Abdullah KAVAN
Libya denkleminde Türkiye ve Rusya’nın rolü
Bu günlerde çok konuşulan Libya’nın akıbeti endişeler doğuruyor. Çünkü Libya’da çatışma sürecine birçok tarafın dâhil olması, Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinde hâkimiyet savaşı olarak yorumlansa da yakın coğrafyamızın geleceği açısından konuyu sadece petrol çıkarına dayandıramayız. Buradan doğabilecek karmaşanın hangi ülkeleri tehdit altına alacağını kimse tahmin edemez. Onun için Türkiye ve Rusya’nın öncülük ettiği ateşkes anlaşması süreci birçok ülkeyi yakından ilgilendirmektedir.
Libya’yı ve diğer Kuzey Afrika ülkelerini doğrudan etkileyebilecek, hatta Libya’da iç çatışmanın körüklenmesiyle Doğu Akdeniz’in imkânları, Batı sömürüsüne yeni bir kapı açacaktır. Bunun için özelde Libya’yı, geniş perspektifte Tunus ve Cezayir’i de farklı bir düzleme taşıma ihtimalini çok daha geniş açıdan görmek gerekir.
Suriye’de ilişkileri sıklaşan Rusya ve Türkiye bu konuda anlaşabilirlerse Libya’da yaşanan çatışmaların durdurulma ihtimali çok yüksektir. Libya özelinde bugün için en önemli tehlike; devletlerin Libya’da da Suriye gibi önce vekâlet, sonra direk olarak savaşlarını sürdürmeleri olacaktır. Bunun içindir ki Türkiye ve Rusya’nın 12 Ocak gece yarısından başlamak üzere yaptığı ateşkes çağrısı önem kazanıyor.
Görünen o ki ateşkesin bittiği yönünde çıkan haberlerin sahaya yansımadığının gerçekliğidir. Sahada ateşkesin bittiğine yönelik haberler doğru görünmüyor. Çünkü arazide bunun karşılığı şu an yok. Böylesi hassas bir denklemde geçtiğimiz Pazartesi günü, Moskova’da saatler süren müzakerelerin ardından, olumlu bir atmosferin oluştuğu düşünülürken, ertesi sabaha Hafter’in anlaşmayı imzalamadan Rusya’yı terk ettiği herkesi şaşırttı.
Hafter’in masadan kaçma hamlesinin farklı denklemlerinden söz edilebilir ancak anlaşmanın sadece Hafter’le ilgili değil diğer bazı devletlerin hoşuna gitmediği ve onların yönlendirmesiyle hareket ettiği görünüyor. Hafter’in Moskova’da tam da bir anlaşma çıkacak denilen noktada “sabaha kadar süre istemesi” üzerine o gece kiminle görüştü de masadan kaçtı sorusunu akıllara getiriyor.
Hafter’i Moskova’da masayı terk etmeye zorlayan aktör kim ya da kimler idi? Bu hamleyi yapan ülkenin BAE olduğu yönünde bir kanaat olduğunu söyleyebilirim. Zira Hafter karşıtı Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri’den, “Libya’da ateşkese Birleşik Arap Emirlikleri engel oldu” şeklinde bir açıklaması da olmuştu. Şu anda da Hafter’e en fazla silah desteği veren ülkenin Birleşik Arap Emirlikleri olduğu biliniyor.
Sonuç olarak; Libya’daki çözüm ne olursa olsun adres masa olmalıdır. Yoksa ikinci bir Suriye’ye doğru gidilebilir. Hem Libya için hem de bölge ülkeleri için tek çözüm masa olmalıdır. Özellikle Türkiye ve Rusya, Libya’da taraflar arasındaki sorunu müzakereler yoluyla çözüme kavuşturma iradelerini korumaları iyi bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Bunun içindir ki gözler 19 Ocak’ta yapılacak olan Berlin zirvesine taşınmış durumda. Oradan bir sonuç çıkar mı? Bilinmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.