Mehmet Ali GÖNÜL

Mehmet Ali GÖNÜL

Mahkumlar ve mektuplar

Mahkûmlar, cezaevinde zaman mefhumunu nasıl değerlendirir, nasıl faydalı hale getirir diye düşünenleriniz olabilir. Elbette “kitap okuyarak...”

Şunu açık yüreklilikle ifade etmek gerekirse Türkiye’de “kitap okuma” gibi bir sorun var. Bu sorunun geçerli olmadığı tek yer kanaatimce “cezaevleri” olsa gerek.

Cezaevleri kütüphanelerinin son derece albenili olduğunu ve her türlü kitap bulma imkânı bulunduğunu ya da rahat bir şekilde kitaba ulaşmanın mümkün olduğunu düşüyorsanız yanılıyorsunuz. Hükümet bu konuda sınıfta kalmıştır. Çünkü çok fakir bir kütüphane sahibi olan nice cezaevleri maalesef hala var. Hatta dini kitaplara hiç yer vermeyen, sol görüş ve klasikler dışında kitap barındırmayan cezaevleri hala yok değil.

Peki, neden okuma sorununun olmadığı tek yer cezaevleri diye yazıyorum şeklinde soracak olursanız... 2005 Ocak ayından itibaren yaptığım bir gözlemimi dile getirmek için elbette. Dua Yayıncılık’ı kurduğumdan bu yana hemen hemen her hafta hala yoğunluğu dinmeyen ve dinecek gibi görünmeyen mahkum mektupları alıyoruz.  İstenen şey ekseriyetle kitap... Mahkum, okuma sevdasında ve zamanını değerlendirme, faydalı şeylerle geçirme peşinde.

Kimi sadece kitap isterken kimi araştırmaya dayalı kaynak eserler talep ediyor. Yine kimi Kur’an-ı Kerim isterken kimi de Elif-ba istiyor. Dikkatimi çeken şey ise son yıllarda adli mahkûmlarda kitap isteme talebinin artmasıdır. Bir kaza kurbanı veya cehaleti sonucu yahut uyuşturucu, hırsızlık vb. bir cürümden dolayı içeri düşenden tutun; yani adli olsun siyasi olsun her türlü mahkûmdan kitap istek mektupları geliyor.

Şayet cezaevlerinin kütüphaneleri buna bağlı ihtiyacı karşılayıcı olsaydı yoğunluk giderek artmazdı elbette. Hele de F tipi cezaevlerinin şartları düşünüldükçe kitapla olan dostluk daha da artacaktır.

Peki, biz yayınevi olarak bu talebi nasıl değerlendiriyoruz?

Yoksa içinde yer aldığımız yayıncılar çarsısındaki yayıncılar olarak mı demem gerekiyordu?

Zira onlara da mektuplar geldiğine şahit oluyoruz. Fakat cevap verme konusunda sorunları var. Şöyle ki: Cezaevleri, bildiğim kadarıyla posta yolu hariç kargo vs. yollarla gelen kolileri almıyor. Bu sebepledir ki bazı yayıncı komşularımızın dile getirdiği şey mahkumun kitap isteği için onca işe ayıracak vakitlerinin olmadığıdır. Tabi koli parası vs. de cabası.

O zaman biz yayınevi olarak neden vakit ayırıp mektuplara cevap veriyor, kitap ihtiyaçlarını yolluyoruz?

Bilenler bilir, bilmeyenler için söylemek gerekirse ağaçtan düşenlerden biri olarak kendimi bunu yapmakla yükümlü hissediyor olmamdır. Yani cezaevi yatmamdan dolayı bizzat kendim yayınevlerinden kitap istemiş ve cevap verenlere karşı nasıl da dualarda bulunmuştum. Cevap vermeyenler ise hep düşündürmüştü.

Açıklamakta bir beis görmüyorum. Sağ olsun,  Allah yardımcıları olsun saygıdeğer Vahdet vakfı ve onun kurucusu Hüsnü Aktaş Hoca gerçekten bu konuda duyarlı davranıyor/davrandı. Daha sonra başka vakıflar da bu ile girişse de onun hatırası ayrıdır.

Şimdi ben gelen mektuplara cevap vermezlik yapabilir miyim?

Buna en hafif tabirle nankörlük derler. Bu sebepledir ki unutkanlık dışında geç de olsa kitap talebinde bulunan tüm mahkûmlara yayınevi olarak mutlaka cevap vermişizdir.  Fakat her mahkûmun mektubuna hemen değil, yığılan talepleri bir defada gönderme adına ayda veya 2 ayda bir toplu cevaplıyor, kitap paketlerini bir defada postaneye götürüp yolluyoruz. Şayet bu bir gecikmeyse bizim kusurumuzdur. Lakin her talebe hemen cevap verme durumumuz bu sebeple olmuyor.

Mevzu açılmışken şunu da vurgulayalım: Bazen yayınlarımız arasında olmayan kitap talepleri oluyor. Karşılama durumumuz olmazsa dahi mutlaka cevap verme ve iyi niyetimizi gösterme adına kendi kitaplarımızdan yolluyoruz.

Bazen de nadir olarak ücret karşılığında kitap isteyenler oluyorsa da biz hem isteyeni kırmamak hem de mağdur etmemek adına cüzi bir şey istiyor, isteğini yerine getiriyoruz. Çünkü daha önce bir kaç vakada ücret istemediğimiz halde ısrarla ödeme talebinde bulunan ve aldıklarını iadeye varacak boyutta sorun yapanlar da olduğu için cüzi bir taleple onları da memnun etmeye çalışıyoruz. 

Birden fazla mektup gönderenlerle karşılaşmamıza rağmen yine de sanki ilk defa yazıyormuş gibi bilmezden gelip yolluyoruz. Yeter ki kendi eksikliklerini idrak eden insanın salihler zümresine katılması için kendini eğitmesi devam etsin. Çünkü bazıları ısrarla namaz hocaları istiyor, bazıları da fıkıh kitapları... Kimi yeni yeni din nedir, iman nedir, secde nasıl yapılır peşindeyken kimileri de ahlak, edep ve irfana dair kitaplar talep ediyor. Hatta aile ve akrabalarının ıslahı için onlara vermek üzere kitap talep edenler de var. Tabi talepte bulunanların kimi çıtayı yüksek tutuyor. Mesela ‘Bu cezaevinde 50 oda varız. Her odaya 5 kitap yollarsanız seviniriz’ talebine cevap vermişizdir. Lakin o oranda değil.

Allah’a şükür yine de onlarla empati yapıyor, onları anlıyor, hepsine er veya geç yetişmeye çalışıyoruz. Lakin yetişememişsek nisyanımızdan olsa gerek. Mazur görülmemiz umuduyla...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.