Mehmet Yavuz; Devlet ve örgüt çözüm süreci adı altında halkı kandırıyor

Mehmet Yavuz; Devlet ve örgüt çözüm süreci adı altında halkı kandırıyor

Bitlis'te gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, 'Çözüm sürecini yürüttüklerini' iddia eden tarafların, halka karşı samimi davranmadıklarına dikkat çekerek, bu süreçte Kürt halkının hiçbir şey kazanmadığına dik

Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) Genel Sekreteri Mehmet Yavuz, 'Çözüm Süreci', başkanlık, yarı başkanlık sistemi, Amerika’da katledilen üç Müslüman gence karşı Batının çifte standart uygulamasına ilişkin İLKHA’ya önemli açıklamalarda bulundu.

 

Yavuz, halka zulmedenlerin, halkı katledenlerin bu gün halkın kahramanı olarak gösterilemeye çalışıldığının altını çizerek, halkın algılarıyla oynandığını söyledi.

 

“Kürt Meselesi'ni tek bir örgütle görüşemezsiniz, ancak onlarla silahı bırakma şartını konuşursunuz”

Çözüm sürecine ilişkin çarpıcı açıklama ve tespitlerde bulunan Yavuz, üç yıldan bu yana çözüm süreci diye bir süreç başlatıldığını hatırlatarak, “ Biz HÜDA PAR olarak; eğer silahları susturacaksanız, silahsızlanma olacaksa, biz size sınırsız kredi veriyoruz dedik. Fakat biz bu bölgenin insanlarıyız bölgeyi tanıyor, biliyor ve dengeleri kontrol ediyoruz. Hassasiyetleri biliyoruz. Kürt meselesi adını verdiğimiz mesele, Cumhuriyet tarihiyle başlamış, Kürt halkının İslami ve insani tüm haklarını gasp etmiş, bu sistemden kaynaklanan sorunu görüşecekseniz, bunu sadece tek bir örgütle görüşemezsiniz. Onun elinde silah var onunla silahı bırakma şartını konuşursunuz. Ama Kürt meselesini bu halkın tüm örgütlü yapılarıyla görüşme gibi bir mecburiyetiniz var. Aksi takdirde sapla saman birbirine karışır. Gelinen noktada bakıyoruzki, aynen böyle bir süreç oluştu. Çözüm süreci maalesef halkı kandırma sürecine dönüştü. Devlette halkı kandırıyor, örgütte halkı kandırıyor." Dedi.

 

 “Bu süreçte Kürt halkı hiçbir şey kazanmadı”

Yavuz,  gelinen noktada çözüm sürecinin bir analizini çıkararak, “Hep beraber bunu değerlendirelim. Elimizde karinelerimiz var. Hep beraber bakalım üç yıl aradan geçti Kürt halkı ne kazandı. Amaç Kürt halkının bir şeyler kazanmasıydı. Bakalım neler oldu. Kürtçe remi dil haline mi gelmiş? Hayır. Anadilde eğitim diyoruz. Rabbimiz dili ayeti olarak ifade ediyor.  Peki, bu ayetin önündeki engeller mi kalkmış? Hayır. Hala mecliste Kürtçe konuşulduğu zaman, anlaşılmayan bir dille konuşuldu ifadesi geçiyor. Peki, anadilde eğitimin önü mü açıldı? Kürt halkı anadiliyle eğitim alabiliyor mu? Hayır. Bunun için bir irade ortaya konuldu mu? Hayır. Müzakerelerin içerisinde bu var mı? Hayır. Tek bir adım atılmış mı? Hayır. Kürt dili ve edebiyatının varlığını nerdeyse borçlu olduğu Kürdistan medreseleri yasal statüye mi kavuştu? Hayır." İfadelerine yer verdi.

 

"Kürt Dili ve Edebiyatının varlığını borçlu olduğu medreseler yasal statüye mi kavuşturuldu?"

Medreseler olmasaydı belki bu gün Kürtçe'nin konuşulmayacağını sözlerine ekleyen Yavuz,  Bu uğurda hayatını kaybeden mola ve seydalarımıza rahmet diliyoruz. Kürdistan medreselerinde Kürtçe dersleri verildi. Meleyi Cezeri, Feqiyi Teyran, Ahmed-i Xani, Şeyh Said Efendiler, Bediüzzamanlar işte bu medreselerde yetiştiler. Peki, bu Kürdistan medreselerinin yasal statüye kavuşması için bir adım mı atıldı? Hayır."

 

"Türklük esaslı anayasa mı değiştirildi?"

1982’de faşist askeri cunta tarafında bir anayasa çıkarılarak halka dikte ettirildiğini belirten Yavuz, "Bu anayasada Türklük esaslı bir vatandaşlık tanımı var. Yani bu vatanda yaşayan, vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür diyor. Peki, bu nitelemeden vaaz mı geçildi? Hayır. Ne oldu o zaman Allah aşkına.” Diye sordu.

 

“6-8 Ekim olaylarında nasıl bir silahsızlanmanın gerçekleştirildiğini gördük”

Devlet ve örgütün Kürt sorunu diye bir dertlerinin olmadığını, aksine kendi menfaatleri için hareket ettiklerinin ifade eden Yavuz, açıklamasına, “Bunu açıkça söylüyoruz devlet ve örgüt halkı kandırıyor. Devlette kendi menfaatine bakıyor örgütte kendi menfaatine bakıyor. Örgüt diyor ki, benim liderim oradan çıksın ona özgürlük istiyor. Kendi örgütüne özgürlük istiyor. Vallahi Kürt halkına bir özgürlük istemiyor. 'Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz,' 'Lafla peynir gemisi yürümez.'  Var mı böyle bir kazanım yok. Hadi bunlardan hepsinden vazgeçtik. Çözüm süreciyle hedeflenen neydi. Silahsızlanmayı sağlamak değimliydi.  İşte 6-8 Ekim olaylarında nasıl bir silahsızlanmanın gerçekleştirildiğini insanlarımızı kaybederek gördük. Silahlı adamlar dağdaydı. Çözüm süreciyle birlikte şehirlere indi. Çeteler halkın malına ve canına saldırdılar.  Bu milleti kandırmaktan vazgeçin. HÜDA PAR Olarak sizi uyarıyoruz.  Bu milletin gözü önündeki perdeleri bu hür kadrolar kaldırdığı zaman, vallahi kendisine ihanet etmiş olan bu figüranları Kürt halkı tükürüğünde boğacaktır.” İfadeleri ile devam etti.

