Yusuf ARİFOĞLU
Kur’an’a uzanan eller kırılmalıdır
Son yüz yılda küfür dünyasında İslam düşmanlığının yeni bir tezahürü olarak ilki Amerika’da, ardından Avustralya’da ve derken israilde ve en son örneği de PKK/HDP bileşenlerinin Kobani bahanesiyle sokakları ateş topuna dönüştürerek masum ve mümin canları katletmenin yanı sıra Kur’an-ı Kerim’e yönelik yırtma, yakma ve Kur’an sayfalarını tekmeleme gibi haddini aşan aşağılık eylemler gerçekleşmiştir.
Bir Müslüman’ın bu kine sessiz kalması düşünülemez. Öyle ki ses çıkarmak da artık yetersiz gelmektedir. Ayrıca sessiz kalmama adına sadece bunu cehaletle yorumlama da yanlıştır.
Mademki PKK/HDP ve ağababaları ABD ve israil, İslam düşmanlığını kutsal kitabımıza yönelik alçakça eylemlerle ortaya koyuyorlar. Biz de savunmamızı, mücadelemizi Kur’an’ımız üzerinden yapmalıyız ki böylesi rezil hevesler o haddini bilmezlerin kursağında kalsın ve öfkeleri içinde geberip gitsinler! Bu olaylar bir ilk değildir, ders ve önlem alınmazsa son da olmayacaktır. Bu alçak ve vahşice eylemler, yüzyıllardır İslam’a, Kur’an’a, İslam’ın kutsalları(camii, medrese, külliye… gibi)’na, Peygamberimize karşı yürütülen amansız savaşın bir devamıdır.
Bu olaylardaki yıkım, vahşet, (Yasin, Hüseyin, Turan… gibi) nazenin canların şehit edilmesi savaşın batıl tarafı PKK/BDP’nin hizmet ettiği iblisane amacı da deşifre etmiştir. Ki bu amaç,
“Bu Kur’an Müslümanların elinde bulundukça, biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp edip, bu Kur’an’ı onların elinden almalıyız yahut Müslümanları Kur’an’dan soğutmalıyız.” ifadesinin bir parçası olarak belirmektedir.
Salman Rüşti, Teslime Nesrin, Turan Dursun, Abdullah Öcalanların kininin ve İslam’a, mü’minlere saldırı silsilesinin farklı bir halkasıdır. Böylesi saldırılar, tarih boyunca İslam’la savaş halinde olan haçlı-siyonist ittifakın günümüzdeki bir versiyonudur. Elbette böylesi olaylar, genelde bir buçuk milyarlık İslam âlemini, özelde Kürt ve Türk Müslümanları derinden yaralamış ve üzmüştür.
Çünkü Kur’an-ı Kerim, Allahu Teâlâ’nın insanlığa vahiy yoluyla gönderdiği kitabıdır.
Kur’an; Allah’ın kelamı, muttakiler için hidayet rehberi, müjdeleyici, korkutucu, müminler için şifa kaynağı ve hayat düsturudur. Kur’an’ın her harfi bizim için değerli ve kutsaldır. Canımızdan, malımızdan, aile efradımızdan daha aziz biliriz Kur’an’ı.
Kur’an’a düşmanlık edenler bilmeli ki onlar aslında Allah’a, Peygambere, meleklere ve tüm Müslümanlara düşmanlık etmektedir. Nefret ve kinlerinin sonucu olarak dünyada zelil olmuş ve İnşallah diğer dünyada da zilletin en büyüğünü tadacaklardır.
Bu saldırılar, senelerdir söndürülemeyen, önüne geçilemeyen ve gün geçtikçe daha da parlayan Kur’an güneşini söndürme ve önünü kapatma çabasıdır.
Bu saldırılar, basın ve medyasıyla, her türlü hile, entrika, oyun ve tuzaklarla Kur’an sevgisini gönüllerde atamayan zavallıların son çırpınışlarıdır…
Evet, Kur’an’ımıza, mukaddesatımıza, ciğerparelerimize, halkımıza, sokaklarımıza, mekânlarımıza uzanan PKK/BDP’nin necis ellerini ve arkasındaki güç odaklarını iyi biliyoruz! Bu olayların arkasında halkı karşı karşıya getirmek isteyen, Müslümanların mukaddesatlarını çiğneyen, Mecsid-i Aksa’yı işgal eden, Suriye’de müminleri acımasızca katleden, bir avuç çıkarı için beldelerimizi işgal eden, her türlü fesat çalışmalarıyla ülkeleri fitneye boğan, dünyanın her tarafında Müslüman kanı akıtan siyonistler var. Irak, Afganistan, Pakistan’ı işgaliyle “haçlı seferi başlattık!” diyen rezil müşrik zihniyet var!
