M. Emin ÖZMEN
Kuş sesleri
Cıvıl cıvıl kuş sesleri ile uyanıyorum. Muhabbet kuşlarının sesini andıran, ara ara baykuşların eşlik ettiği serçe ve cümle kuş korosunun oluşturduğu ses ahengi ile uyanmak, güneşin doğuşunu beklemek, huzurla abdest alıp namaz kılmak, insana ayrı bir haz veriyor.
Bu kadar huzurun, bulunduğumuz İslam coğrafyasında olmayacağı aşikâr.
Efendim, şuan Almanya'dayım. Misafiri olduğum evin botanik bahçesini andıran bahçesinde, içinde balıkların yüzdüğü havuz başında kahvaltı yapıp, tefekkür ediyorum. Şairin "Nizam köpürüyor med vakti deniz" dediği gibi Almanya'nın bütün coğrafyasında nizam köpürüyor. Caddeler, sokaklar, ağaçlar, ormanlık alanlar, nehirler, yüzen balık ve ördekler, trafik, çalışan insanlar, gidip gelen trenler, gökyüzündeki uçaklar, kısacası her şey intizamlı.
Mihmandarlarımın beni götürdüğü nehir kenarının yüzeyine yakın süzülen balıklar, havadan inip nehir yüzeyine konan ördekler, sağda solda çiçeklere konan kelebekler insana ayrı bir huzur veriyor.
Bu dünyada bir sinema filmini seyretmek için bile para vermek gerektiğine göre, Almanya'daki bunca güzelliklerin bir bedeli olsa gerek.
Aman Allah'ım..!
Sarı saçlı, mavi gözlü Alman çocuklarının muhteşem parklarda oynanabilmesi için ödenen bedel, Aylan'ın denize vurmuş bedeni olmasın? Otobüs bekleyen gençlerin, bu arada gitar çalıp şarkı söyleyerek eğlenmelerinin bedeli, hayatlarının baharında toprağa düşen Suriyeli gençlerin nazenin bedenleri olmasın? Keçi sakallı, pis bıyıklı golf oynayan Alman erkeklerinin eğlence bedeli batının silahları ile birbirini yok etmeye çalışan Ortadoğu'nun halkları olmasın? Batı'daki bir şişe şarabın karşılığı, Doğu´daki bir şişe kan olmasın?
Cezayirli, Mısırlı, Yemenli, Iraklı, Suriyeli, Libyalı on Müslümanın hayatının bedeli bir varil petrol değerinde dahi değildir. Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da, Amerika'da; George, Hans, Helga, Maria gibilerinin mutlu, huzurlu bir hayat yaşamalarının bedeli Ahmet, Mehmet, Ali, Zeynep, Ayşelerin oluk oluk akan kanlarıdır.
Batı'da bulunan sanayi tesislerinin harıl harıl çalışması, Doğu´da bulunan petrol yataklarına bağlıdır. Petrolümüze karşılık bize ödenen bedel maalesef para değil, birbirimizi katl ettiğimiz silahlardır. Üç beş kral, sultan, devlet başkanının rahatı için koca ümmetin heder edildiği şu zamanda yaşamak, insanı kıyamete muhtaç eder hale getirmektedir.
Bu, Almanya´ya ikinci gelişimdir. Gelmeden önce insan bir sanayi ülkesi tahayyül etmektedir. Nitekim öyledir. Ancak Almanlar çevrelerini korumuşlar. Gelip görenler bilirler ki Avrupa coğrafyası bir açık hava parkı şeklindedir. İkinci dünya savaşından sonra ‘akıllarını başlarına devşiren' Avrupa insanı, insan kanının akıtılmasını kendi coğrafyaları dışına taşımayı bilmişlerdir.
İnşallah biz de bu oyunu bertaraf etmeyi bir gün öğreneceğiz ve kanın durması için çalışacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.