M. Müfit YARAY
Kurtlar puslu havayı sever
Kürtler açısından yakın tarihimizin en acı yılları hiç şüphesiz 1990’lı yıllardır. Cumhuriyet Türkiye’sinin en çok faili meçhul olayı bu yıllarda yaşanmıştır. 1990’ların başından 2000’ne kadar, bölgede bu çatışmalardan bir şekilde zarar görmeyen, canı yanmayan, bir yakınını kurban vermeyen hiç bir Kürt yok gibidir. Kanlı çatışmalar, yüzlerce insanın ölümüne, yüzlercesinin de yaralanmasına, On binlercesinin cezaevlerine düşmesine ve yüz binlerce Anne-babanın, eş ve evladın, yakın ve dostun yıllarca gözyaşı dökmesine neden olmuştur. Birçok Kürt ailesi o yıllardan doğan mağduriyetleri hala yaşamaya devam ediyor. Dul kalmış bayanlar, babasız kalan evlatlar, çocuklarının cezaevlerinden çıkmasını bekleyen Anne babalar bu gün hala yürekleri burkan kanlı gözyaşlarını akıtmaya, kayıplarının üzerine ağıtlar yakmaya devam ediyorlar.
Gerçekten Kürt olup da Kürtlerin bu acılarından haberdar olan hiçbir Kürdün o acıların tekrarlanmasını isteyebileceğini hiçbir akıl kabul etmez. Kürtlerin birbirleri ile olan çatışmalarından, Kürtlerin düşmanlarının faydalanacağını bilmeyen hiçbir Kürt aydını da yoktur. Ama bütün bunlara rağmen bu günlerde sanki o eski kirli senaryolu filim Kürdistan’da tekrar oynanmak isteniyor.
Fırat’ın doğusu ile Fırat’ın batısında örgütlenen ve bugüne kadar ancak batıda % 20-30 oranında deşifre edilebilen Ergenekon gibi derin yapılanmaların, Fırat’ın doğusundaki kolunun ise hiçbir şekilde peşine düşülmemiş ve deşifre edilmeye çalışılmamıştır. Hal böyle olunca da bu derin örgütlerin kirli ilişkiler ağı da ortaya çıkarılmamıştır. Öyle anlaşılıyor ki bu derin devlet doğu ve Güneydoğudaki faaliyetlerine hiç ara vermeden devam etmiştir.
Kimi lokal gerilimleri saymazsak 1990’lı yılların sonundan itibaren yaklaşık 15 senedir biten PKK-Hizbullah çatışması, öyle görülüyor ki son bir iki yıldır tekrar başlatılmak isteniyor. Bunu görmemek için aptal olmak gerekiyor. Kürtlerden rahatsız olan derin devlet anlaşılan umudunu yine Kürtlerin kendi aralarında yapacakları savaşlara bağlamış. Bu nedenle derin devlet sürekli olarak Pkk-Hizbullah çatışmasını tekrar başlatabilecek provaktif olaylar geliştirmektedir. Urfa Suruç’ta HÜDA PAR’lıların polisi suçüstü yakalamasından sonra Bdp’lilerin de Silvan’da Bdp ile HÜDA PAR arasında çatışma çıkarmaya yönelik provakasiyon girişiminde bulunan 2 uzman çavuş ve 1 öğretmeni suçüstü yakalamaları görebilen tüm Kürtlere derin devletin iş başında olduğunu ispatlıyor. Bütün bunlara rağmen Malesef Pkk/Bdp tutum ve hareketleriyle vahşi kurtların kirli oyunlarını sergileyeceği puslu bir hava oluşturmaya devam ediyor. Pkk/Bdp’liler 2010’dan bu yana Mustazaf’lara yakınlığı ile bilinen 200 den fazla derneğe fiili saldırıda bulunmuştur. 2011 yılında Mustazaf-Der Yüksekova Şube Başkanı Übeydullah Durna PKK tarafından Hakkâri Yüksekova da öldürülmüştür.
Son iki-üç ayda ise Pkk/Bdp yandaşları HÜDA PAR’ın üyelerine, seçim araçlarına ve seçim bürolarına 100’ün üzerinde saldırı yapmıştır. İşte bütün bu saldırılar yavaş yavaş bölgede derin güçlerin arzuladığı karanlık ve sisli bir hava oluşturmaktadır. Derin yapıların böyle karanlık ortamlardan yararlanmak isteyeceği de bir gerçek. Ancak PKK/BDP bütün bunlara rağmen derin devletin ekmeğine yağ sürercesine saldırılarını artırarak devam ettiriyor. En son 9 Mart’ta Van’da bayanları dövüp hastanelik edecek kadar ilerlettiler işi. Yine 15 Mart’ta HÜDA PAR seçim otobüsünün Cizre’de Bdp’lilerce taşlanması ve bir gün sonra 16 Mart’ta HÜDA PAR Diyarbakır Mitingine katılmak isteyenlerin Diyarbakır Fiskaya mevkinde taşlanması tansiyonu iyice artırmış durumda.
BDP’liler eğer gerçekten Kürt halkını seviyorlarsa ve Kürt halkının eski acıları tekrar yaşamasını istemiyorlarsa acilen bu saldırılarla bir alakalarının olmadığını ilan ederek suçluların bulunması için gerekli girişimlerde bulunmalıdırlar. Oysaki Bdp’liler her olay karşısında ya susmaktadırlar veya saldırıyı yapanların suçsuz olduğu şeklinde akla ziyan açıklamalar yapmaktadırlar.
16 Mart Pazar günü HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Diyarbakır mitingine katılan coşkulu kalabalığın huzurunda, partilerine yönelen saldırılar karşısında sabrettiklerini belirterek Bdp’lileri sert bir şekilde uyardı ve şöyle dedi: “… Biz de sıra sıra gençlerimizi dizip sizi taşlatabiliriz. Sizleri miting meydanlarına sokturmayabiliriz, sizlere miting yaptırmayabiliriz. Sizleri sokağa çıkarttırmayabiliriz.”
Yapıcıoğlu’nun bu açıklamayı yapma ihtiyacı duyması aynı zamanda bölgede derin güçlerin oluşturmaya çalıştığı sisli havanın da yavaş yavaş oluşmaya başladığını gösteriyor. Bölgede yeniden başlayacak bir Pkk-Hizbullah çatışması kime yarar sağlar?
Böyle bir çatışmanın ne Pkk’ ye, ne Hizbullah’a ne de hiçbir Kürde bir fayda getirmeyeceği herkes tarafından dile getirilen bir hakikat. Pkk ve Hizbullah’ın savaşarak birbirlerini bitiremeyecekleri gerçeği bölgede her kesin bildiği ve 90’lı yıllarda acı tecrübelerle anlaşılan kesin bir hakikattir. Öyleyse Kürt halkının selamet ve huzuru için acilen;
1. BDP ve HÜDA PAR, her iki tarafa yapılan kirli saldırıların gerçek faillerini ortaya çıkarmak üzere ortak çalışacak bir komisyon oluşturmalıdırlar.
2. Her iki taraf da serbest ve adil seçimlerin yapılabilmesi için gerekli tedbirleri almalı ve seçim sonrası Kürt halkın tercihlerine razı olmalıdır.
Aksi takdir de yaşanacak bir çatışma başta Kürtler olmak üzere bütün Türkiye’ye yeni ölümler, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmeyecektir. Allah Kürt halkına tekrar o acı günleri yaşatmasın, selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.