MAZLUMDER'den "hasta mahkumlar" için çağrı: Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığından bağımsız olmalı
Cezaevlerindeki hasta mahkûmların durumu hakkında konuşan MAZLUMDER Diyarbakır Şube Başkanı Avukat Mahmut Aytekin, yaşanan mağduriyetlerin sona ermesi için öncelikle Adli Tıp Kurumunun Adalet Bakanlığından bağımsız olması gerektiğini söyledi.
28 Şubat Davası kapsamında müebbet hapse mahkûm edilen emekli orgeneral Çevik Bir'in sağlık durumundan dolayı tahliye edilmesiyle hasta mahkumların durumu yeniden gündeme geldi.
Son zamanlarda cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinden kaynaklı hasta mahkumların tahliye edilmemesi, cezaevi koşullarında çeşitli ölümcül hastalıklarla mücadele eden mahkumların şüpheli vefat durumlarını değerlendiren MAZLUMDER Diyarbakır Şube Başkanı Avukat Mahmut Aytekin, sorunun Adli Tıp Kurumu'nun olaylara siyasi yaklaşımından kaynaklandığını belirterek yaşanan hak ihlallerinin sona ermesi yönünde çözüm önerilerini sundu.
Avukat Mahmut Aytekin
"Ağırlaştırılmış müebbet alanların ayrıca bir mağduriyetleri var"
Cezaevinde rahatsızlığı olanlarla ilgili adli tıp raporuna göre işlem yapıldığını ve Adli Tıp Kurumunun 'cezaevinde kalamaz' raporu üzerine mahkûm tahliye olabildiğini söyleyen Aytekin, Adli Tıp Kurumunun çok sıkıntılı olduğunu ifade ederek "Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığına bağlı olması dolayısıyla tarafsız ve bağımsız değil. Bağımsızlığı olmadığından aynı durumda olan kişiler hakkında farklı rapor ve sonuçlar çıkabiliyor." dedi.
Hasta mahkumların mevcut durumları hakkında bilgi aktaran Aytekin, "Şu an cezaevlerinde 650'den fazla ağır hasta, bin 500'ün üzerinde hasta mahkûm kalıyor. Bunların özellikle ağır hasta olanları cezaevinde kalamaz durumdalar. Bunlarla ilgili Adli Tıp Kurumu süreçleri aşamalı olduğu için farklı noktalarda olanlar var. Bunların bir kısmı ağırlaştırılmış müebbet aldıklarından infazının ertelenmesi veya cezaevinden çıkması için sadece Cumhurbaşkanının af yetkisini kullanması halinde mümkün olabiliyor. Dolayısıyla onların ayrıca bir mağduriyetleri var." ifadelerini kullandı.
Özellikle son zamanlarda cezaevlerinde şüpheli ölümlerin meydana geldiğini ve son bir yılda 40'dan fazla vefat olayının yaşandığına dikkat çeken Aytekin, bunların büyük bir kısmının kendi tedavisini yapamayan ve bakımını üstlenemeyen hasta mahpuslar olduğunu söyledi.
"Hasta mahkûmun örgütüne ya da suçuna bakılmadan tahliye edilmeli"
Bu durum şu an Türkiye için ciddi bir sıkıntı olduğunu sözlerine ekleyen Aytekin, "Adalet Bakanlığı zaman zaman bu konuda çalışma yaptığını ifade etse de maalesef kamuoyu ile paylaşılan ciddi bir çalışma yok." şeklinde konuştu.
28 Şubat davası hükümlüsü Çevik Bir'in tahliye edilmesi konusunu ele alan Aytekin, "Bilindiği üzere Çevik Bir, 28 Şubat davasından ceza aldı ve yargıtay tarafından onandı. Cezaevine girdi ancak demans hastalığı nedeniyle tahliye oldu. Aynı durumda olan, farklı cezaevlerinde kalan ve hatta birebir aynı hastalıkta olanlara yönelik böyle bir tahliye gerçekleşmedi. Bunun sebebi Adli Tıp Kurumunun birbirine zıt verdiği raporlardan kaynaklanıyor. Burada Adli Tıp Kurumu ile ilgili ciddi şüpheler meydana geliyor." diye belirtti.
