Kuran nasıl bir insan tipi çiziyor?
İnsanı değerli veya değersiz kılan, hayatında ortaya koyduğu tutum ve davranışlarıdır. Davranışlar ise, şahsiyetin derinliklerinden beslenerek kişinin bilgisine, kültürüne, içinde bulunduğu ortama ve ufkuna göre şekillenmektedir, diyor ,İnsanî ve Sosyal G
İnsanî ve Sosyal Gelişim Uzmanı Dr. Hüseyin Emin Sert sözlerine şöyle devam ediyor:” Kişinin davranışları, nasıl bir insan olduğuyla ilgili ipuçları da verir. Akıl ve iradesini gereği gibi kullanıp davranışlarını kontrol etmeyen insan, keşif ve gelişim yolunda ilerleyemez. İnsanı yanlış düşünce ve davranışlardan koruyacak olan güç; vahyin kontrolündeki akıl, iman ve iradedir.”
kuranda İnsan Tipleri ve Davranışlarıkitabının yazarı ile kuran bize nasıl bir insan tipi çiziyor? kurana göre insan tipleri nelerdir? Bunun üzerine görüştük…
Röportaj: Fahri Sarrafoğlu
Sizce Kur'ân-ı Kerim'de bize sık sık önerilen, olmamız gereken insan tipi hangisidir... Yani yüce kitabımızın çizdiği model hakkında kısa bilgi alabilir miyiz?
Kur'an-ı Kerim, insanlığın dünya ve ahret hayatına ışık tutan, ilahi rehberliğin gereği, aydınlatıcı bir kitaptır. Yaratıcıya inanan ve öz değerlerine saygılı insan olmamızı ister, kitabımız. İlâhî rehberlik ışığında, tutum ve davranışlarını şekillendiren bir insan tipini hedefler.
Nasıl bir ayırım yapılıyor kuran-ı Kerim’de?
İnsanlar, mümin, münafık, kâfir, müşrik ve ehl-i kitap olarak inanç açısından tiplere ayrılabilir. Bunların belirgin tutum ve davranışlarına işaret eden ayet-i kerimeler vardır. Kur’ân Allah’a ve Resulüne inanan, inancının gereğini yerine getiren insanları över ve yüceltir.
Kur’ân-ı Kerim’de bize sunulan su-i misal yani kötü örnek insan tipleri de var, cimri, dedikoducu vb. gibi. Allah Teâlâ bunları sunarken neyi kastediyor, sizce?
İnsan olmak zor iştir. Çünkü insan, iyi ile kötü arasında tercih gücü olan iradeli bir varlıktır. Nefsini kötülüklerden uzak tutamayan kişi, cimrilik, dedikodu, yalancılık gibi her türlü olumsuzluğa bulaşabilir. Kur'ân-ı Kerim'in bunlardan bahsetmesi, bu kötü durumlardan ibret alarak uzak durmanın yollarını göstermek içindir.
NEFİS VE ŞEYTAN HAK YOLUNDA OLANLARA DAHA ÇOK MUSALLAT OLUR
Günümüz dünyasında öne çıkan sosyal hastalıklardan kısaca bahsedebilir miyiz?
İnsan bozulduğunda toplum da bozulur. Bu bedendeki hücrenin bozulması ile kanser hastalığına yakalanmak gibi bir şeydir. Toplumun kanseri de insandan başlar. Bencillik, menfaatçilik, vurdumduymazlık, kötülüklere duyarsızlık, cemiyeti tehdit eden sosyal hastalıklardır.
Dinler kendisine tabi olan insanları, belli bir sistematik dâhilinde iyiye ve güzele yöneltir. Ancak bazı dinler, bazı insanların sultası ile asıl mecrasından çıkmıştır. Yüce Allah Hâdi (hidayete yöneltici) sıfatı gereği, asli vasfından uzaklaşan dinleri son Peygamber, son Kitap ve razı olduğu son din İslam ile mühürlemiştir. Ancak bu dinin mensubu olan Müslümanlar, bu yüce sorumluluğun farkında olmadan miras yedi evlat gibi sorumsuz bir tutum sergileyebilmektedirler.
Nefis ve şeytan, hak yolda olanlara daha fazla musallat olur. Herkes vazifesini yapacaktır. İnsan her daim, tutum ve davranışlarını kontrol etmek zorundadır. Huzur ve mutluluk, yanlış yerlerde aranmamalı, vicdan azabı ve iç huzursuzluğa sebep olacak kötülüklerden uzak durulmalıdır.
Günümüz insanı fazla dünyevileşti diyebilir miyiz?
İnsanlar, yaşadığımız çağda çok fazla dünyevileşti. Geçtiğimiz asırda dünyanın gidişatı, dini ve değerleri devre dışı bıraktı. Bu günlerde gelinen noktada herkes yeni bir arayış içine girmiştir. İnananlar, temsil kabiliyetlerini güçlendirme zorundadırlar. Maneviyat ve huzur arayışı içindeki insanları, bu güzellikler ile buluşturacak kurumlarımızın zayıflığı, temsil kabiliyetimizi de tehlikeye düşürmektedir.
