Kur’an’da Sabiiler

Kur’an’da Sabiiler

Kur’an’da geçen kavramlardan bir tanesi de “Sabii”lerdir. Kelimenin Süryaniceden Arapçaya geçtiğini iddia eden müfessirler olmakla beraber, bu kelime Arapça’da da kullanılmaktadır.

Kur’an’da geçen kavramlardan bir tanesi de “Sabii”lerdir. Kelimenin Süryaniceden Arapçaya geçtiğini iddia eden müfessirler olmakla beraber, bu kelime Arapça’da da kullanılmaktadır. Bu kelime hakkında rivayetlerin çeşitliliği, bu kelimenin Kur’an’da hangi anlamda kullanıldığı ile ilgili müfessirler arasında çeşitli görüş farklılıklarının oluşmasına neden olmuştur. Şüphesiz müfessirlerimizin (Allah Hepsinden razı olsun) bu konu hakkında etraflıca araştırma yapmaları, Kur’an’da geçen her kelimeye addettikleri önem olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Arapça’da kullanılan صبَأَ filinin muzarisi يَصبَأ   masdarı صُبوءًا ‘dir. Kur’an’da geçen صابِئ bu kelimenin ismi failidir. صبَأَ Fiili Arapça’da çocuğun dişlerinin çıkması, güneşin çıkması gibi anlamlarda kullanılsa da, yaygın anlamda kullanıldığı mana “bir dinden çıkıp başka bir dine girme” anlamındaki kullanımıdır. Nitekim Yusuf Suresi 33 ayetinde de bu anlamda kullanılmıştır.[1] Kur’an’da kavram olarak Sabii’lerden söz eden üç ayet vardır. Bu ayetlerden ikisinde[2] Müminler, Yahudiler ve Hristiyanlarla yalnız olarak söz konusu edilmişken, diğer ayette[3] ise bunların yanında müşrikler ve Mecusiler de zikredilmiştir. Müminlerle beraber zikredildikleri ayetlerden bir tanesinin meali şu şekildedir: “Şüphesiz, Mü’minler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiiler’den “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükafat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” Müşrikler ve Mecusilerle beraber zikredildikleri ayette de onlar hakkında şöyle buyrulmuştur: “Şüphesiz, iman edenler, Yahudiler, Sabiîler, Hıristiyanlar, Mecûsiler ve Allah’a ortak koşanlar var ya, Allah kıyamet günü onların aralarında mutlaka hüküm verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.”

Bir yerde iman edenler ve ehli kitapla zikredilmeleri, başka bir yerde ise müşrik kabul edilen gruplarla zikredilmeleri müfessirlerin, Sabiiler hakkındaki görüş farklılıklarının ana mihverini oluşturuyor. Müfessirlerin konu hakkındaki görüşlerini şu şekilde özetleyebiliriz:

*Sabiiler Mecusilerden bir gruptur.
*Meleklere tapanlardır.
*Yıldızlara tapanlardır.
*Güneşe tapan ve günde beş vakit ona namaz kılanlardır.
*Yahudi-Hristiyan karışımı, Allah’ın varlığını kabul eden, Zebur okuyan, meleklere tapan, Ka’be’ye doğru namaz kılanlardır.
*Dinlerinin temelini Hz Nuh’un oluşturduğu kişiler.
*Herhangi bir dine bağlanmayan kimseler.[4]

Peygamber efendimiz (as) zamanında Araplar kendi inandıkları dinden başka bir dini kabul edenlere, kendi dinlerinden çıkıp başka dine girdiler anlamında “Sabii” tabirini kullanıyorlardı. İmam Taberi de Kur’an’da geçen Sâbii lafzının, İslam’da dinden çıkmak anlamına gelen mürted kavramı gibi kişinin kendi dininin dışında bir din edinmesi anlamına geldiğini söyler. Taberi, delil olarak da Arapların bir dinden çıkıp başka bir dine giren kişiye Sâbî ismini vermelerini gösterir. Bunun bir isim olarak mı verildiği yoksa bir sıfat mı olduğu hakkında kesin bir bilgiye ulaşılmadığını da ekler.[5] Bu anlamda, gerek Peygamber efendimiz (s.a.v)’den önce Hanif dini üzerinde olan kişilere, gerekse de Peygamberimiz ve ona inananlara da atalarının dininden çıktılar anlamında “Sabii” denmesinin nedeni de budur. Peygamber efendimiz (s.a.v)’den önce Hanif dinine göre ibadet eden Varaka bin Nevfel’e de Sâbî denmesi aynı sebebe binaendir. İbni Hişam’da geçen bir rivayette Peygamberimizi öldürmeye gidip Müslüman olarak Ka’be avlusuna giren Hz. Ömer için müşriklerin: “Hattab’ın oğlu, bir Sabii suratı ile size geldi” dediklerini nakleder. Yine Buhari’de geçen bir rivayette de Peygamber’i tanıtmaya çalışan bir kadının şu sözlerine yer verilir: “Şu kendisine Sabii denilen adam”

Bazılarının Sabii’lerin Peygamber Efendimiz (as) zamanında yaşayan bir kavim olduğuyla ilgili görüşlerinin aksine, siyer kitaplarında böyle bir bilgiye rastlanılmamıştır. Nitekim Sahabe-i Kiram’ı birçok dili öğrenmeye teşvik eden Peygamber efendimizin, sahabeyi Sabii dilini öğrenmeye teşvik ettiğine dair bir rivayet yoktur. Yine, Yahudi ve Hristiyan gibi ehli kitaptan cizye alındığına dair rivayetler varken, Sabiilerden cizye alındığına dair bir bilgiye sahip değiliz. Sabiilerden cizye alınması Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den sonraki dönemlerde olmuştur.

