Edip AKAR
Kürt Sorununa “ekonomik” çözüm
Bazı yatırım projeleri açıklanıyor. Halka yansıyan henüz kalıcı bir gelişme olmasa da bunların düşünülüyor, planlanıyor olması güzel. Çünkü yatırımın zaten az olduğu; parayı bulanın Batıya göçtüğü bir bölgeden bahsediyoruz. Diğer yandan ticaret alanları olan ülkelerden Irak ile ticaret özellikle İŞİD tehlikesiyle ciddi sıkıntılara maruz kaldı. Zaten Suriye ile sınır kapıları 3-4 yıldır kapalı. Yine yatırımcıyı adeta ikinci bir vergiye maruz bırakan bir örgüt var. Bütün bunların üstüne son 10 aydır bölgedeki çatışmalı süreç de eklenince; bölge ekonomik olarak ciddi bir darboğaza girdi.
Operasyonların yapıldığı yerlerdeki halk, çevreden gelecek yardımlara muhtaç kalmış durumda. Evet, devlet kendi ülkesinde mülteci durumuna düşmüş halka bazı yardımlar yapıyor ama bunlar yetersiz. Hatta sadece devlet değil İslamî sivil toplum da var gücüyle gayret ediyor. İnsanlarımız imkânlarını, ekmeklerini, evlerini paylaşıyor. Ama nereye kadar? Şırnak ve Nusaybin'de 100 günü aşan sokağa çıkma yasağı var. Dahası yasak bitse bile devasa bir yıkım var. Nitekim yasağın bittiği Cizre, Sur veya Silopi'de yaşamın düzene girdiğini kim iddia edebilir?
Doğrusu Güneydoğu'ya yatırım yapılacak olması, gençlere iş imkânlarının sağlanması sevindirici ancak yapılması gereken halkı ve özellikle de gençleri PKK belasından kurtarmak olmalıdır. Öncelikle de örgütün argümanları ortadan kaldırılmalı ve devletin bölgeye-Kürtlere bakışı değişmelidir. Hatırlarsanız eski Başbakan, Mardin'de bir “master plan” açıklamıştı. İnsan odaklı devlet anlayışı oluşturulacak. Yeni anayasa hazırlanacak. İstişare makamları kurulacak. Sivil toplum kuruluşları muhatap alınacak. Denmişti. Ama buna dair somut adımlar göremiyoruz.
Diğer yandan örgüte katılımın da iyi irdelenmesi lazımdır. Birkaç gün önce öldürülen bir gencin haberi vardı ki bunun dedesi haftalarca Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde eylem yapmıştı. Sonra zabıtalar o aileleri tartakladı, Demirtaş MİT'ten para almakla itham etti. Devlet de sahip çıkmayınca aileler gündemden düştü, dağıldı ve maalesef gelecek kara haberleri beklemeye başladı. İşte o dedenin torunu gibi çocuk yaşta dağa kaldırılan çok genç var. Açıkçası buna engel olmayan yetkililer sorumludur bundan.
Israrla ekonomik projelerle bu iş bitmez diyoruz. Ama madem devletin aklı ekonomiye bu kadar çalışıyor. Örgütün ekonomik kaynaklarının da kurutulmasına kafa yormaları lazım... İkide bir belediye giderlerinden falan bahsediliyor ama sanırım bu beyanlar da efelik veya gaz almadan başka bir şey değil. Çünkü aylardır bu hikâye dillerdedir.
PKK'nin önemli gelir kaynaklarından biri de uyuşturucudur. Bazı örgüt veya çeteler vardır ki uyuşturucuyu birinden alıp başka birine satmaktan para kazanır. Ancak PKK, uyuşturucunun üretiminden taşınmasına; piyasaya sürülmesinden kullanıcıya ulaştırılmasına kadar her aşamasından kazanır. Hatta başka pazarlamacıların saf dışı edilmesi dâhil tüm alanlarda da etkindir. Takip edenler bilir: Bir ara bazı kahveler PKK'li gençlerce basılmış, güya uyuşturucu baskını yapılmıştı. Hâlbuki yapılan; “benim bölgemde iş yapamazsın” operasyonuydu.
Diğer yandan örgütün halktan ve özellikle de iş adamlarından aldığı haraçlar ciddi bir sorundur. Bu sorun ancak halkın sırtını dayayabileceği, güvenebileceği bir kalesi olduğunda çözülebilir.
Bu bölge insanı ekonomik, kültürel ve siyasal olarak mağdurdur. Rejim tarafından mağdur edilmiştir. Örgüt tarafından mağdur edilmiştir. Ardından çözüm adına hükümet tarafından örgütün kucağına itilerek mağdur edilmiştir. Ve bu halk hala iki ateş arasındadır. Bu halkın yarası sadece ekonomik değildir ki ekonomik tedbirlerle sorun hallolsun. Devlet yüz yıllık bir sorunu rejimin temellerine dokunmadan -bir nevi ucuza- çözmeye çalışıyor. Ama bu mümkün değil. Siyasal çözümler geliştirilmedikçe her çözüm aspirin olmaktan öteye geçemez. “Siyasi hayatınıza mal olsa bile “ çare budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.