Kürdlerin Kudüs Derdi

Menfi milliyetçilikten Allah’a sığınmak gerekir. Müslümanların başına örülen çorapların en büyük müsebbibi, bahsettiğimiz milliyetçilik türüdür.

Hâlihazırda halkları Müslüman olan devletlerin öncelikleri, kendi çıkarları değil de İslam olsaydı, herhâlde içinde bulunduğumuz hal bir başka olurdu. Ulusunu veya krallıklarını öne alan mevcut sistemlerin arasında güme giden kutsallarımız, ayaklar altında heba olmaktadır.

Ulusalcı Kürdlerin geldiği nokta, tam da bahsettiğimiz nemelazımcılık milliyetçiliğidir. Bu anlamda Kudüs diye bir dert ile dertlenmek ulusal çıkarların önündeki en önemli engeldir. Onlara göre; ABD devasa küresel bir güçtür ve işgalci israil’in en büyük destekçisidir. Eğer Kürdler bazı haklar elde etmek istiyorlarsa, amaçlarını bu iki güce rağmen gerçekleştiremezler. ABD ve işgalci israil’e yaklaşmak, ulusal çıkarlar için mecburi bir tercihtir.

Belirtilen fikriyat çerçevesinde, 1984’ten bu yana geliştirilen ulusalcı uygulamalar, kadim Kürd geleneklerini çok, hem de çok aşındırdı. Örneğin; zalime karşı durma; mazlumun yanında kendisini de feda etme; Müslümanlar hatalı olsa dahi, gayrimüslimlerle işbirliği içinde olmama gibi meziyetleri bir bir yok oluyor.

Kürdler, diğer Müslüman kavimlere nazaran milliyetçilik ile daha geç tanıştılar. Birinci Dünya Savaşından sonra herkes kendi ulusunun derdi ile dertlenirken, Şeyh Said İslami bir devlet için mücadele veriyordu.

Kürd coğrafyası Arap, Türk ve Farsların ulusal devletleri arasında paylaştırılırken, bunlardan hiçbiri mevcut duruma itiraz edip, kardeşleri olan Kürdlerin hak ve hukuklarını gündeme getirme erdemini göstermediler. Onlar fiili durumdan ulusal çıkarlar devşirme derdindeydiler.

Bütün bu uygulamalar, ulusalcılık belasının Kürdler arasında da yayılmasına sebep oldu. Süreç içinde Kürdlerin ulusalcıları, İslam’ı bir yük gibi görüp, ancak bu ağırlığı atarak ulusal çıkarlar elde edebilecekleri kanaatine vardılar.

Ulusalcı Türk, Arap ve Farsların yanlış uygulamalarının neticesi olan ulusalcı Kürdler, bu nedenle Kudüs davasından, cedleri olan Selahaddin’den, hatta Mekke-Medine’den ve dahi Ramazan ve Kurban bayramları gibi diğer İslami şiarların hepsinden hazzetmezler.

Onlara göre; Kudüs’ten önce kendi dertleriyle dertlenmek gerekir. Yine onlara göre Selahaddin, Kudüs’ten önce kendi ulusunun çıkarlarını düşünseydi, 5 adet Kürdistan kurabilirdi.

Onun için geçen Pazar günü Diyarbakır İstasyon Meydanında toplanan ve öncelikleri Kudüs olan Müslümanları görünce, tırnaklarını ısırmaya başladılar. Şahsi menfaatlerini bir kenara koyup, İslami davayı sırtlanan ve bu yükü mukaddes görenlerin, İstasyon Meydanındaki tepkileri, bu nedenle İstanbul, Sakarya veya farklı bir yerdeki mitinglerden daha bir anlamlıydı.

Kanaatimce Selahaddin’in duruşu ve Şeyh Said’in davası ile kuşanmışların varlığı İslam için çok çok değerlidir. Devletsiz, kuvvetsiz, imkânsız olanların Kudüs’e sahip çıkmaları; devleti, kuvveti ve imkânı olanlara örneklik teşkil etmesi açısından önemsenmelidir.

Bunca manipülasyona, genleri ile oynanmasına ve tatmin edilmeyen bir sürü ulusal duyguları olmalarına rağmen, Kürdlerin hala Kudüs diye bir dert ile meydanlarda olmaları, ancak ve ancak güçlü bir İslami yapıya sahip olmaları ile açıklanabilir.

israil diye yasadışı bir terör çetesi kurulduğunda, onları ilk tanıyanların ulusalcılar olduğunu herkes biliyor. Halihazırda şahsi menfaatleri için Filistinlileri buruşuk bir mendil gibi çöpe atan Arap şeyh, prens ve krallarını da herkes tanıyor.

Selahaddin de kendi zamanındaki menfaatçi, ihanetçi beylerle çok uğraştı. Kudüs davası etrafında birlik sağlayabilmek için çok ter döktü. Bu birliktelik, aynı zamanda ümmet diye bir kavramın ihyası anlamına geldiği için çok yüce bir gayeydi.

Bu gün dahi Kudüs’ün etrafında aynı birliktelik, benzer yüce bir ruh ile sağlanabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.