Fıkhi mezhepler, yukarıda sözünü ettiğimiz ihtilafları göz önünde bulundurarak, Sabiilerin fıkhi statüleri hakkında net bir tavır takınmamış, çekimser davranmışlardır. Bunların Kur’an’da geçtiği şekliyle, ehli kitaptan mı, yoksa müşriklerden mi olduğuyla ilgili net bir cevap verilmemiştir? Hasan-ı Basrî, Sâbiîlerin kadınları ile evlenilemeyeceği ve kestiklerinin yenmeyeceği kanaatindeyken, İmam Ahmed İbni Hambel, Sabiileri, ehli kitaptan kabul etmiştir.[6] Fakihler arasındaki bu ihtilaf, aynı zamanda Kur’an’da geçen Sabiiler ile sonraki zamanlarda Sâbiî diye anılan topluluk arasında ayniyet bulunmadığını da göstermektedir. Çünkü ayniyet kurulmuş olsa idi, Yahudî ve Hıristiyanlar hakkında olduğu gibi onlar hakkında ihtilaf değil, ittifak sağlanır ve bu topluluk Ehl-i Kitap kapsamında değerlendirilirdi. Birçok tefsirde Ehl-i Kitap denildiğinde bu kavram kapsamına sadece Yahudiler ve Hıristiyanlar alındığı bilinen bir gerçektir.[7]

Sözü edilen tüm delilleri inceleyen bazı alimler, Kur’an ayetlerinde kullanılan bu kavramın, Risalet öncesi dönem ve çevrede, herhangi bir biçimde Tevhide inanan bir topluluğa işaret etmek ya da onları ifade etmek için kullanıldığı görüşündedirler. Sabiilere bu ismin veriliş nedeni, yukarıda sözünü ettiğimiz kelimenin sözlük anlamından kaynaklanmaktadır. Çünkü onlar, atalarının dininden sapmış, tevhide dayalı yeni bir dine ya da inanca boyun eğmiş ya da onu izlemiş bulunuyorlardı ve seçtikleri din Yahudilik ya da Hristiyanlık da değildi. Bu isim Peygamber’e ve ona iman edenlere de hemen yapıştırılmıştı. Çünkü herkesçe bilinen, kullanılan bir yakıştırmaydı bu. Onların, diğer dinlere bağlı bulunanlarla birlikte Medeni ayetlerde anılmaları, onlardan bazı bireylerin o zamana kadar kendi dinleri üzerinde kaldıkları ve Peygamber’e tâbi olmadıklarını göstermektedir. Çağdaş müfessirlerden Seyyid Kutup da aynı görüştedir: “Sabiilere gelince onlar, en tercih edilen rivayete göre, bi’setten önce kavimlerinin puta tapmasından hoşlanmayarak, gönüllerine hitap eden ve samimiyetle bağlanabilecekleri bir itikat arayan Araplardır. Bunlar tevhid dinini kabul etmişlerdi ve ilk Haniflerin yani İbrahim (a.s)’ın dini üzere ibadet ediyorlardı. Müşrikler, bu kimselere “Atalarının dininden dönenler” anlamında Sabiiler adını vermişlerdi. Sonradan Müslümanlara Sabii demelerinin sebebi budur“[8]

Sonraki dönemlerde özellikle Irak bölgesinde bu isimle anılan bazı kavimlerin bulunmasının nedeni ise, zaman içinde Arap yarımadasının tamamının İslam’ı seçmesi ile bu kavramın karşılıksız kalmasıdır. Bunu fırsat bilen gayri Müslim unsurlar, durumlarını iyileştirmek ve rahatlamak için bu ismi kullanmayı fırsat olarak değerlendirmişlerdir. Çünkü bu konuda ne İslam’dan önce ne de Efendimiz (as) zamanında bu konuda ikna edici bir delile rastlanmamıştır.

Bu konuda bir anekdotu aktarmakla satırlarıma son vermek istiyorum. Hollanda Avrupa İslam Üniversitesinde, İslam Tarihi dersi veren, Arap bir hocamız vardı. Bir gün bize bir kitap gösterdi. Dedi ki bu kitap Sabiilerin kitabıdır. Bir Sabii verdi bana. Kitap, Arapçaya çevrilmişti. Kitabın ilk suresi Fatiha suresi uzunluğunda ve hemen hemen aynı anlama gelen kelimelerin kullanıldığı bir sureyle başlıyordu.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, Allah’a emanet olun, dualarınızı bekliyorum.

[1] Lissanul Arab

[2] Bakara 62, Enam 69

[3] Hac Suresi 17

[4] Bakara Suresi 62 tefsiri: Taberi, Nesefi, Razi, Ebus Suud, Hazin, Beydavi, Taberi

[5] Taberî, Câmiü’l-beyân, II, 34-35.

[6] İbni Kudame, El-Muğni

[7] AİBÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bahar 2013, Cilt:1, Yıl:1, Sayı:1

[8] Fi Zilalil-Kur’ân, I, 156-157

Mühacid Haksever

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.