Aytekin, "Bir kısım insanlar için bu rapor kolaylıkla verilebilir iken kimi insanları görmezden geliyor. Bu yapı Adalet Bakanlığına bağlı olduğundan işin içine siyaset çok fazla giriyor. Yani bilimsel verilerden ziyade müdahalelerle, kişiye göre dosyalarla mahkûm cezaevinde kalabiliyor veya çıkabiliyor. Çevik Bir eğer ki gerçekten cezaevinde kalamayacak durumda ise tabi ki çıkması lazım ama bunun tüm mahkumlar için uygulanması gerekir. Kim kalamıyorsa örgütüne ya da suçuna bakmadan tamamını tahliye etmek lazım." dedi.
"Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumuna siyasi müdahalede bulunabiliyor"
Hasta mahkumlara yönelik sözde yürütülen çalışmaların özellikle şüpheli ölümler üzerine ya da kamuoyunun şahit olduğu çok ağır vakalarda verilen rapora istinaden zaman zaman gündeme geldiğinin altını çizen Aytekin, şunları söyledi:
Bakanlığın bu yönde açıklaması var ama bir çalışma özeti yok. Bu çalışma sivil toplum kuruluşlarıyla ve cezaevleriyle yapılarak sorunun nereden kaynaklandığını tespit etmek gerekir. Sorunun bir kısmı cezaevinden, hastanelerden ve bir kısmı da Adli Tıp Kurumundan kaynaklanıyor. Dolayısıyla kapsamlı bir çalışma yapılmalıdır. Ancak bu çalışmanın verisi, paylaşılan bir bilgi ve konuyla ilgili görüşme yok. Fakat Adli Tıp Kurumunun yapısının mutlaka değişmesi lazım ve ilk olarak Adalet Bakanlığında ayrılması gerekir. Çünkü Adalet Bakanlığı siyasi bir kurum ve oraya müdahale edebiliyor. Bu müdahale yetkisini kaldırıp tamamen uzmanlardan oluşan ve özel yapısı olan bir yapıya dönüştürmek lazım.
Hasta mahkumlarla ilgili Adli Tıp Kurumu'nun raporları var olduğunu fakat bu raporlara gitmeden önce bazen geç tedavi ve müdahale yetersizliğinden kaynaklı sorunlara karşı kapsamlı bir çalışma yapılmadığını belirten Aytekin, yapılan açıklama veya küçük müdahalelerle bu sorunun Türkiye'de çözülme ihtimalinin olmadığını dile getirdi.
Mağduriyetlerin sona ermesi yönünde çözüm önerilerini sunan Aytekin, "Adalet Bakanlığı bünyesinden Adli Tıp Kurumu çıkarılıp adli, idari ve mali özerkliğini sağlamak lazım. Yani bütçesi ve personel ataması Adalet Bakanlığından değil, kendi bütçesi olup personel atamalarının uzmanlık ataması şeklinde olması gerekiyor. Adli olarak da bilirkişiliklerin hâkim bünyesinde bilirkişilik kurullarınca denetlenmesi misali bunların da bir hakimlik mekanizması bakımında denetlenmesi lazım. Personel seçiminin uzmanlık sınavına girerek alım yapılması gerekiyor. Görevinin bilir kişi olarak belirlenmelidir yani uzmanının sadece o konuda vereceği karar ile belirlenmesidir. Mevzuat olarak da yeniden bir yasal çalışma yapılmalıdır. Bunların olması halinde en azından oluşan mekanizma, sorunların tamamını çözmese de önemli oranda azalacağını düşünüyoruz." dedi. (İLKHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.