 

"Niyetiniz bunları silahlarıyla birlikte dağdan indirerek, şehirlerde insanların içerisinde konuşlandırmak mı?"

Hükümete de seslene Yavuz, “Şimdi görüyoruz ki, Türkiye kamuoyu Öcalan’ın bir açıklama yapmasına odaklanmış. Neymiş 'Hükümetle HDP ortak bir metin üzerinde anlaşacak ve bunu ortaya çıkaracaklar.' Siz şimdiye kadar ne yaptınız da bundan sonra yapacaksınız. Eğer sizin silahsızlanma dediğiniz şey,  eğer silahlar bırakılacak dediğiniz de şunu kast ediyorsanız, dağdaki insanlar silahlarıyla birlikte şehirlere gelecekse,  6-7 Ekim katliamlarında ve Cizre katliamlarında bu oldu. Cizre olaylarında da dağdaki silahlı adamlar geliyor. Garnizonun önünde geçiyor.   Polis lojmanlarının önünden geçiyor. Askeriyenin önünden geçiyor. Herkes gördüğü halde buna göz yumuluyor. Ey devlet ey hükümet! Eğer niyetiniz bu adamları silahlarıyla birlikte dağdan indirerek, şehirlerde insanların içerisinde konuşlandıracaksanız, vallahi bu millet bunun hesabını sizden sorar. Biz bunu da çözümsüzlük olarak değerlendiriyoruz.” İfadelerine yer verdi.

 

“Başbakan’ın Fransa’daki yürüyüşe katılması talihsizliktir”

Amerika’da üç Müslüman’ın katledilmesine ve Başbakan’ın Fransa’daki yürüyüşe katılmasına da değinen Yavuz,  Yavuz, “Fransa’da Peygambere pervasızca dil uzatan bir derginin elemanları öldürülmüştü. Bunun üzerine dünyada terörü besleyen, terörün ana kaynağı olan ne kadar baron ve baroniçe varsa devlet başlarındakiler teröre karşı yürüdüler.  Daha önce Başbakan bir açıklamasında 'Biz oluşturulmaya çalışılan İslamfobi karşısında dik duracağız' demişti.  Fakat ardında Başbakan talihsiz bir şekilde gidip, o terör baron ve baroniçeleriyle birlikte yürümüştü. Bu davranış onun daha önce söylediği söze gölge düşürmüştür. Binlerce kilometre öteden neden bu üç kardeşimiz katledildi. Onların acısını yüreğimizde hissediyoruz.  HÜDA PAR olarak münafık batının bu iki yüzlülük çifte standart’ını lanetliyoruz.” İfadelerini kullandı.

 

“Başkanlık veya yarı başkanlık sistemini şartlı destekleriz”

Başkanlık sistemindeki tartışmalara da değinen Yavuz, seçim süreci boyunca bu tartışmaların devam edeceğine işaret ederek, şartlı olarak başkanlık sistemini destekleyeceklerini ifade etti.

 

Yavuz son olarak, “Başkanlık, yarı başkanlık ve ya parlamenter sistem biz bunları çok önemsemiyoruz. Hem de hiç önemsemiyoruz. Yani diyoruz ki, bizim için başlık önemli değil, başlık altında ne vaat edildiğine bakıyoruz. Zarfla mazruf arsındaki ilişki gibi. Zarfa bakmıyoruz, mazrufa bakıyoruz.  Suudi Arabistan’da şuan şeriat var. Zarf çok güzel. Başlık çok güzel. Referansını İslam’dan alan bir parti olarak, bir devlet hukukunda şeriat kanunlarıyla hükmetmesi bizleri memnun eder.

 

Ancak, şeriat adı altında Siyonist katil terör şebekesi İsrail’in bir numaralı destekçisi haline gelmiş. Gazze'de kundaktaki bebekleri, sivil ve muvahhit Müslümanları katleden uçakların yakıtlarını veriyor. Sisi cuntasına milyarlarca lira maddi yardımda bulunuyor. Şeriatla yönetiliyor demesine aldanmam. Ne yaptığına bakarım. Avrupa insan hakları diyor. Demokrasi diyor. Özgürlükler diyor. Kulağa hoş gelen sözcükler kullanıyor. Peki, bunun altında ne var. Başını Amerika’nın çektiği batı koalisyonu son 10 yıl içerisinde milyonlarca Müslüman’ı katletti. Onun için biz başkanlık sisteminde ya da yarı başkanlık sisteminde bahseden veya buna karşı parlamenter sistem daha iyidir diyenlere kanmıyoruz.  Ortaya koyun bakalım sizde Suudi Arabistan gibi şeriat deyip, katil Sisi’yi ve Siyonist işgalci İsrail’i destekleyecekseniz gerek yok. Ama hakikatken adaleti, hakkaniyeti ayakta tutacak bir sistemi getirecekseniz, onun adının ne olduğu önemsemeden destek veririz.” İfadelerine yer verdi.(Şükrü Tontaş-İLKHA)

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.