onun kişiliği ve mücadelesi hakkında önemli tespitlerde bulundular. Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı küçük bir köy olan Nurs’ta doğan Üstad'ın dünyaya nur saçtığına dikkat çeken STK ve siyasi parti temsilcileri, Bediüzzaman’ın yıllar önce dile getirdiği kardeşlik mesajına bugün daha çok ihtiyaç duyulduğuna vurgu yaptılar.
Küçük bir köyden büyük bir âlimin çıktığına dikkat çeken Diyanet-Sen Genel Başkanı Cebrail Yakışır, Üstad Bedizzaman’ın fikirlerine sahip çıkılması gerektiğini belirtti.
“Bediüzzaman'ın fikirleri, düşünceleri ve görüşleri gerçekten de büyüktür”
Yakışır, “Üstad Bediüzzaman Bitlis'in Nurs köyünde dünyaya geldi. Sofi Mirza ile Nuriye çiftinin 7 çocuğundan 4'üncüsüdür. Böyle küçük bir köyden büyük bir âlimin çıkması önemlidir. Bu beden ve fiziki büyüklük değil, fikir olarak büyüktür. Bediüzzaman'ın fikirleri, düşünceleri ve görüşleri gerçekten de büyüktür. Gerçekten de bu küçük bir köyden çıkan bu büyük fikirler, adeta dünyayı aydınlattı. Özellikle imani konularda Müslümanların imanlarını kurtarması noktasında yapmış olduğu çalışmalar takdire şayandır. Çağımızdaki gençlerin, ateistlerin, onun eserlerini okuyup da iman etmemek, mümkün olmadığına inanıyorum. İnanıyorum ki aklı olan her insan, kesinlikle iman eder. Eğer iman etmiyorsa, gerçekten de aklı ve vicdanı kalmamıştır diye düşünüyorum.” dedi.
“Bugün Bediüzzaman’ın vahdet çağrısına daha çok ihtiyaç duyuyoruz”
Üstad Bediüzzaman’ın vahdet çağrısına bugün daha çok ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Yakışır, şunları söyledi: “Bundan dolayı böyle önemli bir şahsiyeti, kişilikli, karakterli dava adamını, hayatını tamamıyla İslam'a adayan birinin hemşerimiz olması bizi gururlandırıyor. Bizim daha çok sahip çıkmamız lazım. Sahip çıkmanın tek yolu da eserlerini okuyarak, davasına sahip çıkmamız ile olur. Onun fikirlerini bütün dünyaya yaymamız gerekiyor. İnsanların kurtuluşu için bu olmazsa olmazımızdır. Gerçekten de bugün o üstadın vahdet çağrısına her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Eğer burada çağrısına kulak verirsek, birlik ve kardeşliğimizi sağlarsak, buna öncelikle kendimizle başlarsak, başaracağımıza inanıyorum. Bu anlamda birbirimize sahip çıkmamız lazım. Bugün ümmet birlik içerisinde olmadığı için bir halifesi, bir başı olmadığı için parça parça haline gelmiştir. Maalesef birbirimizle uğraşıyoruz. Bu vahdeti kesinlikle ihlaslı ve samimi bir şekilde önce kendimizde oluşturmamız gerekiyor. Bu noktada daha çok çalışmamız, daha çok okumamız, en önemlisi de ihlaslı ve samimi olmamız gerekiyor. Bu birliği ve kardeşliği oluşturduğumuz zaman inanıyorum ki dünya Müslümanlarına da bu anlamda örnek olacağız.”
“Hayatı boyunca fedakârlıkla, vefakârlıkla hep davasına hizmet etmiştir”
Küçücük bir köyden dünyaya nur saçan Üstad Bediüzzaman'ın, davasına sahip çıkılmasının önemine dikkat çeken Eğitim-Bir-Sen Bitlis Şube Başkanı Cabir Durak, Üstad'ın tek derdi olan iman müessesesini yerleştirme yönündeki iradesine birileri tarafından ipotek konulduğunu ifade etti.
Gerçek manada iman etmiş bir insanın, dünyaya meydan okuyacağına tarihte şahitlik ettiklerini dile getiren Durak, “Böyle biri şahsiyetin ilimizden çıkması, hem ilimiz özelinde hem ülke hem de dünya genelinde inşallah insanların imani yönde kurtuluşuna vesile olacaktır. Üstadın hayatını incelediğimiz zaman, hayatı boyunca evinde oturup lüks içinde yaşamamıştır. Birçok badirelerle maalesef karşılaşmış, defalarca zehirlenmiştir. Onun tek derdi iman müessesesini yerleştirme yönündeki iradesine maalesef birileri ipotek koymuştur. Ama o, bu davasından vazgeçmiş mi? Kesinlikle hayır. O, iman ettiği o yolda, hayatı boyunca fedakârlıkla, vefakârlıkla hep o yönde hizmet etmiştir. Hayatının büyük bir kısmı cezaevlerinde geçmiş. Ama buna rağmen külliyatını da yazmıştır.” diye konuştu.
