M. Emin ÖZMEN
Mehmet Yavuz ile hasbihal
*Abi Allah şifalar versin, geçmiş olsun. Daha yapacaklarımız var, biliyorsun değil mi?
*Biliyorum, biliyorum. Tabi Allah bilir ama şimdilik birlikteyiz. Elhamdülillah iyiyim. Doktorlar, bundan sonra daha dikkatli olmam gerektiğini söylüyorlar. Ben de uyarılarını dikkate alıyorum.
*Ameliyat nasıl geçti?
*Böbreğimde bir kitle vardı. Onu operasyonla aldılar. Aldılar derken bütün böbrekten bahsediyorum. Yalnız böbrek ile vücudu birleştiren bağlantı damarında çok az bir şey kalmış. Onu almadılar. İlaçla tedavi edilecek dediler.
*Kurban olayım abim, tekrar ameliyat ol ve onu da aldır. Biliyorsun bu çok sinsi bir hastalıktır. Bir kere insan vücuduna nüksetti mi kolay kolay bırakmaz. Onun için keşke onu da aldırsan.
*Çok küçük bir şeymiş. İlaçla tedaviye devam edeceğim inşallah. Biraz natürel yaşamam gerekecek bundan böyle. Sarımsak, limon tüketmem lazım olacak. Yani organik bir süreç bekliyor beni.
*Abi yurt dışından bazı arkadaşlar çeşitli tavsiyelerde bulunuyorlar. Biri size konu ile ilgili iki kitap göndermek istiyor. Müsaade ederseniz adresini verelim de kargo ile göndersin.
*Olur, olur ama işi o kadar abartmasınlar. Hem gördüğün gibi ben iyiyim. Dedin ya yapacak daha çok işimiz var diye.
*Evet abi yapacak çok işimiz var. İnşallah bunca birikiminizi pratiğe aktaracak bir imkânınız olur.
*Biliyor musun ben Allah’tan iki şey istiyorum. Bu iki arzumu gerçekleştirmeden dünyadan gitmek istemiyorum.
*Nedir onlar?
*Biri Yusufî kardeşlerimizin azad edilmeleridir. Ben bunun için çok çaba gösteriyor ve sürekli dua ediyorum. Onları hürriyetlerine kavuşmuş bir şekilde görmek istiyorum. Ama sanki yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. İnşallah birçok yerde kendimizi ifade ettiğimizi zannediyorum. Beklentim ve umudum vardır inşallah.
*Diğeri?
*Ben veya bizden birinin bir belediyeyi kazanmasıdır. Eğer ben bir yerin belediye başkanlığını kazanırsam, çalışma prensibim şöyle olacak: Benim için mesai sabah namazında başlayacak. Örneğin belediye sınırları içinde 15 mahalle olsun. Her sabah bir mahallenin büyük camisinde cemaatle namaz kılıp, sonra oranın ahalisinden mahallenin sorunlarını dinleyeceğim.
*Sonra?
*Sonra camiden çıkıp belediyeye geleceğim ve sorunları ilgilendiren müdürleri toplayıp, yapmaları gereken hususları tek tek izah edeceğim.
*Ertesi gün bir başka camiye gideceğim. Sabah namazına gelenlerle buluşup tekrar hasbihal edeceğim. Onlar mahallenin mukimleri olduğu için problemleri çok iyi bilirler.
*Hem bu şekilde onları da çözüme dâhil etmiş olursunuz herhalde.
*Aynen öyle. Mahalleli bizzat dile getirdiği sorunlara sahip çıkar. Belediyenin bu gün yaptıklarını yarın bozmaz. Tasarrufa riayet eder. Kendi mahallesi ve kendisinin dile getirdiği sorun. Kesinlikle bir aidiyet hisseder.
*Aman aman, sonra cami bu tür işlerin yeri midir diyerek uygulamalarınız tepki çekmesin?
*Eski Osmanlı mahalleleri cami merkezliydi. O zaman ki evler dahi camilere endeksliydi. Diyelim ki akşam namazında yabancı biri görüldü. Hemen hal hatır sorulur ve mihmandarlık yapılırdı. Onlar bu şekilde bir mahalle kültürü oluşturup, mahalleye sahip çıkma geleneğini bizlere aktardılar. Yaptığımız iş, bizlere aktarılan kültür değerlerinden İslami ve insani olanları devam ettirmek. Başka bir şey değil. Cami bu tür sorunların çözüm merci değilse, asıl o zaman asli vazifesini yapmamış olacaktır.
*İnanın hayran kaldım. Çözüm net ve mükemmel. Bir gün bütün bunları uygulama alanı bulacak mısın acaba?
*Biliyorsun her şey hayal etmekle başlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.