Bildane KURTARAN
Merhamet yorgunluğu
Yorgunluk; tutulmak, donmak, bloke olmak, uğradığı uzvu sekteye uğratan durum. Ele uğrar el tutmaz olur. Ayağa uğrar ayak yürüyemez olur. Bele uğrar bel doğrulamaz olur. Gayri ihtiyari tükendim, bittim gibi sözcükler sıralanır durur. Peki ya düşünceler, hisler, duygular yorulursa? Elbette bu durumda yorgunluğa düçar olan duygu, his, düşünce kısmen yada tamamen işlevini yitirir. Zamanla bu hal oldukça vahim durumlara davetiye çıkarır. Hele bu duygu hayatın olmazsa olmazı, varlığı ab-ı hayat, yokluğu felaket olan merhamet duygusuysa… Son zamanların gözden kaçan ancak hızla büyüyecek gibi görünen ciddi sorunu. Merhamet yorgunluğu… Merhamet hislerinin işlevini yitirme hali, şefkatin sinede hapsolması, yürekteki rahmet pınarının akmaması. Haliyle kişinin muhatabına merhamet etmeme durumu hasıl olmakta.
Sosyal ilişkileri, ebeveyn çocuk iletişimini, eşler arası hukuku zedeleyen süreçte peşi sıra gelmekte. Kişiyi mekanikleştiren, bakışlarını donuklaştıran, çehresini soğuk ve somurtkan kılan müzmin bir hastalık yanisi… Her hangi bir duygunun yorulması o duygunun olmadığını göstermez. Aksine çok işlevsel, çokça yıpranmış ve yük bindirilmiş olduğunu gösterir. Ondandır ki, bu durum onkoloji servislerinde, yetimhanelerde, hastanelerde çokça acıya şahit olan, önceleri acıyan, gözyaşı döken, çare arayan, daha sonra ise duruma alışan sıradan karşılayan, bir süre sonra da hiç görmeyen insanlarla dolup taşmakta. Sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol alan, potansiyellerinin üstünde yük alan, zihnen, fiziken, fikren yorulan kişiler için de aynı durum söz konusu.
Çağımızın yaşam şartları, aşırı stres v.s. gibi etkenlerde durumu tetiklemekte. Ne yazık ki bu durum mü'min yüreklerede sirayet etmiş durumda. Yine ne acıdır ki, Rabbimizin esmaları içinden, kendisini vasfetmek için en çok zikrettiği esmaları, Rahman ve Rahim esmaları mü'min yüreklerde hakkıyla yankı bulmuyor. Sonuç, esmaları zikreden diller, ancak esmalarıyla ahlaklanamamış bireyler… Neticede merhametsizleşen mü'min anneler, babalar, kardeşler, eşler… Merhametsizleşen koca bir toplum. İhmal edilmiş ilişkiler! Çiğnenmiş hukuklar! Tüketilmiş sevgiler! Hızla bencil bireyler üreten bir fabrika misali, illet hastalık. Sadece kendi meşguliyetlerine, önceliklerine odaklanan, çevresindekileri yok sayan insan modelleri üreten bir ur.
Bazen saatlerce bağırıp çağıran bir çocuğun ilacı, şefkatli bir dokunuş, sıcak bir buse olabilir. Dakikalarca söylenip duran, somurtan bir eşin ilacı sıcak bir gülüş, ta derinlere işleyen merhamet dolu bir bakış olabilir… Kaybolduğunu düşündüğümüz birçok erdemin yerine oturması için önce merhamet duygumuzun oturması gereken tahta oturtulması gerekiyor. Bu duygunun, fıtratımızdaki ilk hali gibi temiz, Sevgili'nin (s.a.v) hayatındaki gibi fonksiyoner olabilmesi için de, manevi resetlenmeye, hiralarımızı bulup yaşantılarımızı analiz etmeye, hayatın dağdağasından uzaklaşıp tefekküre ihtiyacımız var… Yorulan merhamet duygularımızın, Rahman, Rahim, Vedud isimleriyle terapi görmeye, mekanikleşen bedenlerimizin rahime fiiline fail olmaya ihtiyacı var…''Merhamet etmeyene merhamet edilmez.'' düsturunun bir klişe değil, hayatın merkezine yerleştirilecek bir miheng taşı olduğunun bilincine varmak duasıyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.