Kurban Bayramı

Kurban Bayramı

İslam dininin üzerine bina edildiği 5 temel esasından bi-ri olan Hacc farizası, bu mübarek günlerde yerine getirilmek­tedir.

İslam dininin üzerine bina edildiği 5 temel esasından bi-ri olan Hacc farizası, bu mübarek günlerde yerine getirilmek­tedir. Bu mübarek Zilhicce Ayı’nın, 1’inden 10.gününe kadar olan günlerine "Leyali Aşere" yani ‘on mübarek gece’ denmiş­tir. 10.gün ise Kurban Bayramının ilk günüdür. Peygamberi­miz (sav), bu on günün önemini şöyle belirtmişlerdir: "Salih amellerin Allah’a en fazla sevimli olanı bu on günde yapılan-larıdır. Ondaki her bir günün orucu bir yıllık oruca (sevap yö­nünden) eşittir. Ondaki her gecenin ihyası Kadir Gecesinin ih-yasına eşittir." Başka bir hadisi şerifte de "Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun," buyurmuş-lardır.

Fecr Sûresi 2.ayette de bu on geceye yemin edilmiştir. Peygamberimiz de bu on gecede yapılan amellere 700 misli sevap verileceğini bizlere müjdelemiştir. Öyleyse ilk 9 günün gündüzlerini oruçla, gecelerini Kur’an okuma ve ibadetle ge­çirmeli, çokça istiğfar da bulunup sadakayı çoğaltmalıyız.

Bu on gecenin hemen akabinde, Bayram yapılmasının çeşitli hikmetleri vardır. Hz. Musa (as)’a mikat 30 gün verilip üzerine 10 gün daha eklenmişti. A’raf 142.ayeti kerimede ‘ve ona on gece daha ilave ettik. Böylece Rabbinin tayin ettiği va-kit kırk geceye tamamlandı’ diye buyrulan bu on gece Zilhic-ce’nin 10’uncu gecesidir. Bu sıkıntılı 10 gecenin ardında ba­şarı ve neşeyi ifade etmek üzere Allah’a hamdetmekle bay-ram eda edilir.

Yine Hz. İbrahim’in de Hz.İsmail’i kurban ettiğini rüya-sında görmesi, sonra onu kurban etmek istemesi de aynı günlere tekabül etmiştir. Allah-u Teala kurbanlık bir koç gön­dererek Hz.İsmail’i azad etmiştir. Kurban ise Hz.İbrahim’in sünneti ve fedakârlığın nişanesi olarak devam edegelmiş, ama asıl Hz.İsmail’in kurtuluşunun sevinci ve Allah’a şükrün ifası bu bayramla yerine getirilmiş olmaktadır.

Kurban Bayramının önceki günü yani Arefe Günü’nün de ayrı bir önemi vardır. Zilhicce’nin 9.günü olan bu gün için Peygamberimiz (sav) ‘Arefe gününe hürmet edin. Arefe, Al-lah’ın kıymet verdiği bir gündür,’ buyurmuştur. Hz.Aişe’den ri­vayet edilen bir hadis-i şerifte de ‘Allah hiçbir günde, arefe gü­nündeki kadar kulları ateşten azad etmemiştir. Allah mahluk-larına rahmetiyle yaklaşır ve meleklere karşı onlarla iftihar eder ve ‘Bunlar ne istiyorlar’ der. (İbn-i Abidin)

Yahudinin biri Hz.Ömer’e (ra), "Ey Ömer, siz bir ayet okuyorsunuz ki, o ayet bize inseydi o günü bayram olarak kut-lardık," dedi. O ayet ise Maide Suresinin "Bu gün sizin dinini­zi kemale erdirdim ve size nimetimi tamamladım" mealindeki üçüncü ayetiydi. Bu ayet hicri 10. yılda Veda Haccının arefe günü olan Cuma günü ikindi vakti Peygamberimiz Arafat’ta devesinin üzerinde vakfede iken nazil olmuştu. Hz. Ömer de "Biz o günü ve o gün bu ayetin nazil olduğu yeri biliriz. Cuma günü arefede bulunuyordu," diyerek bu günün bayramımız ol-duğuna işaret etmiştir.