“Bediüzzaman’ın bıraktığı bir mirası var”
“O, büyük bir çığır açtı. İmanı, bugün bizim için vazgeçilmez bir esas olarak görüyoruz.” diyen Durak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerçek manada inandığımız, Allah'ın emirlerini hayatımızda tatbik ettiğimiz zaman, işte o zaman Müslümanın gerçek kimliği ortaya çıkacaktır. Başaramayacak hiçbir şey de kalmayacaktır. Özelikle bu yüzyılda bu kadar emek ve çaba ile insanların hizmetine sunulan bir şaheserin, şu anki toplumda ve bundan sonraki topluma yol göstermesi ve bunun esaslarının da hayata tatbik edilmesi gerekiyor. Kitaplarının, öğrencilerimize ve çocuklarımıza okutulması ve bunların yaşanması gerekiyor. Bediüzzaman hazretleri, ömrünü bu yolda vermiş ve şehadet şerbetini içmiştir. Onun bırakmış olduğu bir eser, bir miras var. Eğer bizler bu mirasa sahip çıkmazsak, iman esasları doğrultusunda bugün ülkemizin inşasında gerekli tedbirleri almazsak, korkuyorum ki geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı kötü günler bekler. Allah'ın ipine sımsıkı sarıldığımızda inşallah başaracağız.”
“Bediüzzaman, kendisini Allah'a adayan mütefekkir, müfessir ve aynı zamanda bir âlimdi”
Üstad Bediüzzaman’ın bir dava adamı olduğunun altını çizen HÜDA PAR Bitlis İl Başkanı Celal Gül, Bediüzzaman’ın kendisini Allah’a adayan bir mütefekkir, alim ve müfessir olduğunu söyledi.
Gül, “Üstad Bediüzzaman, kendisini Allah'a adayan mütefekkir, müfessir ve aynı zamanda bir âlimdir. Bütün insanların imanı için her tarafa koşan bir cihat eridir. Kendisini İslam davasına adamış bir dava adamıdır. Bu dava adamlığı gerçekten dünyanın her tarafında, gerekse ülkemizde görülmektedir. ‘Karşımda bir yangın var. Alevler göklere yükselmiş, içinde kardeşimin imanı yanıyor. O kardeşimi kurtarmaya, onun imanını kurtarmaya koşuyorum. Yolda birileri beni tökezlemiş de düşmüşüm. Büyük hadise karşısında bunun ne ehemmiyeti var. Dar görüşler, dar düşünceler.’ diyor. Bu üstadın davasını ve gayesini ortaya koyuyor. Üstad burada şunu kastediyor. 28 yıl zindanlarda kaldım. Muhaceretler yaşadım. Türlü türlü işkencelere maruz kaldım. 18 defa bana zehir enjekte ettiler. Kardeşlerinin, ümmetinin imanını kurtarmak adına bu eziyet ve sıkıntılara göğüs gerdi.” ifadesini kullandı.
Bediüzzaman geride miras olarak davasını bıraktığını, bunun dışında maddi olarak bir şey bırakmadığına dikkat çeken Gül, üstadın küfre karşı vahdet çağrısına Müslümanların kulak vermesi gerektiğini belirtti.
“Bediüzzaman'ın attığı tohumlar dini ilim yuvaları olarak filizlendi”
Üstadın küçük yaşlardan itibaren ilme merak saldığını, ilim yolculuğunda birçok ilim merkezine uğradığını hatırlatan İnsani Yardım Vakfı (İHH) Tatvan Şube Başkanı Muzaffer Taşcan ise genç yaşına rağmen klasik medrese eğitiminin sınırlarını aşan, engin bir birikime sahip olduğunu söyledi.
Taşcan, “Doğu'daki birçok ilim merkezlerine giderek, o dönemin medrese âlimleri arasında gelenek halinde olan ilmi münazaralara katılmış, keskin zekâsı ve güçlü hafızasının yardımıyla katıldığı bütün münazaralardan başarıyla çıkmıştır. Anlaşılması en zor konuları bile hemen kavraması, okuduğu ve incelediği kitapları bir kere okumakla ezberine alması gibi farklılıkları sebebiyle, zamanın âlimleri ona önceleri ‘Molla Said-i Meşhur’ dediler. İlerleyen senelerde kendisine ‘Zamanın âlimi’ anlamına gelen ‘Bediüzzaman’ lakabını verdiler. Öğrencilik yıllarında temel İslami ilimlerle ilgili 90 kadar kitap ezberleyen Said-i Nursi, bu derin ilmi Kur'an-'ı Kerimi anlamaya bir basamak yaptı. Doğuda Medresetüz-Zehra adında din ve fen ilimlerinin bir arada okutulduğu İslami bir ilim merkezi yapmak fikriyle İstanbul'da çalışmalarına devam etmiştir. Fikri tam olarak gerçekleştirilemese de Bediüzzaman'ın attığı tohumlar dini ilim yuvaları olarak filizlendi. Birinci Dünya Savaşı'nda gönüllü alay komutanı olarak görev yaptı.” dedi.
Son olarak hayatı boyunca dayanılması güç acılara ve baskılara maruz kalmasına rağmen, hayat tarzıyla bir destan yazan Bediüzzaman, arkasında miras olarak altı bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatını bıraktığını belirten Taşcan, fikirleri, öğretileri ve yaşamıyla sadece yaşadığı çağa değil, kendisinden sonra ki döneme de damgasını vurduğunu kaydetti.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.