Planör uçağın Kızıl Meydana inmesi ile komünizm çökmüştü. 11 Eylül ile kapitalizm hızlı bir çöküş eğilimine girmiştir. Dini değerleri ve özellikle İslam’ı, Kur’ân’ı ve Hz. Muhammed (s.a.v)’in mesajını insanlığa takdim edecek ciddi bir çabaya ihtiyaç vardır. Ama cemiyette herkes başkasını düzeltmeye uğraşıyor. Asıl düzelme nefisten başlar. Biz kendi kusur ve hatalarımıza odaklanır ve özümüzü düzeltir, öz, söz, tutum ve davranış uyumunu gerçekleştirirsek her şey çok daha güzel olacaktır.
kuranı anlamamız, sevdirmemiz gerekiyor ki yaşayabilelim. Okuyoruz ama neden hayatımıza yansıtamıyoruz?
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak, anlamak, yaşamak ve yaşatmak… Çok derinlemesine üzerinde durulması gereken konular. Okunup anlaşılmayan bir kitap insanlığın yolunu nasıl aydınlatacak? Kur’ân-ı Kerîm ile aramıza konulan engelleri kaldırmanın yollarını bulabildik mi? Böyle bir derdimiz var mı? Okumak, anlamak, hayata dair dersler çıkarmak ve güncel hayata taşımak… Bunun için ciddi çabalar sarf edilmelidir. Bu eğitimi verecek kişi ve kurumlar da insanlığın ihtiyaç ve beklentisini karşılayacak kalitede olmalıdır.
DİN İLE İLİM ARASINDA ÇATIŞMA VARMIŞ GİBİ LANSE EDİLİYOR
Gençleri kuranla nasıl birleştirebiliriz... Ya da düzeltiyorum buluşturabiliriz, bunun için neler yapmak lazım...
Hayatı, din ile insan arasında varmış gibi gösterilen engelleri iyi tahlil etmelidir. Öncelikle insanı iyi tanımalıdır. Maddi hayat ile manevi hayat kavramlarını iyi irdelemeliyiz. Dünya hayatının gayesi ve hedefi nedir? Hayat felsefemizi neler şekillendiriyor? Biz din eğitimi adına ne öğrendik? İslamî bilinç oluşmadan Kur’ân-ı Kerîm ile buluşma tam gerçekleşmez.
Asrımızda sanki din ile ilim arasında bir çatışma varmış gibi insanlığa lanse edildi. Bu aslında Hıristiyanlığın problemidir. İslam, hayat boyu sürekli öğrenmeyi teşvik eden bir dindir. Ama Müslümanların haline baktığımızda bu gerçeği görmemiz mümkün değildir. Burada dini mi insanlığa uyduracağız, yoksa insanlar mı İslama uyacak? Sorusu gündeme geliyor.
Gençlerin din ve Kur’ân-ı Kerîm ile buluşabilmesi için, onların ihtiyaç, beklenti ve huzurları için çareleri, iyi ortaya koyabilmek gerekiyor. Bu noktada din eğitimcilerine büyük vazifeler düşüyor. Onlar da her daim kendilerini yenilemeli, bilgi ve ilgilerini geliştirmelidir. Vasıtaları hedefe yönelik etkin kullanabilmelidir. Televizyon, basın-yayın, medya, internet, din ve değerlerin en güzel takdim örnekleri ile donatılabilmelidir.
kuranı kerimin hitabı sadece olgun insana mıdır, özellikle gençlere, gençliğe yönelik ayetlerde ikazlarda olması lazım değil mi?
Din, İslam ve Kur’ân-ı Kerîm, 7’den 70’e herkese hitap etmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’in mesajı bütün insanlığadır. Ancak bu mesajı algılayıp insanlığa ulaştırma noktasındakilerin sorumluluğu çok büyüktür. Yusuf (a.s)’ın kıssası iffetli olmak isteyen gençler için ibretler ile doludur. İbrahim (a.s)’ın Allah’a iman noktasındaki mantıkî çıkarımları hangi bilgi, nasıl kullanılır ve bilginin sağlamasının yapılması noktasında ufuk açıcıdır. Yunus (a.s)’ın kıssası sorumluluğu yerine getirmemenin nelere mal olabileceği noktasında bizlere ışık tutar. İsmail (a.s)’ın teslimiyeti imanın derecesini gösterir.
İbret nazarı ile bakıldığında, her ayetten alınacak birçok ders vardır.
Ergenlik dönemi çok çetin geçen ve sıkıntılı olan bir dönem... Rasulullah s.a.v tavsiyesi doğrultusunda nasıl bir gençlik modeli çiziliyor acaba bu dönemi nasıl güzel ve rahat atlatmalıyız.
Ergenlik dönemi, olgunluk ve kimlik arayışının yoğun geçtiği bir hayat dilimidir. Doğru bilgi ve ilgi ile atlatılması kolaylaşır. Ancak bizde bu seviyeli iletişim ve hayatı algılama zeminleri iyi oluşmamıştır. Sağlıklı dini eğitim ile doğru bilgi ve algı sistemlerinin oluşturulması ergenlik döneminin kolay atlatılmasını sağlayabilir. Ancak bu da doğru model, iyi çevre ve atmosfer ile mümkün olabilir. Herkes kim ile oturup kalktığına, zamanını kim ile, nerde, nasıl geçirdiğine dikkat etmelidir.
Gençlere örnek olabilecek kimlikleri ön plana çıkarmak gerekiyor. Sağlıklı paylaşım, iletişim ve sohbet meclisleri gençliğin istikametini bulmasına yardımcı olabilir. Gençlik enerjisini, ilme ve gelişime yöneltebilen toplumlar geleceğini garanti altına alabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.