Arefe günü ve bir önceki tevriye gününü oruçla geçir­mek de büyük sevaptır. Ayrıca bazı büyük zatlar arefe günü bin adet ihlas suresinin okunmasını tavsiye etmişlerdir. Zira ihlas suresinin kul borcu hariç tüm günahların affına vesile olacağı söylenmiştir. Ayrıca Arefe günü hacıların vakfede ol-duklarını düşünüp manen onlara dualarla iştirak edilmeli o günde günahlardan uzak durulmalı hatta bu kıymetli günü bayrama hazırlık diye, değişik meşgalelerle uğraşmaktan çok zikir, dua, istiğfarla geçirmeliyiz. Peygamberimiz "duanın fazi­letlisi arefe günü yapılandır," buyurmuştur.

Teşrik Tekbirlerinin Şafiilere göre, arefe günü güneşin batımıyla evde, yolda, camide, her tarafta söylenmesi sün­nettir. Bir kavle göre de Arefe günü sabah namazıyla başlar, 4.gün ikindi vaktine kadar devam eder. Hanefi mezhebince de bu böyledir. İslam Aleminin genelindeki uygulama da bu şekildedir. Hanefilere göre bu tekbirler vacibtir.

Teşrik Tekbirleri şu şekilde getirilir: Allah-u Ekber Al-lah-u Ekber Allah-u Ekber lailahe illallahu Allah-u Ekber, Al-lah-u Ekber ve lillahilhamd

Bayram sabahı, Bayram Namazından önce gusletmek de sünnettir. Güneşin doğumundan sonra kerahet vaktinin çıkmasıyla bayram namazı eda edilir. Ardından bayram hut­besi irad edilir. Bayram namazını cemaatle kılmak efdaldir. Yetişemeyenlerin tek başlarına kılmaları icab eder. Peygam­ber efendimiz, bayram namazını ezansız ve kametsiz kıldır-mıştır.

KURBAN

Allah’ın Adıyla… "(Habibim, ya Muhammed!) Şüphesiz ki biz sana Kevser’i verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! …" (Kevser Suresi: 1-2) "Her ümmet için bir kur­ban ibadeti (ve yeri meşru) kıldık ki, (O’nun) kendilerine rızık olarak verdiği sağmal hayvanlar(dan kurban keserek) üzerine Allah’ın ismini zikretsinler! Çünki sizin ilahınız tek bir ilahtır; öyle ise O’na teslim olun! (Ey Resulüm!) İşte o gönülden bağ-lı olanları müjdele!" (Hacc Suresi: 34) "Onların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır; fakat O’na (sadece) sizin takvanız ula-şacaktır. İşte böylece onları sizin istifadenize verdi ki, sizi hi­dayete erdirdiği için (tekbir getirerek) Allah’ı çokça yüceltesi­niz! (Ey Resulüm!) Artık o iyilik edenleri müjdele!" (Hacc Su­resi: 37)

Peygamber efendimiz (sav) hicretin 2.yılı Sevik Gazve­sinden döndükten sonraki gün (Zilhicce 10.gün) Müslüman­larla namazgaha çıktı. Ezansız ve kametsiz iki rekat namaz kıldırdıktan sonra hutbe okudu. Bu hutbelerinde kurban kes­melerini Müslümanlara emretti. Kendileri de iki kurban kesti.

Hz.Aişe rivayet ediyor: Peygamberimiz buyurdu ki; "Ademoğlu, Kurban Bayramı gününde kan akıtmaktan (kur­ban kesmekten) daha sevimli bir iş ile yüce Allah’a yaklaşmış değildir. Kanını akıttığı hayvan kıyamet günü, boynuzları, ayakları ve kıllarıyla gelecektir. Akan kan, yere düşmeden ön­ce Allah katında yüksek bir makama kavuşur. Onun için gö­nül hoşluğu ile kurbanınızı kesiniz."

Şafilere göre kurban kesmek sünneti müekkededir. Tir­mizide geçen bir hadis-i şerifte "Ben kurbanı kesmekle emro­lundum, fakat sizin için sünnettir," buyrulmuştur. Darekutni’de geçen bir rivayette de "Benim üzerime kurban farz kılındı fa-kat size vacib değildir" buyrulmuştur. Şafilere göre bayram günü ihtiyaçlarından fazla olarak kurban alabilen kimsenin kurban kesmesi sünnettir.

