Mustafa KARAKAŞ
Menüdeki çorba: Katar
Oturdu masaya sarı saçlı adam.
İçeri girmesi istenmediği halde başarmıştı… Dengesiz biri olduğunu bildikleri için engellemek istemişlerdi ama o bileğinin zoru ile girmişti.
Girmeden önce perhiz tutacağını, sağa sola sataşmayacağını iyi bir aile reisi olacağını söylemişti… Ağzı iyi iş yapıyordu hiçbir Müslümanı evine misafir etmeyeceğini, tüm Müslümanlardan uzak durarak kendi köşesine çekileceğini, bela aramadığını söylemişti…
Aslında onu tanıyanlar hiçbir sözünü tutmayacağını iyi biliyordu. Nitekim öyle oldu...
İçeri girdiğinde kendisinden öncekilerin oturduğu masaya oturdu.
Şef garson gelen “dengesizin” ne yiyeceğine kendilerinin karar vermesi konusunda garsonlarla uzun uzun hasbihal etti. Sarı saçlı adam açgözlüdür… Menüde bulunan ama şimdilik sindiremeyeceği yemekleri isterse ne yapıp edin onu çorba içmeye zorlayın diye tekrar tekrar garsonları uyardı.
Sarı saçlı adam masaya oturdu menüyü istedi. En baştaki yemeği sordu:
Immm Türkiye... Nasıl bir şey bu?
Garson, şefin sözlerini hatırladı: “ne isterse istesin onu önce çorba içmeye ikna edeceğiz”
Efendim Türkiye menüdeki en tarihi yemek, dünyada bundan daha besleyici bir şey yok ama sindirimi inanılmaz derecede zor hatta imkânsız gibi… Yalnız öyle bir tadı var ki! İnanılmaz. En son yüzyıl önce İngilizler yemişti... Hoş onlar da sindiremedi kusmak zorunda kaldı ama onların anlattığına göre böyle bir tat dünyada yokmuş...
Sarı saçlı adam keyiflendi.
Immm müthiş! Yiyeyim yani diyorsun...
Hayır, efendim hiç önermem... Bir yıl önce etini yumuşatsın, sinirlerini alsın ve kemiklerini un ufak etsin diye bizim yanaşmanın(*) adamlarını mutfağa gönderdim... Et öyle bir sinirli; kemikler öyle bir dirençli çıktı ki... Hiç tavsiye etmem dişlerinizi kırar, midenize oturur…
Sarı saçlı başkan parmaklarını menüdeki bir alt yemeğe götürdü, İran yazıyordu.
Peki bu!?
Efendim bu da sorunlu… En az üstteki kadar sindirimi zor... Bunu sizden önceki başkanlar Eisenhower, Carter, Nikson yemişti. Sindirilmiş zannediyorduk... Bundan yaklaşık 40 yıl önce birdenbire hareketlendi... Sindirim hapları almamıza fırsat kalmadan bir baktık çıkmış... Bu diğeri kadar besleyici değil ama inanın efendim bunun da şimdi zamanı değil...
Eee o zaman aç mı kalayım. Benden önceki başkanlar gelince hepsi bir şeyler yedi bana niye bir şey yok… Yoksa siz beni sevmiyor musunuz?
Garson:
Tabi ki sizi seviyoruz efendim ama çorba ile başlasanız…
Dünyanın en besleyici ve hazmı kolay çorbasını hazırlıyor uşaklarınız. İçinizi ısıtacaktır… Ondan sonra efendim salatalarımız var… Ana yemek en sona kalsa sindirim açısından daha kolay olur diye düşündük.
Peki, o zaman çorba gelsin,
Garson sarı saçlı adama çorbasını sunmak için mutfağa doğru yürüdü…
Aşçıya sordu:
Katar hazır mı?
(*) FETO
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.