PKK/BDP ve türevleri birer kukla hükmünde olmadığını, bu olaylardan beri olduğunu, olayların arkasında olmadığını kanıtlamak zorundadır. Bundan sonra bu tür olaylara kesinlikle izin vermeyeceğini açıklamalı ve Müslümanları derinden üzen bu iğrenç olaylarının faillerine arka çıkmamalı!
Müslüman olarak öz nefsimize düşen;
İslam’ın mukaddesatlarına yapılan saldırılara karşı sessiz kalmayalım! Sessiz kalmamız durumunda bu tür saldırıların daha şiddetlisinin geleceğini bilelim.
Öyle ki, aynı kaynaktan beslenen Müslüman yapılar, farklı yaklaşımlarla birbirini suçlamayı artık bırakmalı; o pak ayetlerin ışığında tevhidi birlikteliği sağlamalıdır. Bilmek lazım ki PKK/BDP, sol ve Kemalist zihniyetli düşmana cüret veren, onu Kur’an, Peygamber, kutsallar ve mümin canlara yönelik saldırılarda cesaretlendiren bizlerin tefrika ve ayrılığıdır.
Müslüman camiaların ifrat ve tefrite, fesat ve ayrılığa kaçmadıkça farklı içtihatlarla ortaya çıkan ihtilafını rahmet bilelim, bu farklı yorumları niza sebebi yapmayalım!
Ayrıca çeşitli safsatalarla, yağcılığa kaçan kıvırtmalarla İslam düşmanlarına gülücük dağıtılmamalı, alçakça saldırıları için yumuşayıp prim verilmemelidir!
Müslüman, Müslüman’la kardeş, birlik, cemaat olur. Bizim PKK ve türevleriyle birliğimiz ancak Peygamberimizi tasdik etmeleriyle mümkündür ya da onlarla bir arada yaşamamız İslam’a karşı saygılı davranmalarıyla mümkündür. Yoksa biz Müslümanlar asla fitne, fesat, yıkım, zalimlik ve saldırganlık amaçlı girişimleri kabul etmiyor; Din Allah’ın oluncaya kadar onlarla mücadele edeceğimizi İlan ediyoruz!
Hükümet, her Müslüman’ın hassasiyeti olan Kur’an’a, camilere, halka, Yasin BÖRÜ misali nazenin canlara yönelik son alçakça saldırılar karşısında da gerekli tepkiyi ortaya koymalıdır ve bu işin sağırı kesilmemeli, çözüm sürecini ‘celladına âşık’ insanların psikolojisine düşüp PKK/BDP’yi şımartarak tek muhatap almaktan vazgeçmelidir.
İslam’a yönelik saldırıların Amerika’da, Avustralya’da, israilde, Türkiye’de, Kürdistan’da veya başka bir yerde olması fark etmez. Saldırıyı yapanların Hıristiyan, ateist, siyonist, Hindu, iblisin yavrusu PKK veya sözde Müslüman olması da önemli değildir. Bu tür alçakça saldırıların ve çirkin hilelerin arkasındaki kirli, ikiyüzlü aktörleri tanınmalı. Tepkiler sağduyulu, Müslümanca ve Kur’anî ölçülerle ortaya konulmalıdır.
Kur’an’ımıza, camilerimize, canlarımıza, parti binalarımıza, derneklerimize alçakça saldırıyı yapan zavallılar!
Bilin ki, Kur’an’a, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık kimseye fayda vermemiştir, size de fayda vermeyecektir.
“Tebbet yeda ebileheb’in vetteb!” İlahi hükmünce onların elleri hem bu dünyada kırılacak hem de ahirette kuruyacaktır.
Allah’ın ve Müslümanların öfkesini çeken söz ve davranışlarınıza derhal son verin!
Kur’an’ımıza uzanan necis ellerinizi hemen çekin; çünkü Kur’an’ımıza ancak temizlenenler ve halis niyetle ona yönelenler dokunabilir. Sizin ona dokunma ehliyetiniz yoktur ve Müslümanlar da bu hakkı size vermeyeceklerdir.
Böylesi zavallılara söylenecek en öz söz elbette ki Allah’ın sözü olacaktır. Yüce Rabbimiz Saf Suresi’nde mealen şöyle buyurmaktadır:
“ Onlar/ kâfir ve zalimler Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. O (Allah), müşrikler hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.”
O halde en büyük tepki ve sahiplenme olarak seleflerimizin yaptığı gibi Kur’an’ı okuyacak, öğretecek, anlayacak, koruyacak ve hayatımızın her alanında ahkâmını hayata geçireceğiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.