Hanefi mezhebine göre ise kurban kesmek zengin ol­mak şartı ile vacibtir. Zenginlik ölçüsü de şudur: "Zaruri ihtiya­cı dışında 85 gr altın ya da bu bedelde malı olan hür ve mu-kim (yolcu olmayan) her müslümanın kurban kesmesi vacib­tir. Bu konuda ibn-i mace’de geçen hadis delil gösterilmiştir. Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Hali vakti yerinde olduğu halde kurban kesmeyen kişi bizim musallamıza yaklaşma-sın."

KURBANIN KESİMİ

En faziletli olan, kurban sahibinin kurbanı kesmesidir. Onun yerine başkası da kesebilir. Şafiiler:

Ey Allah’ım! Bu sendendir ve bunu kendin için benden kabul buyur, diye dua edip Bismillahi Allah-u Ekber diyerek hayvanı boğazlarlar. Besmele getirmek sünnettir. Getirilmez­se de eti haram olmaz. Hanefilerce besmelenin getirilmesi vacibtir. Kasten getirilmezse hayvanın eti haram olur. Hanefi­ler kurbanı keserken:

«De ki: "Hiç şüphesiz benim namazım da ibadetlerim de hayatım ve ölümüm de alemlerin Rabbi olan Allah içindir!" (En’am S: 162)» ayeti celilesini okur, Bismillahi Allah-u Ekber di­yerek hayvanı keserler. Hayvan kesilmeden kıbleye çevrilir ve salavatlar da getirilir.

Kurban, Bayram namazından sonra 4.gün güneş batı-mına kadar kesilmelidir. Bu vakitler dışında kesilirse kurban olmaz. Sadaka hükmüne geçer. Hanefi mezhebinde ise 3.gün güneş batımına kadar kesilmesi gerekir. En faziletlisi ilk günde kesmektir.

Kurbanlık hayvan 1 yaşındaki koyun, 2 yaşındaki keçi veya inek-sığır, 5 yaşındaki develerdir. Bir yaşını doldurma-mışsa da süt dişi düşürmüş veya semizlenmiş koyun da kur­ban olur. Hanefi mezhebince keçinin 2 yaşını doldurmuş ol­ması şartı yoktur. Ayrıca ceylan, tavuk vb. hayvanlar kurban olmazlar. Kurban, eti azaltan kusurlardan, hali olması gerekir. Kör, topal, uyuzlu, çok az otlayan, çok hasta, kulağı, kuyruğu, memesi, dili veya bunların çoğu kesik olan, dişleri dökülmüş olan hayvan kurban olmaz.

Hastalığı az, gece görmeyen, kulağı delik, boynuzsuz veya boynuzu kırık, yaratılıştan memesi olmayan hayvanın kurban olmasında bir beis yoktur.

Kurbanın etinin tümünü dağıtmak en faziletli olandır. Tabi teberrüken bu kurbandan biraz yemek sünnettir. Eğer tümü dağıtılmazsa yarısının dağıtılması veya üçte birinin yenilip üçte birinin hediye edilmesi, diğer birinin de tasadduk edilmesi uygun olandır. Kurbanın satılması caiz değildir. Veya derinin kasaba verilmesi de uygun değildir. Onu da ya tasadduk eder ya da kullanmak için edinir.

Kurban vekalet verilerek de kesilebilir. Vekalet bizzat verilebileceği gibi mektup, telefon vs. vasıtalarla da verilebilir.

Bir kurbanın kesilmesinin sevabından, kestirene kadar; kesen, besleyen, alan-satan, etini pişiren ve yiyen de his­sedar olur. Yenildiğinde söylenen elhamdulillah da bütün his-sedarların hanesine sevap olarak yazılır.

Rabbimizden dileğimiz o ki, Müslümanların kesmiş ol­dukları kurbanlarını kendisi için kabul buyursun. Bu vesileyle de tüm kardeşlerimizin Kurban Bayramlarını tebrik eder hayır dualarını bekleriz.

İnzar Dergisi

KAYNAK:

–İbn-i Abidin, Fetavayı Hindiye, Kifayetül Ahyar, Minhac

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.