Mahkeme kararlarını eleştirmek herkesin en doğal hakkıdır
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Prof. Dr. Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararları eleştirmek herkesin en doğal hakkı olduğunu söyledi.
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Prof. Dr. Engin Yıldırım, Bingöl Üniversitesinde düzenlenen "Anayasa Yargısı ve İnsan Hakları" konulu bir konferansa katıldı. Yıldırım, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararları eleştirmek herkesin en doğal hakkı olduğunu ifade etti.
Bingöl Üniversitesinin Enstitüler Konferans Salonunda düzenlenen programa Cumhuriyet Başsavcısı Fatih Çoban, Üniversite Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, Rektör yardımcıları, dekanlar, kurum amirleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Programda selamlama konuşması yapan Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Yıldırım'a teşekkür ederek, "Anayasa Mahkemesi gibi önemli bir kurumda uzun süredir görev yapan değerli başkanımızın tecrübelerinden istifade etmek istedik. Kendilerini üniversitemizde görmekten onur duyuyoruz." dedi.
Yargının dünyadaki macerasının 1803 yılında ABD'de başladığını belirten Yıldırım, "Amerika Birleşik Devletleri bağımsızlığını ilan ettikten sonra ilk yapılan işlerden biri yüksek mahkeme kurmak olmuş. Anglosakson dediğimiz İngiliz ve Amerikan sisteminde yüksek mahkeme dediğimiz yapılar, bizdeki Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay mahkemelerinin işlerini yerine getiren mahkemeler. Bu yüksek mahkeme 1803’te kuruluyor. Bunun bir yargıcı var. Bu yargıç önüne gelen bir konuda, o konuyla ilgili yasanın Amerikan Anayasasına aykırı olup olmadığına denetleme yetkisinin olduğunu söylüyor ve bu şekilde dünyada anayasa yargısı başlamış oluyor. Çok uzun yıllar boyunca tüm dünyada anayasa yargısı; tırnak açıyorum burada tuhaf bir şekilde, Amerika’ya özgü olarak algılanıyor." dedi.
"Anayasa mahkemelerinin ilk kurulduğu ülkeler faşist ve diktatör deneyimi yaşamış ülkelerdir"
Yıldırım, "İlk defa 1920 yılında Avusturya’da ünlü bir hukuk filozofunun da etkisiyle anayasa mahkemesi isminde bir mahkeme kuruluyor. Yani anayasa yargısının başlangıcı Amerika’da ama anayasa mahkemesi olarak ayrı bir mahkemenin kurulması, kanunların anayasaya uygun olup olmadığını denetleyen bir mahkemenin başlangıcı 1920 Avusturya’dır. 2. Dünya Savaşı öncesinde Avusturya dışında Çekoslovakya ve daha sonra bir iki Avrupa ülkesinde anayasa mahkemeleri kuruluyor. Fakat bunlar o dönem itibariyle pek işlev görmemişler. Zaten işlevlerini tam yerine getiremedikleri, totaliter sağ siyasi iktidarların başa gelmesiyle Almanya, Avusturya ve birkaç ülkede daha belirgin bir şekilde görülüyor. Dikkat ederseniz Anayasa Mahkemelerinin ilk kurulduğu ülkeler faşist ve diktatör deneyimi yaşamış ülkelerdir." diye konuştu.
"Kararları eleştirmek herkesin en doğal hakkıdır"
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi 1962’de göreve başladığını ifade eden Yıldırım, "Dolayısıyla çok önemli bir tecrübesi var. Tabi verdiği kararlar gerek geçmişte, gerek günümüzde ve muhtemelen gelecekte de tartışılacaktır. Çünkü hassas kararlar çoğu zaman önüne gelmekte ve bu konular hakkında karar vermektedir. Toplumun farklı kesimleri de bu kararları eleştirebilmektedir. Kararları da eleştirmek herkesin en doğal hakkıdır." diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi’nin Türkiye’deki görevlerine de değinen Yıldırım, şunları söyledi: "Anayasa Mahkemesi’nin 12 Eylül 2010’da kabul edilen anayasa referandumundan önce yaptığı iş belliydi. İptal davası, itiraz davası, siyasi parti kapatma davaları, siyasi parti mali denetimleri, yüce divan yargılamaları, milletvekilliği düşürülmeleri gibi konularla ilgileniyordu. Bu konular hala var. Hala Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri arasındadır. Bir siyasi parti mahalli denetimi biraz değişti. Buna ilaveten 2010 referandumunda kabul edilip 2012 yılından itibaren yürürlüğe giren bireysel başvuru hakkıdır. Daha doğru bir tabir ile teknik adıyla anayasa şikâyetidir."
"20-30 yıl süren davalar artık tarihe karışacak"
Anayasa Mahkemesi’nin ciddi bir ihlal oranıyla çalıştığını, en büyük oranında da adil yargılanma hakkıyla ilgili dosyalar olduğunu belirten Yıldırım, "Verilen ihlal kararlarının neredeyse üçte ikisi adil yargılanma hakkıyla ilgilidir yani makul sürede yargılanma hakkı. Adalet Bakanlığı yeni bir uygulama başlatmış ve belli davalara süre getirmiş. Muhtemelen önümüzdeki zaman diliminde bu sorun aşılacak. Yani 20 yıl, 30 yıl, 50 yıl süren davalar artık tarihe karışacak. Benim 9 yıllık Anayasa Mahkemesi deneyimimde 56 yıllık tapu davası gördüm. Ben 52 yaşındayım. Ben doğmadan başlamış dava bir iki yıl önce sonuçlanmış. Hakikaten demokratik hukuk devletinde, hele hele teknolojik imkânların çok geliştiği bir dönemde böyle uzun davaların tarih olması lazım." şeklinde konuştu.
Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Çapak, konferansın sonunda Yıldırım'a teşekkür plaketi takdim etti.
İLKHA
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.