Fikret GÜLTEKİN
Marjinallikten kurtuluş adına taviz verenler
Bir İslami Hareketin belirlediği çizgi üzerinde gitmesi çoğu zaman ‘marjinallik’ olarak algılanabilir ve eleştirilere tabi tutulabilir. Önemli olan ise bu marjinallik suçlamalarına maruz kalan hareketin, marjinallikten uzaklaşmak adına verdiği tavizlerdir.
İslami Harekete tavizler verdirilmeden önce farklı taktiklerin uygulandığı gözlerden kaçmaz.
Öncelikle marjinal kavramının toplum nezdindeki algısıyla oynanır.
Marjinal olan bir hareket diyerek söze başlanır ve içine kapanık, bir türlü gelişmeyen, toplumla barışık olmayanlar diye devam edilir. Kavram bu şekilde tarif edilerek, hareketlere yön verilmeye çalışılır ve bir müddet sonra da hareketin seyri, başkalarına, topluma göre, sisteme göre dizayn edilmeye çalışılır. Bu aşamada da hareketin temel stratejisinden eser kalmaz, sürüklenen yapı sistemin çarkları içindeki yerini almaya başlar.
Öncelikle İslami hareketlerin marjinallikle ‘kendilerini toplumdan sıyırdıkları,’ ‘yalnız kaldıkları’ tanımlamalarının doğru olup olmadığına bakmak lazım gelir. Bu tanımlamanın testi de şüphesiz ki İslam’ın ilk uygulayıcısı Hz. Peygamberin uygulamalarına bakılarak yapılabilir. Peygamber aleyhisselamın İslamı uygulamadaki tavizsizliği bugünkü anlamda marjinallik olarak tarif edilebilir mi? Siyere bakıldığında Peygamber aleyhisselam ve Onun ashabı da dışlanmış, ambargolara, işkencelere ve her türlü baskıya maruz kalmışlardır. Ve Onun (as) bu ambargolara ve dışlanmışlıklara uğraması asla onun ‘marjinallikten kurtulmak için’ tavizler verdiğine şahit olunmamıştır. Kafirun suresinin içeriği de marjinallikten kurtulmak adına asla taviz verilmeyeceğini gözler önüne serer.
Evet, şu hakikati gözden kaçırmamak lazım. İslam, sahip olduğu güzelliklerle toplumun her kesimini kendi içine katar. Ancak bu katma olayı, katılanların öğretilerine teslim olma, onların peşinden sürüklenme anlamında değil, sahip olunan güzelliklerin ortaya konulmasıyla muhatabın teslim olması şeklindedir. Siyerde İslam, davetçi ve davet olunan ilişkisi bu şekilde olmuştur. İslam’ın bir kısmından taviz vermek kaydıyla İslam’a girmek isteyen kavimlere peygamber aleyhisselamın verdiği cevaplar ortadadır.
Hareketlerin İlkelerini muhafaza ederek kitleleri peşinden sürükleyebilmelerinin tek yolu inandığı İslam’ın vasat çizgisinin dışına çıkmadan, yılmadan, yorulmadan planla çalışmalarıdır. Kendi eksikliklerini, plansızlıklarını İslam’ın bir eksikliği olarak görüp bundan taviz verenlerin İslam’ı ve Allah ile insan arasındaki ilişkiyi anlamadıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Muvaffakiyetlerde başarının anahtarı kişilerin İslam’ın istediği şekilde hareket edip etmediklerini kontrol etmeleridir. Bu konuda yapılan otokontroller ve gelen eleştirilere haklılık payının olabileceği nazarıyla bakıp dersler çıkarma söz konusu olabiliyorsa eminiz ki, muvaffakiyetler de gelecektir. Muvaffakiyetler gelmiyorsa, sorgulanması veya yozlaştırılması gereken asla İslam değildir.
Peki, sözde marjinallikten kurtulmaya çalışanlar izledikleri stratejiler neticesinde verdikleri tavizlerle aslında ne demek isterler? Veya bu insanlar İslam adına hareket edip, tavizler vererek maksada ulaşma noktasında yetkiyi nerden alırlar? Bu yetkiyi pervasızca ve bu dinin sahibinden boşalarak kullananlar başkalarını marjinallikle suçlarken hangi gerçeğin arkasına sığınarak bunu yaparlar?
İslam kâmil bir dindir. Onu başkasına kabul ettirmek isteyenler ona eklemeler, çıkarmalar yapmak suretiyle onu topluma kabul ettirmeye çalışmakla ona eksiklik izafe ederler. İslam’ın vasat ve kâmil çizgisini Allah Resulü kendi pratik hayatında göstermiştir.
İmam Şafi’nin Alevilikle suçlanmasına karşılık, ‘eğer Ali’yi sevmek Alevilikse evet ben aleviyim’ demesi tanımlamaları kontrollerine almak isteyenlere verilmiş en güzel cevaptır.
Evet, prensiplerinize bağlı kalarak mücadelenize kararlılıkla devam ettiğinizde marjinallik gibi tanımlamalara maruz kalabilirsiniz, ancak esas olan Allah rızası ile O’nun istediği gibi hareket edip etmediğinizdir. Bu olduktan sonra biz de deriz ki, evet taviz vermemek marjinallikse biz de marjinaliz, tıpkı taviz vermediği halde 950 yıl boyunca kavmine tebliğ eden Hz. Nuh gibi biz de marjinaliz. Ya da Hz. Lut gibi en yakınlarımızdan bile kendimize destek alamazsak bile biz de onlar gibi marjinaliz. Esas olan ise ahrette Allah’ın, Resulünün ve meleklerinin karşısında marjinal olmamaktır. O gün marjinal olup Allah’ın rahmetinden uzaklaşanların hali ne de çetin olacaktır.
Marjinallikten kurtulmak adına taviz vermeden yoluna devam edenlere ve İslam’ın vasat çizgisini yaşantısıyla tüm dünyaya gösterenlere selam olsun.
Doğruhaber Gazetesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.