Mazlumun bedduası ve Gülen Grubu

 Fethullah Hoca Grubu veya şimdiki meşhur adıyla Paralel Yapı, kendisine yönelik operasyonları büyük bir zulüm olarak kamuoyuna yansıtıyor. Adeta ağlayarak mazlum edebiyatı yapıyor. Erdoğan ve ekibini Firavun ve Nemrutlara benzeterek kendilerine de Hazreti İbrahim, Hazreti Musa misyonunu layık görüyorlar.

Gerçekten böyle mi? Ak Parti zalim, kendileri mazlum mu? Ak Parti, Firavunları; kendileri de Musaları mı temsil ediyorlar?

Ak Parti'nin zalimliği veya mazlumluğuyla ilgili bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü onlar da sütten çıkmış ak kaşık değil. Gülen Grubu'nun devasa bir ahtapota dönüşmesinde Ak Parti'nin katkısını kimse inkâr edemez. İki yıl öncesine kadar devletin tüm imkânlarını bu grubun hizmetine sunan iktidar partisi herhalde uzaydan gelmiş bir parti değildi. Ak Parti'nin ta kendisiydi. Gülen Grubu'nun Hizbullah Cemaati'ne yönelik korkunç algı operasyonuna ve linç kampanyasına açık açık destek verdi.

Ak Parti aynı hatayı ne yazık ki bugün de yapıyor. Yarın onun ve tüm Türkiye'nin başına bela olacak, bu ülkeye belki de Paralel Yapı'dan daha çok zarar verecek olan PKK'yi barış süreci denilen karanlık süreç bahanesiyle palazlandırıyor, PKK'nin Kürdistan'ı bir yangın yerine çevirip dindarları linç kampanyasına göz yumuyor. Olanlardan ders almıyor kısacası.

Biz gelelim Gülen Grubu'na… Bu grup gerçekten bu kadar masum mu? Elbette hayır! Gülen grubu başta Mustazaflar camiası olmak üzere dindar cemaatlere yapmadığı zulmü bırakmadı. Kendisi dışındaki herkesi dışladı. Dışlamakla da yetinmedi, sindirmek için her türlü kanunsuz yola başvurdu. Devlet içinde örgütlenmiş taraftarlarının, emniyet ve yargıdaki mensuplarının yardımıyla kendine boyun eğmeyen İslami camialara adeta kan kusturdu. Ki imkânı olsa aynı şeyleri bugün de yapar.

Amerika'ya, israile şirin gözükmek için en büyük zulmü de hiç kuşkusuz devrimci Müslümanlara yaptılar. Dava sahibi, emperyalizm düşmanı, Batı karşıtı Müslümanları komik gerekçelerle zindanlara doldurdular. Hatta kendi hallerinde, sadece ümmetin acılarına karşı duyarlı oldukları için birçok İslami grup bu yapının hışmına uğradı. Hayali senaryolarla bu grupları ezdiler.

Uluslararası sularda eşkıyalık yapıp Mavi Marmara yolcularına saldıran, mazlum Filistin halkına yardım malzemesi götüren sivilleri vahşice katleden siyonist israili meşru otorite ilan edip, şehit olan Müslümanlara terörist muamelesi yapanlar Gülen Grubu'ndan başkası değildi. Yine topraklarını işgalci siyonistlere karşı savunan ve Filistin halkının bizzat seçimiyle iktidar olan Hamas'a ‘Terörist' damgası vurup israilli çocuklar için ağladığını söyleyen de bu yapının lideriydi. Yani Fethullah Hoca… İslam dünyasına kan kusturan, Müslüman ülkeleri yerle bir edip milyonlarca Müslümanı vahşice katleden, İslam dünyasına karşı Haçlı Seferi başlattığını ilan edip Irak'ı, Afganistan'ı, Libya'yı, Pakistan'ı işgal eden Büyük Şeytan Amerika'ya toz kondurmayıp, onu özgür dünyanın lideri ilan ederken İran hakkında, “Cennetin yolu İran'dan geçerse diyeceğim ki başka yol yok mu?” diyen Fethullah Hoca…

Paralel Yapı en büyük zulmü hiç kuşkusuz Kürdistan'da Mustazaflar Camiası'na yaptı. Bölgedeki dindar Kürtlere yaptı. Doksanlı yıllarda Ergenekon denilen derin devlet ve PKK'nin dışında bölgede etkili olan diğer bir güç Gülen Grubu'ydu. Bu grup, ülke genelinde olduğu gibi bölgede de emniyet ve yargı içinde örgütlüydü. Gülen Grubu yargı ve emniyetin içindeki adamları vesilesiyle bölge Müslümanlarına yapmadığı eziyeti bırakmadı. Bu eziyetini doksanlı yıllardan sonra da sürdürdü. Hatta şimdi bile çok sayıda insan bu yapının zulmü sonucunda atıldığı zindanlarda çile doldurmaya devam ediyor.

Bölgedeki dindarlara yönelik algı operasyonunda bu yapı başı çekiyordu. Önce bu yapının gazete ve televizyonları hayali senaryolarla bölgedeki dindarlara yönelik bir iftira kampanyası başlatıyordu. Sonra diğer medya organları sorgusuz sualsiz bu koroya katılıyorlardı. Algı operasyonuyla kamuoyu hazır hale getirildikten sonra bu yapının emniyetteki adamlarının da yardımıyla tutuklama furyası başlatılıyordu. Sonra da hâkimler komik gerekçelerle gözaltına alınan dindarlara korkunç denilen cezalar veriyorlardı.

Camide Kur'an dersi veren, evlerdeki kültürel ve dini sohbetlere katılan, dünya Müslümanlarına sahip çıkma etkinlikleri düzenleyen dindar insanlara yeryüzünün en korkunç katilleri muamelesi yapılıyor ve her birine 12, 15, 20 yıl hapis cezaları veriliyordu. Yirmi yıldır, yirmi beş yıldır cezaevinde yatan dindarlar var. Bu insanlar hala cezaevinde…

Gülen Grubu aldığı mazlumların ahına tutulduğunu bilmeli. Haksız yere yıktığı ocakların, mağdur ettiği, babasız ve kocasız bıraktığı çocuk ve kadınların ahını çekiyor. Babaları, kocaları, çocukları cezaevlerinde bulunan binlerce mazlumun dua ve bedduası küçümsenmemeli. Allah'ı en çok gazaplandıran şeyin mazlum bedduası olduğu bilinmeli.

Ak Parti hükümeti de olanlardan ders almalı. Mazlumun ahına tutulmamak için bir an önce yanlış politikalarından vazgeçerek zindanlarda unuttuğu suçsuz dindarların sesini duymalı. İktidar hırsı ve dünyevi kaygılar nedeniyle dindarları PKK gibi zulüm örgütlerine ezdirtmemeli.

Tarih tekerrürden ibarettir. Nasıl ki devleştirdiği Paralel Yapı bir gün geldi ayağına dolandı, bölgede adeta devletleştirdiği PKK'nin de bir gün gelip ayağına dolanacağını bilmeli. Akıllı insan bir delikten iki defa ısırılmayan insandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.