Ayşe CENGİZ
Kudüs’ün mahzun portresi
Yıllardır Siyonizm’in kirli namlularının ucunda Kudüs, Mescidi Nebi’ye, Kâbe’ye imrenir oldu Mescidii Aksa. Yetişkin doğan Filistinli çocuk, sallamakta sapanını davudi bir edayla. Aksa’nın kuşları bile özgürlük için kanat çırpıyor, mescidin duvarlarında özgürlük türküsü yankılanıyor. Bir türkü ki yüzyıllardır bu duvarlarda sesleri yankılanıyor. Kâh haçlının zulmünü kâh Selahattin’in merhametini nağmeliyor. Tüm zorluklara rağmen yüreklerinde koca bir umut taşıyan Kudüslü anneler, bir aslan kadar cesur Kudüslü çocuklar, bir dağ kadar güçlü Kudüslü babalar; bu şehrin vazgeçilmez yapboz parçaları gibi. Biri olmadan resim tamamlanamıyor.
Kudüs’ü kol saati gibi taşıması gerekenler, eski sandıklarının içine attılar saatleri. Akrep, yelkovanı acı ile kovaladığında ve saat Kudüslü çocuk için ölümü vurduğunda, sandığın derinlerinden bir ah geliyor. Saatin sahibi, bin bir meşguliyetinin arasında bu aha kulak tıkamış. Yüreklerindeki Kudüs işgal edilmiş olanlar, Kudüs için üzülmeyi bile gereksiz buluyor. Zulme uğrayanın şekline takılanlar, bencillik çukuruna yuvarlanıyor. Kudüs davasını; eskimiş, dermansız bir hastalık gibi görenler, kutsal kelimesinin lügatlerinde karşılık bulmadığı kimseler bir yana, tüm baskı ve tehditlere rağmen Mescid-i Aksa’daki namazını kaçırmayan teyzeler bir yana, mescitleri yetim bırakan Müslümanlar bir yana, günün her saati Mescid-i
Aksa’da Kur’an ile meşgul olan çocuklar bir yana...
Ümit bağlananlar, kulaklarını umursamazlıkla tıkarken, Siyonizm uzun namlulu silahlarıyla Mescid-i Aksa’yı adımlarken, insanın ağzından şu cümleler dökülüyor:
“Ya uyandırın bedrin aslanlarını ya da çağırın Kafkas kartallarını, söyleyin Selahaddin Eyyubi’ye Mescid-i Aksa ayaklar altında.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.