Meryem BAŞAK
Küreselleşen Tesettür Düşmanlığı
Müslüman kadın için bir itikat meselesi olan tesettür aynı zamanda kültür ve kimliğidir. İnancıyla ve inancının gereği olan tesettürüyle saygıyı hak ederken, yoğun bir dışlanma ve ahlaksızca yasaklarla engellenmeye çalışılmaktadır. Tesettür, İslam’dan neşet eden büyük bir değer olmasına rağmen Batının din haline getirdiği liberal kültürde yerilmekte ve terörizmle eşdeğer tutulmaktadır.
İslam’ın birçok değeri gibi tesettür de emperyalist ve siyonist cephenin hedefleri arasındadır. Söz konusu cephe İslam’ın mukaddesatına hakaret içeren karikatür, film ve kültürel etkinliklerle İslam’a saldırılarını her geçen gün yoğunlaştırmaktadır. İslami sembollere saldırırken, tesettürleriyle İslami bir sembol görünümündeki Müslüman kadınlardan büyük rahatsızlık duymakta, tesettürü hedef tahtasına oturtmalarına yol açmaktadır. Ülkemizde bir asırdan fazladır devam eden Batı taklitçiliği neticesinde yönetime gelenler dolaylı ya da doğrudan tesettürle mücadele etmiş, yasaklarla engellemeye çalışmışlar.
İslam’a düşmanlığın gereği olarak Batıda tesettür düşmanlığı her geçen gün artmaktadır. Kimi ülkelerde tesettüre karşı yapılan çirkin propagandalar kin ve nefreti halka kadar indirgemektedir. Bu kin ve nefret Mısırlı Merve Şerbini’nin 2009 yılında bir Alman vatandaşının saldırısına uğramasına yol açmıştı. Tesettüründen dolayı Merve Şerbini’ye “terörist” deyip hakaret eden Alman, zor kullanarak üzerindeki tesettürü çıkarmaya çalışır. Olay mahkemeye nakledilir. Sanık, polislerin ve mahkeme heyetinin önünde 18 bıçak darbesiyle Merve Şerbini’yi şehid eder. Hiçbir müdahalede bulunmayan polis olayı seyreder. Ancak kocasının eşini korumak için ortaya atılması üzerine silahına davranıp Merve Şerbini’nin eşini yaralar.
Emperyalizmin ve siyonizmin tesettür düşmanlığı sınırları aşmış, tasallutlarının bulunduğu alanlarda faal hale getirilmiştir. Kanada’da yaşanan ilginç bir olay bu gerçeği gözler önüne sermektedir. Lübnanlı babadan ve İtalyan anneden olan Esmahan Mansur, Kanada’nın Otava eyaletinde dünyaya gelir. Küçük yaşta tesettüre bürünür. Nepan kız futbol takımının en iyi oyuncularındandır. Henüz yaşı 11’dir. Tesettüründen dolayı Quoboc eyaletinde düzenlenen müsabakalardan men edilir. Tesettürüyle futbolun güvenlik şartlarına uymadığı söylenir. Engellemenin yapıldığı sıralarda Bahreynli Rukiye el Ghasra isimli Müslüman kadın 100 ve 200 metrelik koşu yarışmasında bir bronz ve bir de altın madalya kazanmıştı. Yaptığı açıklamada ise tesettürün kendisini rakiplerinin gerisinde bırakma bir yana, onları geride bırakmasına yardım ettiğini ve süratini arttırdığını söylüyordu.
Emperyalist ve siyonist mahfillerden beslenen kimi Batı medyası, “Bütün Müslümanlar terörist değil, ancak bütün teröristler Müslümandır” sloganıyla İslami değerlerle, özellikle de tesettürle mücadele zemini oluşturmaya çalışmaktadır. Bu propaganda çoğu zaman Batı medyasının ilk haberleri arasında yer almaktadır. Bunun üzerine harekete geçen İtalya parlamentosu, Müslüman kadınların tesettürünü suç sayıp kadınların dışarıda peçe takmalarını yasakladı. Aynı şekilde Fransa, 2004 yılında devlet okullarında tesettürü yasakladı. 16 yaşlarından küçük 30 öğrenci tesettürlü oldukları için okullarından kovuldular. Elbette Almanya’nın bunlardan geri kalması düşünülemezdi. Bu ülkenin 11 eyaletinde öğrencilerin tesettürleriyle okullara gitmeleri yasaklandı.
İnsan hakları ve özgürlükleri teraneleriyle başımızı döndüren Avrupa ülkelerinde tesettür düşmanlığı işlenirken ve yasaklarla önü alınmaya çalışılırken, emperyalizmin piri İngiltere bundan geri kalamazdı. Tesettür düşmanlığını yoğun şekilde işleyen İngiliz gazeteleri şöyle bir habere yer veriyorlardı: “Londra’da polislik yapan Müslüman bir kadın emniyet müdürüne el vermediği için polislikten atıldı. Bu Müslüman kadın, tören başlamadan önce durumunu ilgili makamlara iletmiş, ancak amirinin şiddetli tepkisiyle karşılaşmıştı. Üzerinde tesettürü olduğu halde merasime katılmıştı. El vermemesinin nedeni sorulunca, çalışma ile ilgili görevini itikadına tercih etmeyeceğini söyledi”
Maalesef gelişmeler bunlarla sınırlı kalmamaktadır. Emperyalist ve siyonistlerin nüfuz ettiği her yerde aynı sorun yaşanmaktadır. Özellikle halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu Türkiye, Tunus ve Fas gibi ülkelerde tesettürlü Müslümanlar küçük düşürülmekte ve yasaklarla engellenmeye çalışılmaktadır. Halkının % 98’i Müslüman olan Tunus’ta Türkiye gibi kız çocuklarının örtüleriyle okula gitmeleri yasaktır. Ancak Tunus halkının dili Arapça olduğundan tesettür ayeti olarak da adlandırılan Nur Suresi 31. Ayetinin genç nesillerde ifrata yol açacağı ileri sürülerek okulların eğitim programlarından çıkarılmıştı.
En son bu hafta Fransa’nın Limoges bölgesinde 38 yaşındaki Leyla adlı bayan öğretmen, başörtüsü taktığı için işinden kovuldu.
Fransa’da tesettürün yasaklanmasının sebebini Amerika ve Siyonistlerin dünyada yürüttükleri İslam aleyhindeki propagandalara dayandıran Fransız düşünürlerden merhum Roger Garaudy şunları dile getirmektedir: “Kadınların tesettürlerinin yasaklanması demokratik olmayan bir tutumdur. Zira tesettür İslam’ın bir şartı olup Müslüman kadınlar örtünmeyi dini gereklerden saymaktadır. Bunun sosyal ve kanuni olarak da bir sorunu yoktur”
Türkiye’de başından beri İslami değerlere, özellikle de tesettüre getirilen yasaklar, Batılıları taklitten, İslam’a karşı her alanda mücadele eden emperyalist ve siyonistlerin nüfuzundan kaynaklanmaktadır. Ancak, kendileri de tesettür mağduru olan bugünkü yöneticiler Müslüman halkın beklentilerini karşılayıp, özellikle de tesettürü serbest bırakmaları gerekirken, okullarda başörtüsü yasağını kanunlaştırmaları, emperyalist ve siyonistlerin nüfuzunun ulaştığı boyutları göstermektedir. Tesettürü serbest bırakacak kadar irade taşımayanlar hiçbir şekilde iktidar olamazlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.